-Beni Bırakma-
*Kore*
Eğer canı yanarsa insanın, değişir. Bir daha önceden olduğu kişi olamaz.
Çok kitap okumuşluğum yoktu ama bunu bir yerlerde okuduğumu hatırlıyordum. Belki de Jimin'in okuduğu kitaplardan birindeydi, bilmiyordum ama her nerede görmüşsem bunun doğru bir laf olduğunu da biliyordum. İnsanlar değişirdi, acıları yüzünden değişirdi.
Bende değişmiştim. Çok değişmiştim.
Yıllarca 'baba' dediğim adamı öldürmek değildi beni değiştiren. Ya da bunu yapmaya bir şekilde mecbur eden Taehyung'un, beni yarı yolda bırakması değildi. Para kaybetmem, işimin kötüye gitmesi ve hatta Jimin'in beni bırakıp gitmesi bile sebep değildi.
Sebep bendim. Bir başkası değil...
Kendi canımı en çok ben yaktım. Yaşadığım hayat, yapmak zorunda olduklarım ve sustuğunu sandığım vicdanıma yüklediğim ağırlıklar acıttı canımı en çok. Değiştim. Korkar oldum, kaybetmekten, yalnız kalmaktan... O gün, kendi kafama silahı dayayıp, tetiğe asıldığım her seferde, korktum. Ölmekten korktum. Yaşamaktan vazgeçmişken, ölmekten, bir kere daha onu görememekten korktum.
Bir yanım onun benden nefret ettiğini bilirken, bir yanım umutsuzca buna inanmak istemiyordu. En zayıf noktam, O'ydu.
Park Jimin...
Neşesini göremedim hiç, şefkatini, sevdiğinde nasıl göründüğünü, korkmadan gözlerime baktığını göremedim ben. Bana karşı gelirken bile, benden korktuğunu gördüm sadece. Zorla gülümserken yüzüme, benden ne kadar nefret ettiğini görebildim. Onsuz geçen her günümde ne kadar kötü bir adam olduğumu...
Şimdi tekrar onun karşısına çıkıp, kara bir kabus gibi hayatına çökmek istemiyordum. Onun beni görmediği bir yerde, son bir defa, onu görmeyi istiyordum. Onu gülümserken görebilmek istiyordum.
Onun mutluluğunu...
***
"Hoseok aradı mı?"
Yoongi yarım saattir incelediği hesap hareketlerinden kafasını kaldırıp abisine baktı. "Aramadı." deyip tekrar işine döndü. Hoseok gidince, iş ona kalmıştı ve bu durumdan pek de memnun olduğu söylenemezdi. O sahada olmayı severdi. Şirkete tıkılıp, Seokjin'in yaparken sıkıldığını söyleyip yapmayı reddettiği evrak işlerine kafa patlamak Yoongi'ye göre değildi.
Seokjin bir süre eli pantolonunun cebinde pencerenin önünde sessizce dikilmişti.
"Namjoon neden yurtdışı seyehati yapıyor dersin?" diye sordu.
"Çalışıyorum patron."
Yoongi gülerek itiraz edip sorudan kaçtı. Abisinin tahmin ettiği şeyi, o da tahmin edebiliyordu. Kim Namjoon, manevi babasının ölümünün üzerinden bir hafta geçmişken, Çin'e gidiyordu. Çin'de KL'nin ortağı yoktu. Orada ihalesine girdikleri bir inşaat yoktu, aksine Namjoon'un şirketi küçülme politikasına gidiyordu. Yasadışı işlerin bir paravanı konumuna düşmüş ve ülke içinde bile iş yapamaz hale gelmişti. Şimdi seyahat gerekçesi bir iş gezisiydi fakat şirketin durumunu bilirken de, bir iş gezisinin olmayacağını herkes görebilirdi.
"Jungkook'a haber vermeliyim." diye mırıldandı Seokjin.
Yoongi göz ucuyla abisine baktı. Endişeli görüntüsünü yine sakin ifadesinin arkasına saklamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirletme Hayallerimi
RomanceGeçmişinden kaçarken, yine geçmiş kurtarabilir mi bir kalbi? Peki bir insan kendisinden kaçabilir mi? Hayaller bir gün kirlenir mi?