30. Bölüm

1.9K 162 186
                                    


-Aşk Kokan Adam-


*Kore*


"Şüpheli ölümleri de katarsak sayısız cinayet, uyuşturu satıcılığı, kara para aklama ve daha bir sürü şey..." Dedektif dosyayı önüme itip ellerini masanın üzerinde birleştirdi. "Şimdi de kasten birini yaralamak ve zorla alıkoymak gibi şeyler yaptın."

Seokjin'i iki gün boyunca elimde tuttum. Aklımdan geçen hiçbir şeyi yapamayacağımı anladığımdaysa onu serbest bıraktım.

Benim burada olmamın sebebi, hakkımda şikayet olmasıydı ve şikayetin sahibi Min Yoongi'ydi. Polisler Seokjin'in yaralı bir şekilde evine dönmesiyle beni de boş vermemişler, sorguya çağırmışlardı. Ellerine düşmüştüm ve şimdi hakkımdaki bütün suçlamalarla üzerime geliyorlardı.

"Susacak mısın?"

Gözlerimi sadece odanın içinin yansımasının göründüğü cama çevirdim. Orada daha kaç tane daha polis vardı bilmiyordum. Tekrar Dedektif Kwang'a baktım.

"Kim Seokjin'i sen mi yaraladın?" diye sordu bu kez.

Cevap vermedim. Vermeyecektim. Konuşmadan sadece Kim Seokjin'in ifadesini bekleyecektim.

Parmakları masada bir ritim tutturmuştu. Sonra başını öne arkaya salladı.

"Kim Namjoon, o adamı sen mi yaraladın?" diye devam etti sorgusuna.

Yaraladım. Öldüremedim. Nedenini bilmiyordum. Belki Taehyung'un söyledikleri yüzündendi. 'Bunu yapamam.' demişti. İlk defa onun bana karşı çıktığını gördüm. Belki de sebep bundan çok uzaktı. Kim Seokjin'e baktığımda, onun gözlerinde gördüğüm o bakış fazla tanıdıktı. Jimin'e bakıyormuşum gibi hissetmiştim. Her şeyi kabul etmiş, bütün korkusuna rağmen, her şeyden vazgeçmiş biri gibi bakıyordu. O an tamamen şanslıydı. Ama işi şansa kalmadığında, silahın gerçekten patlayacağını ikimizde bilirken...

Yapamadım. O gözlerini kapatıp ölmeyi beklerken yapamadım.

"K&L Grup gibi bir şirketin başkanı pozisyonundasın ve hakkında ki suçlamalar göz kamaştırıcı. Sen susmayı mı tercih edeceksin? Yalanla en azından."

Avuçlarını birkaç kere masaya vurdu. Eğlenmediğini görebiliyordum. Sessiz kaldığım her saniye daha fazla sinirlendiğini görebiliyordum. Susmaya devam ettim.

Tırnaklarını gümüş renkli masaya vurmaya başladı. Parmaklarının ritmik hareketini izledim. Ellerini masanın üzerinde birleştirip öne eğilene kadar geçen o birkaç dakika boyunca sorgu odasında ki tek ses onun masada tutturduğu garip ritimdi.

"Sen yaptın değil mi? Neden sen yaptın peki? Neden birilerine yaptırmadın? Eski alışkanlıkların devam ediyor değil mi?"

Gözlerimi kapatıp başımı geriye yatırdım. Başım ağrıyordu.

"Lee Jung Woo'nun pis işlerini yapan herhangi biriydin. Seni yakalamama çok az kalmıştı ama bir anda, ak pak bir adam gibi, şirketin başına geçiverdin."

Güç kolay elde edilmezdi. Kendini kanıtlaman gerekirdi. Kendimi kanıtlamam için kan dökmem gerekti. İnsanların bana saygı duyması için baskı kurmam gerekliydi. Kazandım da... Güçlüydüm. Param vardı, önümde saygıyla eğilen onlarca insan vardı, emirlerimi sorgulamadan yapan sadık adamlarım vardı.

Sahip olmadığım tek şey cesaretti. Ne istediğimi alabilecek kadar cesaretim vardı ne de kendimi kurtaracak kadar.

O nasıl yapmıştı? Park Jimin... Nasıl vazgeçmişti kendinden?

Kirletme HayallerimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin