Multi : Effy'lerin mutfağı
---------------
İçeri yaşlı bir adam girince yine gözlerimi Ian'e diktim ve konuşmaya devam etmesini bekledim. Ama Ian hala inatla kapıya bakıyordu. Ne olduğunu anlamak için kafamı yine arkaya çevirdim. Adamın hemen arkasından Stephen girmişti ve şimdi Ian'le bakışıyorlardı. Stephen'in gözleri yavaşça bana döndü. Bana acınası bir bakış attıktan sonra tezgahın arkasındaki garsona sipariş verdi. Ian hala Stephen'in her hareketini izliyordu. Daha çok onun davranışlarından bir şey çıkarmak istiyor gibiydi. Garson bir sinirle kahve makinasına vurunca herkes o tarafa döndü
" Yine bozuldu aptal şey." Cafedeki diğer insanlar bu her gün başlarına gelen bir şeymiş gibi davranıp önlerine döndüler. Kapıdan gelen zil sesiyle o tarafa döndüm. Aria emin adımlarla içeri girip Stephen'in yanına gitti
" Ne oldu hayatım ?" dedi bir elini onun omzuna koyarak
" Kahve makinası bozulmuş. İstersen başka bir yerden alalım. Zaten buranın havası bozuk ." diyerek cevap verdi bakışlarını bize çevirerek. Bunun üzerine Aria onu takip ederek bize baktı. Ian'i görünce yüzüne bir perde inse de bakışları bana kilitlenince yüzünde bir gülümseme oluştu ve iyice Stephen'a sokuldu. Bu kızın benimle derdi neydi ki ? Daha önce hiç tanışmadığım bir kız bana kafa tutuyordu.
" Tamam aşkım gidelim." Aria Stephen'i kolundan çekiştirerek dışarı çıkardı. Ian derin bir nefes aldıktan sonra bakışlarını yine bana kilitledi.Sanki hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden devam etti. ( Bu kısımda önceki bölümde konuşmanın kaldığı yere bakın hatırlamıyorsanız )
"Aslında konuşmak istedim.Çok kez yeltendim. Hatta birkaç kez evinin önünde bile geldim." Ciddi miydi şu an yoksa benimle dalga mı geçiyordu acaba. "Ama beni görünce yine olanları hatırlarsın üzülürsün diye korktum."
" Sen benimle dalga mı geçiyorsun ?" kendimi tutamayarak bağırmaya başladım " Sana ne kadar ihtiyacım vardı biliyor musun ?! Etrafımda konuşacak kimse kalmadığı için psikoloğa bilee gittim ben. Sen oturmuş burada senin için yaptım diyorsun. İyi bundan sonrada benim için benden uzak dur." Oturduğum sandalyeden kalkıp kendimi cafenin dışına attım. Lanet olası araba nerde ? Siktir patikanın başına bırakmıştım. Sinirli bir nefes vererek kendimi ormanın içine attım. Birkaç metre yürüdükten sonra birden karşıma iki tane adam çıktı. Bunlar az önceki sarhoşlar değil mi ? Daha ne olduğunun farkına varamadan birden ikisi de üzerime atıldı. Biri kollarımı sabit tutarken diğer de ayaklarımdan beni havaya kaldırdı
" İmdaaattt." Kendi kendime tepinirken aynı zamanda yardım çığlıkları atıyordum
" Boşuna bağırma güzelim burda seni kimse duymaz. Hem sesin kısılmasın birazdan altımızda inlerken lazım olacak." Beni git gide daha çok oramanın içine taşıyorlardı ve ben bu sırada hala çığlık atıyordum.
" Bırakın kızı." Ian'in sesini duyunca ikisi de birden beni yere bıraktılar. Evet bu bayağı acıdı.
" Frank bu az önceki pezevenk değil mi ?"
" Evet Alex aynen o." İkiside Ian'in üzerine atıldılar. Ian'in onları kolayca dövebileceğinden emin olduğum için yere düşünce taşa çarpan kafamla ilgilenmeye başladım. Elimi başıma götürünce parmaklarıma sıvı bir şey bulaştı. Birkaç dakika sonra Ian iki adamı da yere serip yanıma geldi.
" İyi misin ? Bir yerine bir şey oldu mu ?" yanıma diz çöküp ay ışığının izin verdiği ölçüde beni incelemeye başladı.
" Galiba kafam kanıyor." Dedim hafifçe inlerken. Ben daha ne olduğunu anlayamadan beni kucağına alıp yürümeye başladı. Aslında ilk başta itiraz etmek istedim ama galiba şu anda buna durumum yok.Beni arabaya kadar taşıdı. Bir şey demeden cebimdeki anahtarı ona verdim. Beni yavaşça yere indirip kapıyı açtı. Elinden anahtarı almak için yeltensem de başını olumsuz anlamda salladı ve sürücü koltuğuna oturdu. Yine bir şey demeden yolcu koltuğuna geçtim. Birkaç saniye itiraz etmem için yüzümü incelese de inatla ona dönmedim. Sonunda pes etti ve arabayı çalıştırdı. Arabayı benim evin önüne sürüp durdurdu. İkimizde indiğimizde benim tarafıma yürüyüp anahtarı elime verdi. Yüzüne bakmadan eve doğru yürüdüm. Anahtarla kapıyı açtıktan sonra içeri girdim. Başımı çevirip ona baktığımda hala beni izliyordu. Yanaklarımı şişirerek nefesimi dışarı bıraktım. Kapıyı girmesi için açık bırakıp mutfağa girdim. Mesajı anlamış olsa gerek ki birkaç saniye sonra dış kapının kapanma sesini duydum. Ian'in ağır adımları salona doğru giderken ben buzluktan kafama koyabileceğim bir şeyler seçmeye çalışıyordum. Salonda olmadığımı anlayıp mutfağa geldiği sırada bir poşet bezelyeyi nasıl kafama tutacağımı kestirmeye çalışıyordum. Ian bu halimi görünce mutfaktan çıktı. Oha ya insan bir yardım eder dimi.
