-Vhope Özel- (M)
*Kore*
Saklanarak geçirdiğimiz birkaç hafta...
Sessiz geçirdiğimiz birkaç hafta!
Her şeyin bir anda düzelmesi filan söz konusu değildi. Bunu biliyordum. Biz, bir şeyler düzelir diye de beklemiyorduk zaten. Tekrar başlarken, 'Hadi her şeyi çöpe atalım. Yepyeni bir sayfa açalım!' demek gerekirdi. Biz ise 'Sadece seninle olmak istiyorum.' demiştik.
Tutamayacağımız sözler yoktu. Beklenti yoktu. Biz, iki kişiden fazlası değildik, elinde umutsuzca büyümeye devam eden sevgisinden başka hiçbir şeyi olmayan iki adamdık işte.
Bu yüzden biliyordum. Eskisinden farklı olmayacağımızı, onun yine sessiz olacağını biliyordum. Bunlar canımı acıtmazdı. Canımı acıtan, onun gözlerinde gördüğüm şeydi. Güvensizlik gibi, sanki her an kaybolacakmışım da onu bırakacakmışım gibi...
Bana öyle bir bakıyordu ki, sanki tek başına seviyormuş gibiydi. Benim de onu sevdiğimi görmüyordu sanki gözleri.
Suçlu bendim. Eğer aylar önce, bana 'Benimle gelemez misin?' dediğinde, onunla gitmiş olsaydım, bunun olmayacağını biliyordum. Taehyung'u kırmıştım. Her şeye rağmen bana gelen kendisiydi ama şimdi korkan kişi de ondan başkası değildi. Benden korkuyordu. Yine canını acıtacağım diye korkuyordu. Yine ona nefretle bakarım diye...
Şimdi sessizce yediğimiz yemeğimize eşlik eden tek ses, televizyondu. O da gözlerini, hipnoz olmuşçasına ekrana dikmiş, benim hiç ilgimi çekmeyen haberleri izliyordu.
"Namjoon'la ne konuştunuz?"
Bir cevap beklemiyordum. En azından doyurucu bir şey olmayacağından emindim. Gözlerini televizyondan ayırıp bana döndüğünde hafifçe gülümsemişti.
"Birkaç evrak işi kalmıştı." dedi.
Kısa bir açıklama... Onu başımla onaylayıp, pizzadan bir ısırık daha aldım. Otelin yemeklerinden sıkıldığımız için dışarıdan yemeye karar vermiştik. Soğuduğu için tadı kaçan pizzayı, keyifsizce çiğniyordum. Taehyung da gözlerini gözlerime dikmiş öylece yüzüme bakıyordu. Neyi sorguladığını bilmiyordum. Benim, neden ısrarla Namjoon'la ne konuştuklarını sormadığımı mı düşünüyordu?
"Taehyung."
"Hım?"
Ağzımın kenarlarını peçeteyle temizlediğimden emin olduktan sonra ona döndüm.
"Lee Jung Woo konusunda, ne yapmayı düşünüyorsun?"
Dudaklarını ıslatıp geriye yaslandı. Kısa bir süre bakışlarını televizyona çevirip tekrar bana döndü.
"Vazgeçmeyecek. Biliyorsun, elini kolunu sallayarak ben çekiliyorum diyemezsin."
"Benim için o kadar da zor olmadı." dedim. "Ama evet, biliyorum. Öyle kolayca çekiliyorum diyemezsin."
Gülümsedi.
Öyle olmuştu. Kim Seokjin, abim, 'Ben bırakıyorum.' dediğim zaman beni vazgeçirmek için ölümle tehdit etmemişti. Keşke Taehyung için de durum böyle olsaydı ama değildi. Onun kellesine koyulmuş bir ödül ve peşinde sürüyle adam vardı. Düşmanından çok yandaşı olduğunu biliyordum fakat bu onu güvende tutmaya yetmezdi. Lee Jung Woo'yu tanırdım. Eski patronların ne kadar acımasız olduklarını bilirdim. Kendi babamdan bilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirletme Hayallerimi
RomanceGeçmişinden kaçarken, yine geçmiş kurtarabilir mi bir kalbi? Peki bir insan kendisinden kaçabilir mi? Hayaller bir gün kirlenir mi?