Seni çok özledim

9.2K 163 8
                                    

Multimediya : Ian


—————————-


Stephen'in yarım saat sonra geleceğim mesajıyla evden çıktım. Arabaya binip okula doğru sürmeye başladığımda yine içim içimi yemeye başladı. Nasıl bakacaktım yüzüne ? Nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım ? Tabi Ian için kolay. Onun zaten hayatı yalan ve rol.

Okulun otoparkına vardığımda Ian'in arabasının olabildiğince uzağına park ettim. Tabi inince onunla beraber bekleyeceğimi düşünürsek yaptığım çok saçma bir hareketti.Arabayı park edip arka koltuktaki çantamı aldım. Tam kapıyı açacakken biri benim için açtı. İlk önce tereddüt etsem de arabadan indim ve Ian olduğunu fark ettim. Arkamdan kapıyı kapattı. Ben hala ona düz düz bakarken sonunda ağzını açtı

" Bak birazdan Stephen gelecek. Dün akşam olanlar ya da mesajlar hakkında hiçbir şey bilmesini istemiyorum. Bu yüzden güzel güzel rol çekeceksin."

" Başka emrin ?" diye sordum sinirli bir tavırla

" Yok." Dedi her zamanki umursamazlığınla ve yürümeye başladı. Bir an şaşkınlıkla arkasından bakakalsam da çaresizce peşinden yürümeye başladım. İstediği şey mantıklıydı o yüzden elimde itiraz edecek bir şey de yoktu. Otobüsün geleceği yere varıp konuşmadan beklemeye başladık. Arada ona kaçamak bakışlar atsam da o telefonundan başını kaldırmıyordu. 10 dakika sonra otobüs geldi ve herkes teker teker inmeye başladı. Stephen inince hemen yanıma gelip bana sarıldı. Bende kollarımı onun boynuna dolayıp kafamı omzuna gömdüm.

" Seni çok özledim." Diye fısıldadı kulağıma. O an acı gerçek balyoz gibi kafama indi. Ben onu hiç özlememiştim. Arada bir yanımda istediğim olmuştu ama özlemden değil alışkanlıktan. Cevap veremeyince yanağına sulu bir öpücük kondurup ondan ayrıldım. Benden ayrılıp Ian'le sarıldılar

" Nasıl geçti maçlar ?" diye sordu Ian. Onlar maçları tartışırken arabaya doğru yürümeye başladık.

" Eh eve gitmiyoruz herhalde ? Biraz eğlenelim. Mesela bizim bara gidelim." dedi Stephen

" Hayır." Ian ve ben aynı anda konuşmuştuk. Stephen şaşkınlıkla bizi izlemeye başladı

" Daha dün gittikte başka bir şeyler yapalım." Diye toparlamaya başladım

" Aynen.Oyun salonuna gidelim." Diyerek Ian'de bana destek çıktı. Stephen bir şeyler sezmiş olsa da onayladı. Otoparka geldiğimizde Stephen benim peşimden arabaya yürüdü. Kahretsin yalnız kalacağız. Arabaya binip motoru çalıştırdığımda o da yolcu koltuğuna geçti.

" Yolda Jackie ve Carlos'u da mı alsak ?" diye önerdim

"Olur.Benim asıl merak ettiğim senin evinin akşam boş olup olmadığı." Siktir

" Hayır annem evde." Bir gün burnum pinokyonunki gibi uzayacak diye çok korkuyorum.

"Hmm. O zaman yarın kesin boştur." O kocaman yeşil gözlerini bana dikmiş bakmaya devam ederken ben kararlı bir şekilde yola bakıyorum. Göz göze geldiğim an biterim.

" Olabilir. Jackie'yi ara mısın canım." Bir insan geçiştirdiğini anca bu kadar belli edebilir. Şu an kafamı zımpara kağıdına sürtmek istiyorum. Stephen cevap vermeden Jackie'yi aradı.

" Carlos ile zaten yakındalarmış." Dedi telefonu kapattıktan sonra " Çıkmaya başladılar mı benim yokluğumda ?"

