-Yanmak-
Eğer bir ateşe atarsan kendini, seni yaktığı için ona kızamazsın. Şimdi içine düştüğüm ateşe beni kimse iteklememişti. Kendim gözlerimi kapatıp atlamıştım.
Ona 'Dur.' demek istiyordum. 'Dokunma bana, dokunma kirlenirsin...' Her an biraz daha uzaklaşırken, söylemek istiyordum ona.
Bir yanımda 'Bırak.' diyor ısrarla. 'En sonunda, istediğini aldığında sana zaten dokunmayacak.'
İçimde yükselen savaşın galibini belirleyecek başka hiçbir şey söylemedi. Dudaklarımızı sertçe birleştirdiğinde sırtıma dolanan eli benim kaçışıma bir son vermişti. Dün olduğu gibi değildi. Bu kez dudakları ne istediğini biliyordu. Beni kendine karşılık vermeye zorladı bir süre, bense kalbimin bozulan ritmini bulmak için çabalıyordum. Bunu bana yapması iyi değildi. Böyle hissetmem saçmalıktı. O yıllar önce çocuk aklımla hep korumak istediğim bir başka çocuktu sadece. Tekrar karşıma çıkacağını hiç düşünmediğim asla dönüp hatıralarımda aramadığım bir çocuk...
Dudaklarımı araladığımda hızla ağzımı keşfe çıkan diline küçük bir karşılık verdim. Dili dudaklarımda sürünüp tekrar kendi alanına çekildiğinde dişleriyle hafif bir ısırık bırakmıştı alt dudağıma. Yavaşça benden ayrıldığında kısa ama derin öpücüğün etkisiyle kapattığım gözlerimi açtım. Gözleri hala az önce sertçe öptüğü dudaklarımın üzerindeydi. Tekrar bana uzandığında aramızda milimler kala durdu. Bu 'Bana kendi isteğinle gel.' demekti aslında. Onu öpmemi istiyordu. Nefesleri yüzüme çarpıyordu ve sıkıca bileğimi kavrayan eli çözülmüş yavaşça yüzümü kavramıştı. Alev gibi yanan avucu tenimi karıncalandırdığında omurgama yayılan ürpermeyle gözlerimi kapattım. Aramızdaki o küçük mesafeyi ben kapatmıştım bu kez. Roller değişmişti, öylece bekliyordu. Benim onu öpmemi bekliyordu. Dudaklarımın arasına aldığımda alt dudağını, küçük bir karşılık alabilmiştim. Nefeslerimiz birbirine karışırken onun yaptığı gibi az önce pansuman ettiği elimi yüzüne koydum. Daha büyük bir hamleyle geldiğimde başını hafifçe çevirip bana izin verdi. Artık oyalanmadan dudaklarını dilimle araladığımda hızlı bir nefes aldı, beklemediği bir şey yapmıştım sanırım. Parmaklarımı ensesine kaydırıp onu kendime çektiğimde sırtımda sıkıca beni tutan kolu gevşemiş daha fazla üzerime eğilmişti.
Dudaklarımızı ayırmadan beni yatağa iteklediğinde kısa bir an tereddütle durmuştum. Bir şeyler yüzünden bedel ödemek yabancısı olduğum bir şey değildi. Ben nefes aldığım her an için bir bedel ödemiştim sanırım, hatalarım için bedel ödemek bu yüzden zor gelmezdi. Ama bu kez bir şekilde zordu. Ağırlığı üzerimde yerini aldığında göğsüne koyduğum elimle aslında bir sınır koymaya çalışıyordum aramıza. Garip bir histi... Onun bana böylesine yabancı olmasına rağmen bir yerlerde tanıdık olduğunu bilmek garipti.
Sanki incitmekten korkarcasına nazikti şimdi, dudakları ne kadar açlığıyla bana karşılık veriyor olsada elleri nazikti. İzin bekliyor gibi bir eli üzerimdeki kazağın ucundan yavaşça tenime dokunuyordu. Parmakları tereddütle yukarıya kaydığında bedenim küçük bir ürpertiyle sarsılmıştı. Bir süre sonra ağzımın her yerinde hissetmeye başladım o alışık olmadığım tadını. Sanki bir zehir gibi sadece onu hissediyordum, tatlı ama korkunç bir zehir... Elimi ensesinden boynuna doğru çektiğimde diğerini de ona yardıma götürdüm. Üzerindeki gömleğin düğmelerini hızla çözmeye başladığımda dudaklarımızı ayırdı. Gözleri kapalıydı ve hızlı nefesler alıyordu.
Sol göğsümün üzerinde duran elinin altında ritmi bozulan kalbimi hissediyor muydu?
''Ne yapıyorsun?'' dediğinde kapattığı gözlerini de açtı. Arzu yerleşmişti şimdi o siyah denizlere. Biraz daha bakarsam ona, boğulacaktım biliyorum... Hafifçe gülümsedim. Yüzümü kontrol etmek çok zor olsada yapabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirletme Hayallerimi
RomanceGeçmişinden kaçarken, yine geçmiş kurtarabilir mi bir kalbi? Peki bir insan kendisinden kaçabilir mi? Hayaller bir gün kirlenir mi?