Yemek masasındaki sandalyelerden birini çekip oturdum. Bezelyeleri yarama bastırırken kafamı masaya koyup gözlerimi kapattım. Birden bezelyeler yok olup yerini sıcak eller aldı. Fazla yorgun olduğum için hiç itiraz etmeyip ona izin verdim. Saçlarımı ayırıp yarayı ortaya çıkardı. Birden yaranın yanmasıyla hafifçe inledim. Oksijenli su sürüyordu galiba.Bir kaç dakika daha bastırmayı devam edince ne sonunda yara uyuştu ve acısı dindi. Son olarak yaraya krem sürüp saçlarımı düzeltti. Yanımdaki sandalyeye oturup saçlarımla oynamaya başladı. Masadan kaldırmadan başımı ona çevirdim.Ben onu izlerken o sanki çok önemli bir şey yapıyormuş gibi hala saçımla oynuyordu.
" Başını çok kötü çarptın uyumaman lazım biliyorsun dimi ?" dedi en sakin ses tonunu kullanarak. Başımı olumlu anlamda salladım
" Ama şu anda gözlerin hafif hafif kapanıyor. Hatta ben saçınla oynadıkça daha fazla uykun geliyor." Yine başımı yukarı aşağı salladım
" Peki sana zarar vereceğini bile bile neden bana izin veriyorsun ?" işte bak bunun cevabını bende bilmiyorum. Şu anda halimden o kadar memnunum ki kıpırdanmak bile istemiyorum. Ian elini yavaşça saçımdan çekip sandalyesini bana doğu yaklaştırdı. Omuzlarımdan tutarak beni sandalyede dik pozisyona getirdikten sonra ona dönmemi sağladı ve birden sarıldı. Daha ben ne olduğunu kavrayamadan bende kollarımı onun boynuna doladım. Başımı omzuna yaslayıp sandalyenin izin verdiği ölçüde ona sokuldum. Ne kadar öyle durduk bilmiyorum. Saniyeler,dakikalar,saatler akıp geçti. Kapının kilit sesiyle birden birbirimizde ayrıldık.
" Effy ?" annemin seslenmesiyle Ian panik içinde bana baktı. Ona sakin ol bakışımı atıp anneme mutfağa gelmesi için seslendim. Kapıdan girince Ian ve benim aramda gözleri gidip geldi
" Ne yapıyorsunuz kızım mutfakta ? Hem de bu saatte ?" sesi biraz sinirli gibi çıksa da daha çok durumu anlamaya çalışıyor gibiydi
" Bugün düşüp başımı çarptım. Hafif kanadı. Ian'de beni yalnız bırakmak istemedi uyumayayım diye."
" Nasıl çarptın ?" annem Ian'i unutup hemen yanıma geldi ve yarayı bulmaya çalıştı
" Bir saniye bayan Stone yardım ediyim." Ian hemen ayağa kalkıp canımı yakmadan yarayı anneme gösterdi.Annem yarayı biraz inceledikten sonra saçlarımı rahat bıraktı
" Ah kızım nasıl becerdin bunu ?"
" Ya birden karşıma köpek çıktı bende korkudan arkaya düşüverdim."
...Ian'in bakış açısı....
Bu kız ne kadar doğal yalan söylüyor böyle. Effy'nin annesi başını onaylamayarak sallarken bana döndü
" Sende sağol oğlum yalnız bırakmamışsın sakar kızımı."
" Yok lafı mı olur. Siz geldiğinize göre ben kalkayım artık." Diyerek sandalyeden kalktım
" Aslında kalsan daha iyi olur." Diyerek atıldı annesi. Effy'le şaşkın bakışlarımızı ona çevirdik.
"Steve bana sürpriz yapmış ve bize iki günlük bir tatil ayarlamış tatlım. Senin içinde sorun olmazsa gitmek istiyorum." Diyerek Effy'e açıklama yaptı
" Yok ne sorun olacak . Git tabi eğlen." Oha annesinin sevgilisine bak be. Sanırsın 40 değil 20 yaşında
" Tamam o zaman benim hemen eşyalarımı hazırlayıp çıkmam lazım uçağımız 2 saat içinde." Effy'nin yanağına bir öpücük kondurup ikimizi mutfakta yalnız bıraktı. Birden sarılmamız aklıma geldi. Ne yapacağımızı bilemez halde birbirimize bakmaya başladık.
" Yarın gece parti varr." Diyerek sessiz bir çığlık koyuverdi. Tamam beklediğim bu değildi. Ama eski Effy'nin geri döndüğüne sevinmeden de edemedim.
---------------------------
Effy'le beraber bende dönüyorum galiba. Umarım bölümü beğenmişsinizdir yorumlarınızı bekliyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Tutkusu
Teen FictionYüzümü soğuk ellerinin arasına aldı. Biraz öne eğilip iyice yaklaştı. Sıcak nefesini yüzümde hissettim. Buz gibi mavi gözlerle bana bakıyordu. Dudaklarımı aralayıp beklemeye başladım. Kafasını hafifçe eğip dudaklarını dudaklarımla birleştirdi. Ayrıl...