Lydia'nın Ağzından
Sabah uyandığımda elimden süzülen kanlar çarşafıma bulaşmıştı. Yataktan yavaşça kalktım ve dün elime sardığım peçeteyi çöpe attım. Aynada kendime baktım. Berbat haldeydim. Bir duş almak iyi gelecekti. Banyoya gittim ve duşa girdim.
-------------------
Stiles'ın AğzındanDün Allison'un bulduğu mektuplar geceden beri kafamda dönüp duruyordu. Ortak bir karar alıp bunu Lydia'ya söylememeye karar verdik. Eğer söylersek peşine düşecekti. Onu bulmak için her şeyi yapacaktı. Ona söylemeyecektik. Mektupta zaten onunla tanışmayacağı ve kimliğini deşifre etmeyeceği yazıyordu. Bizde kimliğini deşifre etmeyecektik. Zaten Lydia için bir tehlikede arz etmiyordu. Aksine onu koruyacağı yazıyordu. Alarmın çalmasıyla okul vaktinin geldiğini anladım ve hazırlanmak için kalktım.
---------------------
Lydia'nın AğzındanGiyindim, saçlarımı yaptım ve evden çıktım. Elime de evde olan pansuman eşyalarını kullanarak pansuman yapmıştım. Yol boyunca kafamda yine fısıldayan insanlar duyuyordum. Ama bu sefer çok şiddetli değildi. Umursamamıştım. Okula Stiles'la aynı anda girdik. "Merhaba, Lydia." dedi yanıma yaklaşarak. Ardından elimi farketti ve "Eline ne oldu? Iyi misin?" dedi endişeli bir şekilde. "Evet, evet iyiyim. Küçük bir kaza sadece." dedim tebessümle. "Nasıl bir kazaymış bu?" dedi suratıma bakarak. Neden zorluyordu ki? Kazaydı işte. "Ufak bir kaza sadece, Stiles. Büyütmeye gerek yok." dedim samimiyetle. Ikna olmamış gibiydi ama yine de zorlamadı. "Tamam o zaman." dedi ve birlikte okulun içine girdik.
------------------
Son dersinde zilinin çalmasıyla derin bir nefes aldım. Olaysız bir okul gününün ardından eve gitmek için arabama bindim. Tam arabayı çalıştıracağım sırada bir el camı tıklattı. Allison'du. Gülümseyerek kapıların kilidini açtım. Allison yanımdaki koltuğa oturdu. Gergin gibiydi. "Nasılsın?" dedim samimi bir şekilde. "Iyiyim iyiyim sen nasılsın?" dedi ama hala gergin gözüküyordu. "Bende iyiyim. Peki sen iyi olduğuna emin misin?" dedim endişelenerek. "Lydia, aslında sana bir şey söyleyecektim." dedi gergin bir sesle. "Tamam. Dinliyorum." dedim ona doğru dönerek. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Bu aralar hepimiz tehlikedeyiz. Özellikle sen hedef değişti dediğinden beri hepimiz bir nevi diken üstünde oturuyoruz. Açıkcası gelecek hedefin kim olduğunu bilmemiz gerek. Ve bunu da senden başka kimse öğrenemez." dedi başka tarafa doğru bakarak. "Yani? Allison, bir şey mi istiyorsunuz?" dedim. "Aslında, Lydia. Birazcık güçlerini kullanmanı istiyoruz. Gelecek hedefin kim olduğunu bilmeliyiz. O yüzden bugün Derek'in deposunda buluşuyoruz. İstersen direkt birlikte geçelim.'' dedi hala suratıma bakmayarak. ''Dalgamı geçiyorsun?'' dedim sinirlendiğimi belli ederek. Ben bu sesleri isteyerek duymuyordum, bunu biliyorlardı. Ve şimdi de gelip gelecek hedefin kim olduğunu söylememi istiyorlardı. ''Hayır, Lydia. Bak bunu Derekler'in deposunda konuşuruz, tamam mı?'' dedi hala suratıma bakmamakta ısrar ederek. ''Ben gelmiyorum. Sen gideceksen git.'' dedim tavır alarak. Kafasını bana çevirdi. ''Lydia, senin için toplanıyoruz. Ne demek gelmiyorum?'' dedi sonunda suratıma bakarak. ''Ben gelmiyorum, Allison. Sen nereye gitmek istiyorsan git.'' dedim ciddi bir tavırla. ''Asıl sen benimle dalga mı geçiyorsun, Lydia?'' diye bağırdı bana. ''Bize hedefin değiştiğini söylüyorsun ve sonrada ortadan öylece kayboluyorsun. Kim olduğunu söylemeden gidiyorsun. Kim olduğunu bilmek istiyoruz, anladın mı? Artık duyduklarını saklamayı bırak. Birbirimizi korumak için bunları bilmemize hakkımız var. Tabi şu an ki hedef sen değilsin ya rahat rahat evinde huzur içinde oturuyorsundur, öyle değil mi?'' dedi ve ardından derin bir nefes aldı. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Bana cidden bunları mı söylemişti? ''Allison, in arabadan.'' dedim sesimin ciddi çıkması için uğraşırken. Hiçbir şey demedi ve kapıyı arkasından çarparak arabadan indi. Kafamı direksiyona yasladım. Allison bana asla böyle davranmazdı, şimdi neden böyle davranıyordu, anlamıyordum. Gözümden düşen bir damla yaşı sildim ve eve gitmek üzere arabayı çalıştırdım.------------------------------------
''Kimse benimle oyun oynayamaz. Anladın mı, Andrew? Kimse benimle oyun oynayamaz.''
''Cassandra, mantıklı hareket etmelisin. Şu an çok sinirlisin. Lütfen sakin ol.''
''Sakin falan olamam, Andrew. Ben Lucas'ı bana ihanet ettiği için öldürdüm, ailemdeki tek ve son kişiyi kaçırdı diye değil.''
''Bunu anlamayacaklar, Cassandra. Çok üzgünüm. Bende böyle olsun istemezdim. Ama bundan kurtuluş yok.''
''Hayır, var.''
''Ne demek var? Onlardan kaçamayız, Cassandra.''
''Zaten kaçmayacağız, Andrew.''
''O zaman ne yapacağız? Aklında ne var?''
''Sanırım ailemdeki son kişiyle tanışma vakti geldi.''
-----------------------------------
Bu aralar bölümler kısa geliyor, kusura bakmayın. Boş vakit buldukça her gün bölüm yazmaya çalışıyorum. Ama sanırım bu aralar ilham perim beni pek ziyaret etmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız \ Stydia
FanfictionBir Stydia hikayesi. ------ ''Git başımdan, Stiles.'' dedim gergince. Durmadan etrafımda dolanıyordu ve bu sinirime dokunmaya başladı. ''Sen iyi olana kadar hiç bir yere gitmiyorum, Lydia.'' dedi. Cidden yüzsüzdü. Beni umursuyordu. Ama biraz fazla...