" Hayır.Yani bence evet ama kendileri itiraf etmek istemiyor."

" Eh başka neler yaptın." Kardeşinle yiyiştim

" Değişik bir şey yok ya."

" Melek bir sorun mu var ? Değişik davranıyorsun." Hayır sadece kardeşinle yiyiştim ve tehdit mesajları alıyorum. Hiçbir sorun yok.

" Hayır sadece biraz yorgunum. Biraz içelim kendime gelirim." Ona dönüp göz kırptım. Biraz mı ? Biri bana şurdan şişeyi uzatsın

Salona vardığımızda Ian çoktan gelmişti. Hatta etrafında üç tane kız onlara bir şeyler anlatıyordu.

" Bilardo mu oynasak?" bilardo en iyi olduğum oyundu ve genelde Ian'le oynardık. Stephen bunda ne kadar beceriksiz olsa da beni kırmadı ve masaya doğru yürüdük. Elime sopayı alıp Ian'in olduğu tarafa bir bakış attım. Tam o sırada Ian'de kafasını döndürdü ve göz göze geldik. Hemen gözlerimi kaçırıp Stephen'e gülümsedim. Topları yerine koyduktan sonra ilk atışı yaptım. Düz olan toplardan biri girdi. Arka arkaya 2 tane daha topu soktuktan sonra bilerek hata yapıp sırayı Stephen'a bıraktım. Şansına deliğe yakın bit topu vardı. Kolayı seçip onu soktuktan sonra çaresizce diğer toplara bakmaya başladı

" Kardeşim bana bırak istersen." Ian'in sesini duymamızla ikimizde ona döndük

" Seve seve." Stephen elindeki sopayı Ian'a bıraktı. Ian sopayı alır almaz topların birine odaklanıp onu deliğe soktu. Hayır ne yapıyordu bu gerizekalı. Biz bir şey çaktırmayacağız derken kıçımızdan ayrılmıyordu. 2 tane daha top soktuktan sonra diğerini kaçırdı. Bende üst üste 3 tane daha top sokunca tek topum kalmıştı. Ian'in yüzünden hala piç smiley'ı silinmemişti. Atışı kaçırınca yine sıra Ian'a geldi.O arka arkaya 3 topu sokunca masada sadece benim topum ve siyah olan kalmıştı. Ian Atışı milim farkıyla kaçırdı. Ben hemen kendi topumu sokup siyaha odaklandım. Bu sırada ikimizde hiç konuşmamıştık. Stephen'de kenarda bir koltuğa oturmuş bizi izliyordu. Oyun boyunca ben Ian'a kızgın bakışlar attıkça onun yüzündeki piç smiley büyümüştü sadece. Ki bu beni daha çok sinirlendiriyordu. Beyaz topa gereğinden fazla sert vurunca top siyahın üzerinden zıplayıp deliğe girmişti. Bunun üzerine Ian kocaman bir kahkaha patlattı.

" Bu oyunu daha sık oynamalıyız güzellik. Siyahı sokman gerektiğini hatırlıyorsun değil mi ?" delikten beyaz olan topu çıkartıp atabileceği iyi bir açıya ayarladı. Sokmama gibi ihtimali yoktu. Beyaz topu hafifçe ittirdi ve siyah olan girdi. Tabi gereğinden fazla hafif vurduğu için beyazda tıpış tıpış onu takip edip arkasından deliğe girdi.

" Hmm bencede daha sık oynamalıyız. Sadece siyahı sokman gerektiğini hatırlıyorsun değil mi ?" Ian olduğu yerde morarırken ben arkamdan Stepheni sürükleyerek bara yürüdüm. Bar taburesine oturup kendime bir votka söyledim. Sptehen harip bir bakış atsada yorumda bulunmayıp kendine bira istedi. Telefonumun titreşmesiyle ister istemez korkmaya başladım.


Gönderen : Bilinmeyen numara


Dün biriyle öpüşürken ertesi gün kardeşiyle içiyorsun. Olmuyor böyle bebeğim. Gözlerim üstünde.


—————————————

Vote please. Kocaman öpüldünüz :*


İntikam TutkusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin