-Tükenmek-
''Yanlış yapıyorsun Jimin, böyle vurmalısın!'' tanıdık sesle olduğum yerde gezdiriyorum bakışlarımı. Küçük bahçe tanıdık, etrafta hiç ses yok ve ikindi güneşi gözlerimin tam içine uzatıyor sıcak ışıklarını. Gözlerimi kısarak karşımdaki silüeti görmeye çalışıyorum ama göremiyorum. kafama hafifçe düşen bir şeyle büyük bir kahkaha duyuyorum onun yerine. Neşeli bir çocuk kahkahası... Elimde hissettiğim tutuşla başımı kaldırıyorum sonra. Yüzümün önünde salladığı badminton topunu takip ediyorum bir an gözlerimle.
''İyi misin şaşkın bebek?''
Jungkook gözlerimin içine gülümseyerek bakıyor.
''Bebek olan sensin!'' düşünmeden verdiğim cevapla saçlarımı karıştırıp bir kahkaha daha atıyor. ''Şirin bir bebek kadar şaşkın bakan sensin!'' deyip gülmeye devam ettiğinde bende gülüyorum. İçimde sıcacık bir huzur dolaşıyor.
''Biraz oturalım mı?'' alnına dökülen terle ıslanmış siyah saçlarını karıştırırken soruyor. Başımla onu onaylayıp peşinden gidiyorum. Yetimhanenin arka duvarına tırmanıp ayaklarımızı sarkıttığımız zaman, her zaman gördüğüm o manzara yok ama karşımızda. Yetimhanenin arkasında boş bir arazi vardı eskiden fakat burda... Önümüzde uzanan deniz arkamızda yükselen güneşe inat simsiyah ve büyük dalgalar neredeyse bize ulaşacak kadar öfkeyle kabarıyor.
''Sen gittiğinde böyle hissettim.'' dönüp parmağıyla hırçın denizi gösteren çocuğa bakıyorum. Yüzünün yarısı güneşle aydınlansa da gözlerinde gördüğüm şey karanlık. ''Neden beni bıraktın Jimin?''
Bir an her şey, hissettiğim bütün huzur kayboluyor. Korkuyorum.
Ağzımı açıyorum, ona cevap vermek için dudaklarımı aralıyorum fakat sesim çıkmıyor. Bakışlarını tekrar önümüzde uzanan karanlık denize çevirdiğinde gözlerinden düşen yaşları kuruluyor.
''Acını dindirmeme neden izin vermedin?'' Giderek yükselen sesiyle irkiliyorum.
''Neden?!'' bu kez ses öylesine yüksek ki kulaklarımı kapatmak ihtiyacı duyuyorum. Sürekli aynı soruyu soruyor ve sesi anlamsız çığlıklara dönüştüğünde, düşmeye başladığımı hissediyorum.
Gözlerimi kapatıp bağırmak için dudaklarımı açtığımda kollarımda hissettiğim güçlü tutuşla boğuk bir ses yükseldi boğazımdan.
''Geçti, Jimin! Rüya gördün sadece geçti.''
Gözlerimi açtığımda yatakta der top olmuş bedenimi kolları arasına almıştı bile Namjoon. Terden ıslanmış saçlarımı yüzümden çekerken başımı göğsüne çekti.
''Sadece rüyaydı, geçti...'' kısık sesle fısıldadığında ağladığımı yeni fark etmiştim. Eli yavaşça saçlarımı okşuyordu ve diğeri güvenle beni sarıyordu. Namjoon'un tanıdık sıcaklığıyla sakinleşirken titreyen ellerimle yüzümü kuruladım.
''İyi misin?'' Onu başımla onaylayıp kollarının arasından sıyrıldım. O günden sonra her sabah bir kabusla uyanıyordum. Üç hafta geçmişti... Onu kaybettiğim için üzgündüm, onu sevdiğimi hiç söylemediğim için üzgündüm. Onun sevgisini ne kadar kabul etmesem de farkında olmadan ona tutunmuştum ve şimdi o da elimden alındığı için üzgündüm. Kalbimin ritmi normale dönerken yataktan çıktım.
''Ne gördüğünü söylemeyecek misin?''
Banyonun kapısının önünde durdum sorusuyla.
''Benimle ilgileniyormuş gibi davranmaya ne zaman son vereceksin? Öldüğümde mi?'' sesim uykudan yeni kalktığım için ve ağladığım için güçsüz çıksa da soğukluğu beni bile şaşırtmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/24171047-288-k789535.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirletme Hayallerimi
RomanceGeçmişinden kaçarken, yine geçmiş kurtarabilir mi bir kalbi? Peki bir insan kendisinden kaçabilir mi? Hayaller bir gün kirlenir mi?