Ölüler

281 21 14
                                    

Lydia'nın Ağzından

"Alicia geri döndü." dedim herkeste göz gezdirerek. "Ne demek geri döndü? Lindsey laneti kaldırmıştı." dedi Derek anlamayarak. "Bizde bilmiyoruz. Lindsey'in kılığına girmiş bir biçimde Lydia ile beni birbirimize düşürdü." dedi Stiles hala düşünürken. "Bu imkansız. Demek ki Lindsey bizi kandırmış." dedi Allison gözlerini kısarak. "Hiç sanmıyorum. Neden sadece bizi kandırmak uğruna kendi canına kıysın ki?" dedim Allison'a bakarak. "Belkide gücü yetmedi." dedi Scott kafasını kaldırırken. "Alicia tekrar Stiles'ın peşine düşecektir. İstediğini alamayınca da Lydia'yla benim." dedi Derek ve devam etti. "Stiles ne olursa olsun sakın kendini öldürme."
---------------------------
Stiles'ın "Geldik." demesiyle daldığım düşüncelerden kendimi kurtardım. Kafamı Stiles'a çevirdim. "Yorucu bir gündü." dedim gülümseyerek. Kafasıyla onayladı. "Stiles, artık aramız iyi mi?" dedim kelimeler ağzımdan kendiliğinden dökülürken. "Lydia, bilmiyorum. Uzak dursak daha iyi olacak gibi gözüküyor." dedi üzgün bir sesle. Onun da uzak durmak istemediğini biliyordum. "Hayır, Stiles. Aksine şimdi birbirimizin yanında olmalıyız." dedim ona doğru yaklaşarak. Elimi tuttu. "Haklısın." dedi yorgun bir sesle. "Söylediklerinde ciddi miydin?" dedim tam gözlerinin içine bakarken. "Hayır tabikide. Saçmalama. Sadece son olaydan sonra seni kendimden uzak tutmak istedim. Ancak görülen o ki..." dedi ve birleşen ellerimizi gösterdi. "Başaramadım." Güldüm. "İyi ki başaramamışsın." dedim tebessümle. Cevap vermedi. "İyi geceler, Stiles." dedim ve arabadan indim.
--------------------------
Evde yalnızdım. Alicia'nın laneti kalkmamıştı. Lindsey boşu boşuna ölmüştü. Neler olduğunu öğrenmemiz gerekiyordu. Bunu da ancak ben Lindsey'le konuşarak öğrenebilirdim. Lindsey onunla konuşabileceğimi söylemişti. Her ne kadar yapabileceğime inanmasam da denemeye karar verdim. Mumları yakıp daire şeklinde dizdim ve dairenin ortasında oturup bağdaş kurdum. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapayıp konuşmaya başladım. "Lindsey, beni duyabiliyor musun, bilmiyorum. Ama şu an yardımına çok ihtiyacım var. Bütün yük sırtıma binmiş gibi hissediyorum. Şimdi burada olsan o kadar iyi olurdu ki... Ne yapacağımı bilmiyorum. Ben sadece yardım etmek istiyorum. Fakat başaramıyorum. Lütfen eğer buradaysan bunu belli et. Sana ihtiyacım var." dedim ve karşımda Lindsey'i görmek umuduyla gözlerimi açtım. Yoktu. Etrafıma bakındım. Yoktu. Sinirle ayağa kalktım. Derin bir nefes aldım. Oturdum ve tekrar denemek için gözlerimi kapadım. "Lindsey, lütfen artık burada olduğunu gösteren bir şey yap. Çok yalnızım. Lütfen. Kendimi çok kötü hissediyorum. Kimseye yardım edemiyorum. Lütfen, bana yardım et. Gözlerimi açtığımda karşımda ol. Lütfen burada ol." dedim ve gözlerimi açtım. Burada değildi. Yoktu. Hızla ayağa kalkıp mumları devirmemeye özen göstererek mutfağa gidip su içtim. Tekrar içeri girdiğimde mumların arasında oturan Lindsey'i gördüm. "Lindsey." dememle kafasını direkt bana çevirdi. "Lydia, beni görebiliyor musun?" dedi şaşırmış gibi yaparak. "Evet, görebiliyorum." dedim gülümseyerek. "Tanrım, sonunda! Sesimi sana bir türlü duyuramıyordum." dedi sevinçle. Yanına gittim ve dairenin içine oturdum. "Lindsey, seni gördüğüm için o kadar mutluyum ki... Neler oldu bir bilsen..." dedim sesimdeki sevinç belli olurken. "Her şeyi gördüm, Lydia. Her şeyden haberim var." dedi o da gülümseyerek. "Alicia geri döndü. Bu nasıl mümkün olabilir? Laneti kaldırdığını sanıyordum?" dedim sesimdeki sevinç kaybolurken. "Lydia, cadılar bana oyun oynadı. Ruhumu öbür tarafa göndermek için bana oyun oynadılar. Hiçbir şey sandığım gibi değildi. Bana yalan söylediler. Alicia'nın hizmetine çalışıyorlarmış meğerse. Üzgünüm." dedi ciddi bir sesle. "Asıl ben üzgünüm. Bu durumda olmanı istemezdim." dedim üzülerek. "Lydia, gitmeliyim. Sen beni göremesen de ben yanında olacağım. Bu arada baban sana bir mesaj iletmemi istedi. Babalar gününde babanın mezarına gittiğinde baban söylediklerinin hepsini duymuş. Yanı başında seni dinliyormuş. O gün ona ne dedin bilmiyorum ama seninle gurur duyduğunu söyledi."

Flashback

Babamın mezarına geldiğimde ağlamayacağıma söz verdiğim halde kendimi tutamadım. Hıçkırıklarımın arasından konuşmaya başladım. "Baba, seni çok özledim. Keşke şimdi burada yanımda olsaydın. Bugün küçük bir kız çocuğunun babasına sarılışını izledim. Sanki hiç kaybetmeyecekmiş gibi sarıldı babasına. Bende sana öyle sarılırdım. Sıkı sıkı. Ama ben seni kaybettim. Baba ben çok yalnızım. Lütfen geri gel. Lütfen gel. Bugün ilk defa müzik hocamın yanında şarkı söyledim. Sesimi çok beğendi. Senin hayalin hep benim şarkıcı olmamdı, baba. Bense itiraz ederdim. Hala da ediyorum aslında." dedim ve güldüm. "Bu haberi sana vermeyi o kadar çok isterdim ki. Eğer sen burada olsaydın benimle gurur duyup duymayacağını bilmiyorum. Seni çok özledim. Huzur içinde yat. Babalar günün kutlu olsun"

Devam

Gözlerim yaşla dolarken "İstediğim her ölüyle konuşabilir miyim?" diye sordum. Lindsey onaylarcasına başını salladı ve ortadan kayboldu.
-----------------------
Stiles'ın Ağzından

Kapının çalmasıyla kalkıp kapıyı açtım. Karşımda Lydia duruyordu. Ağlıyordu. "Lydia, ne oldu? İçeri gel." dedim ve birlikte içeri geçip oturduk. "Stiles ben ölmek istemiyorum. Eğer sen ölmezsen Alicia beni öldürecek." dedi ağlarken. Lydia bana asla böyle söylemezdi. "Çok etkileyici, Alicia. Neredeyse sana inanacaktım." dedim alkışlarken. "Kabul et, Stiles. Çok güzel taklit yapmadım mı? Nereden anladın? Ses tonundan mı yoksa?" dedi gülerek. "Lydia'yı tanıyorum. Bana asla böyle bir şey söylemez." dedim ciddi bir şekilde. "Stiles, kendini öldür, sende kurtul bende kurtulayım." dedi alay ederek. "Çok beklersin." dedim bende inatla. "O zaman ben gidip Lydia'yı öldürmeliyim." dedi ve ayağa kalktı. "Blöf yapıyorsun. Beni kandıramazsın." dedim meydan okuyarak. "Görürüz" dedi ve bir anda yok oldu. Bana zarar veremezdi ama Lydia'ya... Ya blöf yapmıyorsa...
----------------------
Lydia'nın Ağzından

Mumların arasında oturdum ve gözlerimi kapadım. "Umarım beni duyabiliyorsundur. Seni çok özledim. Lütfen kendini göster bana. Sana ihtiyacım var. Bu kadar ayrılık yeter. Gel artık." dedim ve gözlerimi açtım. "Baba." dedim gözümden yaşlar akarken. Bir yandan da gülüyordum. Birden kafamı biri tuttu. Çırpınmaya başladım. Babam birden yok olurken arkamdan Alicia'nın sesini duydum. "Stiles blöf yaptığımı düşünüyor. Ama ben blöf yapmam. Öbür tarafta görüşürüz." dedi ve boynumu kırarak beni ölüme terketti.

İmkansız \ StydiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin