-Son Kez-
*Singapur*
Her zaman böyle görünse... Huzurlu.
Zaman, bizim için ilaç gibiydi. Geçmişi o ince örtüsünün altına gizleyip, yeni günler için cesaret vermişti.
En çok da Jimin için...
Güvensizliğiyle savaştım önce, daha sonra dışına sardığı sert kabuğu kırmam gerekti. Ona ulaşmam çok zamanımı aldı.
'Gerçekten' yaşamaya başlaması çok zamanını aldı.
Beraber çok uzun bir zaman geçirdik diyemezdim aslında. O çok değişmişti ve birlikte geçirdiğimiz altı yedi aylık bir süreç onu tanımam için yeterli değildi. Bu yüzden çok bocaladığım ve çok fazla zorlandığım zamanlar oldu. Hassas bir karakteri vardı ve çoğu zaman yanlış yorumluyordu. Kötü en ufak bir şey yüzünden kendini sorumlu ilan ediyordu.
Her şeye rağmen onu tanımaya çalışmak güzeldi. Bu dönemde onun bazen benim şakalarıma ayak uydurması, nadir de olsa benimle uğraşması, kahkasını duymak ya da kızgın yanını görmek gerçekten çok güzeldi. İnatçıydı mesela Jimin, bazen o kadar çok diretiyordu ki, siyaha beyaz dediği zaman bile onu ikna etmek imkansız oluyordu.
İki gün önce olduğu gibi...
O anlamsız tartışmayı öyle büyüttü ve o kadar çok üzerime geldi ki ben de gerilmiş sinirlerimi kontrol edememiştim. Ona daha önce hiç bağırmadım. Bunu yapmamak için de kendime bir söz vermiştim ama o an birden işler kontrolden çıkmıştı.
Tekrar o gün hakkında konuşmadık. Bir şekilde onunda bir şeylere kızgın olduğunu ve bu yüzden olayın büyüdüğünü biliyordum. O benden özür diledi, ben de ondan özür dilemiştim ve konu öylece kapanmıştı.
Aslında böyle tartışmalar beni mutlu ediyordu. Garip...
Onun benimle tartışmasını seviyordum. Bu ilerlediğimizi gösteriyordu değil mi? Onun bana karşı çıkması fikrini seviyordum. Gerçek sevgililer böyle olurdu çünkü. Yanlış varsa konuşulmalıydı. Söyleyemediklerimiz yüzünden tartışmalar olmalıydı. Böyle yıkıcı olmaktan uzak küçük sarsıntılar, bizi daha çok birbirimize bağlardı.
Şimdi onu biraz olsun korkularından uzağa getirmiş olmayı diliyordum. Singapur'da, nefis bir manzarası olan bir otelde, ilk günümüze uyanmış öylece onu izliyordum. Yüzünü, dudaklarını, saçlarını sevmek isteyen ellerime, uyanmasından korktuğum için izin vermeyip öylece gözlerimle seviyordum. O kıpırdanmaya başlayıp, uyanma belirtisi gösterene kadar da devam ettim. Nihayet gözlerini kırpıştırarak açtığında konuşmuştum.
"Günaydın."
Kaşlarını çatmış uykulu gözlerini üzerime dikmişti. Hafifçe kıpırdanıp bedenini esnetti.
"Günaydın." dedi sonra. "Saat kaç?"
Dönüp bana baktığında hala açmakta zorlandığı gözlerini kırpıştırıyordu. Birkaç defa dudaklarını ıslattı.
"Sekizi biraz geçiyor." dedim kısık sesle.
"Hımm..." uykunun iyice boğduğu sesiyle kıkırdadı, "Erkenden uyanıp beni mi izliyordun?" dedi beni taklit edip fısıldayarak.
Ona yaklaşıp, beline kolumu sardım ve bedenini kendime çektim.
"Aynen öyle yapıyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirletme Hayallerimi
RomanceGeçmişinden kaçarken, yine geçmiş kurtarabilir mi bir kalbi? Peki bir insan kendisinden kaçabilir mi? Hayaller bir gün kirlenir mi?