Lydia'nın Ağzından
Lindsey'in ölümünün ardından birkaç günümüz aşırı derecede sakin geçmişti. Ne bir olay vardı ne de tuhaf bir davranış. Lindsey bizim için ölmüştü. Bizi Alicia'dan kurtarmak için ölmüştü. Ölümü beni derinden sarsmıştı. Birkaç kere onunla konuşmayı denemiş fakat başarılı olamayınca pes etmiştim. Sınıfa geldiğimde Stiles'ın önündeki sıranın boş olduğunu gördüm. Oraya otururken hiç Stiles'a bakmadım. Benimle konuşmuyordu. Benden kaçıyordu. En son uyurken bana vurduğundan beri benden uzak durmaya çalışıyordu. Sonunda dayanamayarak arkamı döndüm ve ''Sorun ne?'' dedim suratına bakarak. ''Hiçbir şey.'' dedi o da umursamazca. ''Tamam.'' dedim sertçe ve hızlıca önüme döndüm. O benimle konuşmak istemiyorsa bende onunla konuşmazdım.
-----------------------------
Eve geldiğimde yaklaşık olarak bir saat uyudum. Uyandığımda belki Stiles'tan gelen bir mesaj umuduyla telefona baktım ama hiçbir şey yoktu. Artık dayanamıyordum. Ne olduğunu öğrenecektim. Ani bir cesaretin gelmesiyle evden çıkıp Stiles'ın evine doğru yol aldım.
--------------------------
Stiles'ın Ağzından
Lydia'dan uzak durmak her ne kadar zor gelse de başka çarem yoktu. Yakınında olunca ona zarar veriyordum. Onu ciddi anlamda çok seviyordum. Onu her zaman her şeyden korurdum. Şu an kendimden koruduğum gibi. Yanında ben olmayınca daha iyiydi. Zamanla hayatına ben olmadan da devam etmeyi öğrenecekti. Ara sıra benimle konuşmaya çalışıyordu fakat umursamamış gibi davranıyordum. Artık beni sevmemesi gerekiyordu. Onu kendimden uzaklaştırmak için elimden geldiğince her şeyi yapacaktım. Sonucunda benden nefret etse bile onun için en iyisi buydu. Gerekirse kendimden nefret ettirecektim. Kapının çalmasıyla yerimden kalktım. Büyük ihtimalle babam gelmişti. Kapıyı açtığımda karşımda Lydia'yı görmem şok etkisi yarattı. ''Lydia?''
-----------------------------------------
Lydia'nın Ağzından
''Beni içeri davet etmeyecek misin?'' dedim sakin bir sesle. ''Gelmek istiyorsan gel.'' dedi umursamazca ve içeri geçip koltuğa oturdu. Bende çaprazındaki koltuğa oturdum. Yaklaşık olarak 10 dakika boyunca benim suratıma hiç bakmadı ve sırf televizyonu izledi. En sonunda dayanamayarak ''Stiles, ben buradayım.'' dedim kendimi belli etmek isteyerek. Bırakın cevap vermeyi kafasını bile çevirmedi. Neden böyle davranıyordu? ''Stiles, neler oluyor?'' dedim sesimi yükselterek. ''Bir şey olduğu yok.'' dedi suratıma bile bakmayarak. ''Yüzüme bak artık! Neler oldu? Neden birden bana böyle davranıyorsun?'' dedim kızgınlıkla. Kafasını sinirle bana döndürdü. ''Al işte, baktım suratına. Söyle, ne istiyorsun?'' dedi hem umursamazlık hemde kızgınlıkla. ''Benimle derdin ne senin?'' dedim sesimi tekrar alçaltarak. ''Seninle bir derdim falan yok!'' diye bağırdı bana. Ayağa kalktım. ''Her şey iyi giderken birden ne oldu, Stiles? Neden bana böyle davranıyorsun? Biz sevgili değil miyiz?'' dememle gülmeye başladı. ''Komik olan ne var?'' dedim anlamayan gözlerle bakarak. ''Sevgili mi? Lydia, sevgili olduğumuzu mu düşündün gerçekten?'' dedi alayla bakarak. ''Stiles, kendine gel. Ne dediğini farkında mısın? Kalbim kırılmaya başlıyor.'' dedim hala anlamayan gözlerle bakarken. ''Kalbin kırılırsa kırılsın, çokta umurumdaydı!'' dedi acımasızlıkla. ''Kendine gel artık!'' diye bağırdım kafasına yastık vurarak. Birden yastığı tuttu ve başka tarafa doğru hızla fırlatıp sinirle karşıma dikildi.
-----------------------------------------
Stiles'ın Ağzından
Yapabilirsin, Stiles. Lydia'nın senden nefret etmesini sağlamana çok az kaldı. Her şey Lydia'nın iyiliği için. Hadi konuş.
''Lydia, ciddi anlamda seni gerçekten sevdiğimi mi sandın?''
Seni çok seviyorum.
''Seni artık etrafımda görmek istemiyorum.''
Her sabah senin yanında uyanmak istiyorum.
''Bizimki birkaç günlük eğlenceydi, daha ötesi yok.''
Seninle bir ömür boyu beraber olmalıyım.
''İstenmediğin yerde kalmaya bayılıyorsun. Git ve bir daha sakın buraya gelme!''
Gitme.
Lydia'nın suratı acıyla çarpılırken şu an ona sarılmamak için kendimi zor tutuyordum. ''Canımı yakıyorsun.'' dedi gözleri dolarken. Hadi, Stiles. Devam et, çok az kaldı. '' Lydia, çok açık ve net. Seni sevmiyorum.'' Son dediğim sözle gözlerini sımsıkı yumdu. ''Bu sen değilsin. Bunu sana bir zorla yaptırıyor. Hadi, Stiles. İtiraf et. Sende şu an bana sarılmak istiyorsun.'' dedi hala bir umutla. Böyle olmayacaktı. Başka bir şey yapmalıydım. Bu yaptığım adilik olacaktı ama her şey onun içindi. Yavaşça ona doğru yaklaştım ve dudaklarını öpmeye başladım. Öpüşüme yumuşakça karşılık verirken kendime geriye doğru çektim ve ''Sen cidden safsın, kızım.'' dedim sinsi bir gülüşle. Yüz ifadesi direkt değişirken ağzından sadece ''Ne?'' kelimesi çıktı. ''İşte Lydia, seni alt etmek bu kadar basit. Sana dediğim onca laftan sonra hemen yelkenlerini suya indiriyorsun. İşte her şey bu kadar basit.'' dedim kendimi gülmeye zorlarken. Şu an içim kan ağlıyordu. Lydia artık iyice ağlamaya başlarken ''Sen Stiles değilsin. Kimsin sen?'' dedi hıçkırarak. ''Ben tam da Stiles'ım.'' dedim suratımdaki gülümsemeyi koruyarak. Lydia'nın suratındaki ifadenin yerini kızgınlık alırken ''Bide hala gülüyorsun?'' deyip suratıma sağlam bir tokat attı. Sinirlenmiş gibi yapmam gerekiyordu. ''Senden nefret ediyorum.'' dedi kapıdan ağlayarak çıkarken. Arkasından bağırdım.
''Defol git! Bir daha karşıma çıkma.''
Özür dilerim.
------------------------------
Lydia'nın Ağzından
Ağlayarak eve geldim. Kendimi kullanılmış bir çöp gibi hissediyordum. Hayatımda ilk defa gerçek aşkı bulduğuma inanmıştım. Olmamıştı. Bana dediklerine, bana söylediklerine inanamıyordum. Odamın kapısının açılmasıyla içeri giren kişiye baktım.Annemdi. ''Lydia, bir arkadaşın gelmiş.'' dedi gülümseyerek. ''Kimmiş anne?'' dedim bende gülümsemeye çalışarak. ''Adının...'' demesine kalmadan biri söze atladı. ''Merhaba, Lydia.'' Şaşkınlıkla ağzım açılmış şekilde bakarken ağzımdan çıkan tek kelime şu oldu. ''Lindsey.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız \ Stydia
FanfictionBir Stydia hikayesi. ------ ''Git başımdan, Stiles.'' dedim gergince. Durmadan etrafımda dolanıyordu ve bu sinirime dokunmaya başladı. ''Sen iyi olana kadar hiç bir yere gitmiyorum, Lydia.'' dedi. Cidden yüzsüzdü. Beni umursuyordu. Ama biraz fazla...