Anneler

332 28 6
                                    

Lydia'nın Ağzından


Uyandığımda Stiles'ın kucağında uyuyordum. Yavaşça kalktım ve sarsarak onu uyandırmaya çalıştım. Gözlerini kırpıştırdı ve ardından yavaşça açtı. ''Stiles, kalk buradan çıkmalıyız.'' dedim onu kolundan tutup kaldırmaya çalışarak. Tam o anda kapının açılmasıyla ikimizin de kafası o yöne döndü. ''Cassandra.'' dedim tiksintiyle. ''Uyandığınıza göre başlayabiliriz.'' dedi elindeki bıçağı sallayarak. ''Bize ne yapacaksın?'' dedim korkuyla. Elindeki bıçak beni korkutmuştu. Stiles güven verircesine elimi tutup beni kendine doğru yanaştırdı. ''Kanınıza ihtiyacım var, Lydia. Lanetimi kaldırmalıyım.'' dedi bize doğru yaklaşarak. ''Ne laneti? Neyden bahsediyorsun?'' dedim bende merakla. ''Lydia, Banshee olduğumu ilk öğrendiğim zamanlarda yanlış şeyler yaptım. Dile getirilemeyecek kötülükler yaptım. Atalarımız gücümü yanlış ve amacı dışında kullandığımı düşünüp güçlerimi aldılar ve beni ebediyen lanetlediler. İlk başlarda bunu pek önemsemedim. Çünkü bizim gücümüz sadece hislerimiz idi. Artık birinin ölümünü hissedemeyecektim. Önemsiz bir şey olduğunu düşünüp pek kafama takmamıştım. Fakat ilerleyen zamanlarda hiçbir işimin rast gitmediğini fark ettim. Hiçbir şey hissedemiyor, en ufak bir tahminde bulunamıyor ve giderek şansımın yok olduğunu fark ediyordum. Atalarımıza yalvardım. Gücümü geri vermelerini istedim. Kabul etmediler. Ancak bir sabah kalktığımda hislerimi hissettim. Gücümü geri vermişlerdi. Onlara çok teşekkür ettim ve gücümü amacına göre kullanacağıma yemin ettim. Kullandım da. Ama güçlerimi geri vermeden önce bana bir daha seni aramamam gerektiğini ve eğer seninle her hangi bir iletişimde bulunursam beni sonsuza dek lanetleyeceğini söyledi. Bense seninle konuştum ve lanetlendim. Senin için lanetlenmeyi göze aldım, Lydia. Ama sen o kadar  nankörsün ki...'' dedi sonundaki kelimeyi tükürürcesine. ''Arkadaşlarımı kaçırdın, bize zarar verdin ve şimdi de gelmiş bana beni için yaptığını söylüyorsun.'' dedim kızarak. ''Bunun nankörlükle hiçbir alakası yok.'' Yapmacık bir kahkaha attı.  Ardından tekrar ciddi ifadesini takındı ve ''Elini uzat ve bu işi zorlaştırma, kızım.'' dedi bana doğru yaklaşarak. ''Ben senin kızın falan değilim. Sen yalancısın. Bu söylediklerinin hiç biri doğru değil.'' dedim bağırarak. ''Gerçeği mi duymak istiyorsun? Gerçeği mi duymak istiyorsun, Lydia?'' dedi sesini yükselterek. Saniyeler içinde elimi tuttu ve elime bıçakla bir çizik attı. Stiles hızla ikimizi de geriye doğru çekti. ''Ne yaptın sen?'' dedim dehşet içinde. Suratıma bakmadan direkt Stiles'a yöneldi. Önüne geçtim ve elindeki bıçağı tutmaya çalıştım. Stiles'ta bağırarak çekilmemi söyledi. Dediğini dinledim ve hızla kendimi yana doğru savurdum. Gördüğüm manzara bende şok etkisi yaratmıştı. Stiles Cassandra'yı yere atmış ve bıçağı Cassandra'ya saplamak için havaya kaldırmıştı. ''Stiles, yapma!'' diye bağırdım olduğum yerden kalkarken. ''Lydia, şu an burada her şey bitebilir. Kurtulabiliriz.'' dedi suratıma bakmayarak. Ama ses tonundan onunda korktuğu belli oluyordu. Çünkü bu Stiles'tı. Kimseyi incitemezdi ki. ''Stiles, yapma. Sakın böyle bir şey yapma. İndir o bıçağı ve arkadaşlarımızı alıp buradan sapasağlam çıkalım.'' dedim güven verircesine. ''Yapamam, Lydia. Anlamıyorsun. Buradan çıkamayacağız. Peşimizi bırakmayacak.'' dedi sesi titrerken. ''Stiles, bu sen değilsin. Lütfen kendine gel. Stiles, bana bak. Stiles!'' dedim sonunda bağırarak. Birden elindeki bıçağı yere bıraktı ve kendini yan tarafa doğru attı. Hemen yanına gidip diz çöktüm ve başını dizlerimin üstüne koydum. ''İyi misin?'' dedim fısıldayarak. Daha cevap vermesine kalmadan Cassandra ''Yakalayın!'' diye bağırdı. Birden iki kalıplı adam beni kollarımdan tutup kaldırdı ve hemen ardında Stiles'ı. İkimizde çırpınmaya başladık. Cassandra karşıma geçti ve elime attığı çiziği bıçakla daha da derinleştirip küçük bir kaba akıtmaya başladı. ''Ne yapıyorsun sen? Canımı yaktın. Bırakın beni!'' dedim hala çırpınmaya devam ederken. Hemen ardından Stiles'ın karşısına geçti ve onunda elini kesip kanını benimkinin üstüne akıttı. Stiles bir yandan kurtulmaya çalışıyor bir yandan da küfürler yağdırıyordu. Cassandra bir adama işaret verdi ve adam dışarıya çıktı. ''Ne yapıyorsun sen?'' dedim korkuyla. ''Kendi yararıma bir şey yapmaya çalışıyorum ve çok yaklaştım.'' dedi gülerek. ''Lanet diye bir şey yok, değil mi?'' dedi Stiles tiksintiyle Cassandra'ya bakarak. ''Hayır, yok'' dedi Cassandra kahkaha atarak. ''Bana yalan söyledin.'' dedim dehşet içinde. ''Daha yeni mi farkettin?'' dedi Cassandra hala gülmeye devam ederek. ''Her şey yalan mıydı?'' dedim hayal kırıklığıyla. ''Hayır, Lydia. İlk tanışmamızda anlattığım şeylerin bir kısmı doğru. Ama sonrakiler hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğim.'' dedi suratıma bakarak. ''Peki şu an bunları ne için yapıyorsun?'' dedim gözümden bir damla yaş süzülürken. Dışarı gönderdiği adamın elindeki torbayla içeri girmesiyle sorum cevapsız kaldı. Cassandra yere oturdu ve torbanın içindeki mumları çıkarıp daire şeklinde dizdi. Ortasına da Stiles'la ikimizin kanının bulunduğu bardağı koydu. Gözlerini kapadı ve fısıltıyla anlayamadığım bir şeyler söylemeye başladı. Mumlarda ki alevler şiddetlenirken Cassandra ellerini havaya kaldırdı ve konuşmaya başladı. ''Kardeşlerim, bana yardım edin. Ben sizin temsilcinizim. Ömrümü sınırlamayın. Bırakın, sizi bu dünyada temsil edeyim. Güçlerimizi birleştirelim. Aramızdaki bağı koparmayın.'' Mumlarda ki alevler giderek şiddetlenirken bardağın içindeki kanımız köpürmeye başlamıştı. Birden kapının hızla kırılarak açılmasıyla içeri Derek girdi. Derek'in girmesiyle iki adam hemen Derek'in üstüne atladı. Derek hızla onları savuşturduktan sonra Stiles'ın yanına gidip onu tutan adamları halletti ve ardından benimkileri. ''Teşekkürler.'' dedim minnettarlıkla. ''Şimdi sırası değil.'' dedi sertçe ve ardından suratı Cassandra'ya döndü. Cassandra ise bardağı eline almış içmeye hazırlanıyordu. Derek hızla Cassandra'nın elindeki bardağa vurup yana doğru savurdu. Bardağın savrulmasıyla içindeki kan yerlere saçıldı ve mumlarda ki alevler birden söndü. ''Ne yaptın sen?'' dedi Cassandra dehşet içinde. ''En başından beri yapmam gerekeni yaptım.'' dedi Derek Cassandra'nın boğazını sıkarak. ''Size ödetecekler. Kardeşlerim, inançlarımızı ve uğraşlarımızı boşa çıkaranlara bunu ödetin.'' dedi Cassandra zorlukla. Gözleri beni buldu. ''Lydia, annenin ölmesine izin mi vereceksin?'' dedi gözünden bir damla yaş süzülürken. Vicdanım şu an devreye girmişti. ''Derek.'' diye seslenmemle Stiles beni omzumdan tutup geriye çekti. ''Lydia, bize yaptıklarını unutma. Sana yaptıklarını unutma.'' dedi Stiles ciddiyetle. Cassandra benden cevap alamayınca gözleri Stiles'a döndü. ''Kardeşlerim, bu çocuğa bunu ödetin. Onu öldürene kadar ona musallat olun. Stiles'a bunu ödetin.'' dedi Cassandra suratının rengi değişirken. Derek'in ''Bu kadar yeter!'' demesiyle Cassandra'nın boynunu parçalaması bir oldu. 

---------------------------------------------

''Yorucu bir gündü.'' dedi Stiles cipini durdurarak. ''Evet, eve gidip güzel bir uyku çekmek istiyorum.'' dedim gülerek. ''Şey...Lydia. Bana uyumadan önce söylediğin şeyi hatırlıyor musun?'' dedi çekinerek. Evet, resmen ona aşık olduğumu söylemiştim. Nasıl bunu söyleyebilmiştim? Kendime bile itiraf edemediğim bir şeydi bu. Stiles'ın cipinden indim ve kapıyı kapatmadan önce en son söylemem gereken cümleyi söyledim. ''Hayır, hatırlamıyorum. Muhtemelen saçmalamışımdır. İyi geceler, Stiles.''

-------------------------------

Stiles'ın Ağzından


Eve geldim. Kapıyı kapatıp ışıkları açtım. Koltuğa oturdum ve başımı yasladım. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Canım yanıyordu. Bu kadar umutlandıktan sonra canım yanıyordu. Hatırlamadığını ve saçmaladığını söylemişti. İnanmıyordum. İnanmak istemiyordum. Bana beni sevdiğini söylemişti ve bende ona. Böyle bir şeyi insan nasıl unutabilir ki? O uyurken bundan sonraki olacakların hayalini kurmuş ve aklımda binbir türlü anı sahnelemiştim. Hepsi boştu. Ama Cassandra da onun bana aşık olduğunu söylemişti. Belki de itiraf edemiyordu. Evet evet. İtiraf edemiyordu. ''Stiles.'' Yanımda duyduğum adımı söyleyen kadın sesiyle gözlerimi açıp yanıma baktım. ''Anne.'' dedim gözlerim dolarken. Karşımda annem duruyordu. Beyazlar içindeydi. Bitkin görünüyordu. ''Stiles, niye ağlıyorsun?'' dedi samimiyetle. ''Anne, çok üzgünüm. Böyle olsun istemezdim. Çok özür dilerim. Hepsi benim hatam.'' dedim artık ağlamamı tutamazken. ''Senin hatan değil, oğlum. Kendini suçlamayı bırak. Seni çok özledim.'' dedi tebessüm ederek. ''Bende seni çok özledim,anne '' dedim gözümden yaşlar hızla süzülürken. ''Bu özlemin bitmesinin vakti geldi. Artık beraber olacağız, oğlum.'' dedi karşımda gözleri dolarken. ''Nasıl, anne? Nasıl beraber olacağız?'' dedim gözümden hala yaşlar aynı hızla akarken. ''Yanıma gel, oğlum. Ben gelemem ama sen gelebilirsin. Beni yalnız bırakma artık. Yanıma gel. Burada beraber olalım. Sonsuza dek. Her şey çok basit. Kendini öldürmelisin, oğlum.'' dedi samimiyetle. ''Anne, yapamam.'' dedim gözümdeki yaşları silerken. ''Yapamam. Burada bir hayatım var. Arkadaşlarım var. Babam var. Onları bırakamam. Özür dilerim.'' Yüzündeki samimiyet yok olmuş ve yerini kızgın bir ifadeye bırakmıştı. ''Ne demek yapamam, Stiles? Ben senin annenim. Senin yüzünden buradayım. Sende gelmek zorundasın. Çok yalnızım, oğlum. Yapamam diye bir şey yok. Yapmak zorundasın. Beni yalnız bırakma artık.'' dedi sonlara doğru sesi çatallaşırken. ''Anne, çok üzgünüm. Ne olur böyle söyleme. Özür dilerim. Anne, özür dilerim. Lütfen, affet beni. Bırakamam. Arkamda onları bırakamam.'' dedim artık hüngür hüngür ağlarken. ''Senin yüzünden buradayım, Stiles.'' dedi bağırarak. ''Benimde arkadaşlarım olabilirdi. Senin hayatını ben yaşıyor olabilirdim. Ama ben senin yaşamanı istedim. Sen ölmek zorundasın, oğlum. Burada, annenin yanında olmak zorundasın. Hatanı ancak böyle telafi edebilirsin. Seni ancak böyle affedebilirim. Yanıma gel, oğlum. Sana ihtiyacım var.'' dedi tam gözlerimin içine bakarak. ''Anne, lütfen. Böyle söyleme. Kendimi öldüremem ben. Bana bunu yapma.'' dedim ağlayarak. ''Sen öldürmezsen ben seni öldürürüm.'' dedi ve üstüme doğru atıldı. Gözlerimi kapayıp kendimi savunma amaçlı ellerimi öne doğru koydum. Hiçbir kıpırtı duymayınca gözlerimi açtım. Kimse yoktu. ''Anne.'' dedim fısıltıyla. Ses yoktu. Hayal görmüştüm. Belki de bu bana bir mesajdı. Kendimi öldürmeliydim. Annemin bana ihtiyacı vardı. Ya da deliriyordum. Bu da neydi böyle? Bana neler oluyor?''

İmkansız \ StydiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin