Duygular

219 23 3
                                    

Lydia'nın Ağzından

Tüm kötü olaylar film şeridi gibi gözümün önünden geçerken bazı anıları hatırlamakta zorluk çektiğimi fark ettim. Şu ana kadar o kadar olay olmuştu ki, kime nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Şu an karşımda duran kadın benim annemdi. Ama annelik bu olmamalıydı. Anne sıfatına layık değildi. Anneler ne olursa olsun korurdu çocuklarını. O beni korumamıştı hatta beni uçurumun kenarına itmişti. Ona nefretle mi bakmalıydım yoksa sevgi ile mi? Düşüncelerimden sıyrılıp Cassandra'ya baktığımda mutlu göründüğünü fark ettim. Zafer kazanmış edasıyla gözünü kırpmadan beni izliyordu. "Şimdi ikimizde eşit durumdayız, Lydia." dedi gülerek. "Biz buradan kurtulacağız, Cassandra." dedim bende kendimi gülmeye zorlarken. "Hayır, Lydia. Buradan çıkış yolu yok. Ayrıca seni bazı konularda aydınlatmak isterim. Hepinizin duyguları yavaş yavaş yok olacak ve hepiniz birbirinize kötü sözler söyleyip birbirinizi kıracaksınız. Ardından herkes kendi yoluna bakacak. Burada duygusuz ruhlara dönüşeceksiniz." dedi yapmacık bir kahkaha ile. "Sen iğrenç bir insansın." dedim tiksintiyle. "Hayır, Lydia. Ben sana yardım etmeye çalışıyorum." dedi masum gibi gözükmeye çalışarak. "Git buradan!" diye bağırdım ve birden gözden kayboldu.
-------------------------
Stiles'ın Ağzından

Bu kadar zamandır ölmemek için çabalarken şimdi tüm arkadaşlarımla birlikte ölülerin alanındayım. Belki de suçlu bendim. Aslında kendimi ve duygularımı ifade etmekte zorluk çekiyordum. Düzgün bir zaman kipi bile kullanamıyordum. "Stiles." Sesin geldiği yöne kafamı çevirdim. "Anne." dedim ona doğru yaklaşarak. Yanıma geldi ve elimden tutup beni yere oturtturdu. "Oğlum, seninle konuşmalıyım. Seni bazı şeyler hakkında uyarmalıyım." dedi endişeli bir tonda. "Anne, bir şey mi oldu?" dedim kaşlarım çatılırken. Bu endişeli hali gerilmeme sebep olmuştu. Sorumu es geçerek konuşmaya başladı. "Bak, oğlum. Tüm düzeniniz değişti. Şu an buraya alışma sürecindesiniz. Bunu farkındayım ama seni uyarmak zorundayım. Burası yani öbür taraf diye nitelendirilen yer sadece farklı bir boyut. Burada acı çekmem diye düşünmeyin. Artık insan değilim, ölüyüm, bana kimse zarar veremez diye bir düşünce yapısına bürünmeyin. Burada da insansınız fakat farklı bir boyuta geçtiğiniz için bedeniniz ve duygularınız size farklı sinyaller gönderiyor. Bak şu an bunlar sana çok karışık geliyor, farkındayım. Fakat anlamak zorundasın. Kulaklarını iyi aç, oğlum. Beni iyi dinle. Buranın da bir sahibi var. Burayı yöneten biri var. Ve onun koyduğu bazı katı kurallar var. Eğer bu kurallara uymazsanız, hayatınız boyunca çekmediğiniz ve çekemeyeceğiniz bir acıyı tadarsınız. Bak, Stiles. Bunları idrak etmek çok zor. Fakat burada aile bağı dışında başka bir duygu besleyemezsin. Aşk, arkadaşlık... Hiçbir duygu besleyemezsiniz. Zaten bu alan yavaş yavaş tüm duygularını öldürür. Arkadaşlarını kırar, sevgiline zarar verirsin ve tüm duygularınla birlikte bu duyguları beslediğin kişiler sonsuza kadar hayatından çıkar. 'Ben yapamam. Ben onsuz yaşayamam. Ben kimseyi kıramam.' gibi düşüncelere büründüğünü farkındayım. Ama bu alan öyle bir yerdir ki, yaptıklarınızı garipsemezsiniz. Hepinizin teker teker duyguları köreliyor. Belki şu ana kadar bir kaç arkadaşınla bile kavga etmiş olabilirsin. Bu alan size bunları yaptıracak. Bundan kaçmanın yolu yok. O yüzden kendine dikkat et, Stiles. Lütfen." Sözleri bittiğinde kafamdaki düşünceler bas bas bağırıyordu. Aklıma ilk gelen Allison olmuştu. Demek ki ilk onun duygularını yok etmişlerdi. Ondan bize böyle davranmıştı. Lydia, Scott, ben... Hepimiz birbirimizden farklı yollara düşecektik. Bundan kaçışımız yoktu. Yol ayrımındaydık. Hepimizin gitmesi gereken tek bir yön vardı ve bu yönü takip etmek zorundaydık.
------------------------
Lydia'nın Ağzından

Düşüncelere dalmış bir şekilde oturan Allison'u gördüğümde dün Stiles'a yaptıklarını hatırladım. Fakat o çok acı çekmişti. Ayrıca benim en yakın arkadaşımdı. Dedikleri affedilemezdi. Fakat bende en yakın arkadaşıma sırt çeviremezdim. "Allison." diyerek yanına oturdum. Gözlerini sabitlediği yerden bana çevirdi ve ardından ağzını açmadan tekrar önüne döndü. Uzun süren bir sessizlikten sonra "Lydia, gider misin yanımdan?" dedi bana bakmadan. "Allison bak zor zamanlardan geçiyorsun, anlıyorum. Ama hepimiz şu an zor bir dönemdeyiz. Anlamaya çalış." dedim samimiyetle. "Sen zor dönemde değilsin, Lydia. Kendini kandırma. Bana da boşuna burada iyi kız rolleri yapma. Senin de içinde ne tür bir şeytan yattığını biliyoruz." dedi acımasızlıkla. Duyduğum bu sözler canımı yakmıştı. Ama yine de ciddiye almamaya çalışıyordum. "Allison, bak. Sen benim en yakın arkadaşımsın, tamam mı? Lütfen kendine benim kim olduğumu hatırlat." dedim sinirinin yatışmasını umarak. "Senin hakkında ne hatırlıyorum biliyor musun, Lydia?" dedi ve kafasını bana çevirdi. "Sen benim en yakın arkadaşım falan değilsin. Sen sinsi bir kızdan başka bir şey değilsin." Bu sözler cidden derinlerden bir şeyler kırmıştı. Yine de belli etmemeye çalışıyordum. Söylediklerini duymamaya çalışarak konuştum. "Bak, Stiles'a dediklerinin affedilir bir tarafı yok. Ama yine de sen benim yakın arkadaşımsın ve Stiles sana birazcık daha anlayışlı davranabilirdi." Ardından 'aslında gayet anlayışlıydı.' diye mırıldandım ve devam ettim. "Bir dahakine sözlerine zaten dikkat edeceğini düşünüyorum. O yüzden Stiles'ı uyaracağım ama onu da kırmak istemiyorum çünkü buradan çıktığımızda kimse birbirine kırgın kalsın istemiyorum. Dünyaya..." dediğim sırada kafasını hışımla bana döndürdü ve "Kapa çeneni!" diye bağırdı. "Her derdini dinledim. Ama bu sefer seni dinlemek istemiyorum, Lydia. Artık buradayız. Buradan kurtulamayacağız. Ve bende kendime yeni bir hayat kurdum. O hayatın içinde de sen yoksun." dedi acımasızlıkla. Bu zamana kadar koruduğum sakinliğim yerini terk ederken içimde köpüren sinir kendini göstermişti. Şu an ağzımdan çıkan kelimelere hakim olamayacağımı biliyordum.
"Sen... Sana söyleyecek laf bulamıyorum, Allison. Buradan ben kurtulacağım fakat sen buraya mahkum kalacaksın. Ölülerle birlikte yaşamak zorunda kalacaksın." dedim sinirle. Ardından hızla başka tarafa gittim.
----------------------
Stiles'ın Ağzından

Lydia'yı ağlarken gördüğümde hızla yanına koştum ve sarıldım. "Hey, iyi misin? Neler oluyor?" dedim telaşla. Kafasını omzumdan çekti. "Allison'u tanıyamıyorum. Bana dediği laflar. Sinirimi kontrol edemeyip bende ona çok kötü sözler söyledim. Ama cidden çok üstüme geldi, Stiles. Yoksa ben ona öyle bir şey söylemem. Biliyorsun..." diye konuşuyordu hıçkırıklarının arasından. Sözünü kesip sımsıkı ona sarıldım ve saçını okşamaya başladım. "Sakin ol, geçti." dedim yatıştırmak istercesine. Ona her şeyi anlatmalı mıydım, bilmiyordum. Bu belki de birbirmize aşkla bağlandığımız son gündü. O yüzden sustum. Kendi bencilliğim yüzünden Lydia gerçeği öğrenemeyecekti. Allison'a sinirli olacaktı ama biz ikimiz son zamanlarımızı güzel yaşayacaktık. Bencilliğimden dolayı sustum.
----------------------
Bölümümüz burada bitti. Umarım beğenmişsinizdir. Şimdi bazılarınız Cassandra zaten Lydia'ya duyguların köreldiğini söyledi diye düşünüyor olabilir. Ama Lydia, Cassandra'nın onlara oyun oynadığını düşündüğü için söylediklerini hafızasının en ücra köşelerine itti. Yani bir nevi Cassandra'nın dediklerini dinlemedi ya da hatırlamıyor diye düşünebilirsiniz. Onun dışında bölümleri yazın yayınladığım kadar sık yayınlayamayacağım. Yeni bölüm ne zaman gelir onun hakkında da bir fikrim yok. Bunu da bilin istedim. Bir de yorumların hepsini okuyorum. Fakat bazen cevap veremiyorum. Hoş görün lütfen. Ama hepinizin ki okuyorum. Görüşleriniz benim için çok önemli. Kitabın bu bölümüne kadar beni yalnız bırakmadığınız için çok teşekkür ederim tekrardan. Bölüm hakkındaki yorumlarınızı eksik etmeyin. Öpüldünüz :*

İmkansız \ StydiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin