"Resmen ormandayız şu an da." Dedim bir çalılığın arasından geçerken. "Ne kadar saçma."
"Beğenmiyorsan niye geldin ki?" Diye sordu Semih. Benim önümden yürüyordu. Önümden gitmesi iyiydi aslında yolu açıyordu. Tek sıra halindeydik.
"Gelmek zorundaydım." Dedim cevap olarak. Özgür ve o pis grubu da gelmişti. En arkadan rahat rahat yürüyorlardı. Arada dönüp bakıyordum. Her seferinde Özgür ile göz göze geliyordum. Gizlice gözetleyemiyordum bile.
Bugün ful siyah giymişti. Siyah kot,siyah tişört, siyah hırka. Yakışmıştı. Maalesef yakışmıştı!
"Daha ne kadar var?" Diye sordum yorgunlukla. "Semih beni taşıman için sana ne kadar versem kabul edersin?" Diye sordum şakasına. Güldü.
"Zengin olmadığını unutuyorsun sanırım." Diye dalga geçti. Ona dil çıkardım.
"Arkadaşım olarak bana destek çıkmalısın Semihcim." Dedim. Durup bana sinirle döndü.
"Arkadaşım deyip durma. Özgür arkada!"
Dudağımı büzdüm. "Anlaştığımızı düşünüyordum."
"Anlaştık ama.." Deyip durdu. Hala korkuyordu. Ne korkaksın Semih!
"Bak kıvırcık arkadaşım beni tam anlamadın sanırım. Anlaştık ve geri dönüşü yok." Dedim saçlarını okşayarak.
"Gençler durmayın!" Diye bağırdı vize önderlik eden hoca.
"Yürü hadi." Deyip itekledim onu. Oflayıp yürümeye devam etti. Olacaktı. Sadece biraz sanır gerekiyordu. Sabırlı ol Ülker. Her şey zafer için.
Kamp yerine sonunda ulaştığımızda bir kaya bulup ütüne direkt oturdum. O kadar yorulmuştum ki. Yürümeye alışkıydım ama bu kadarı.. Bana bile fazlaydı. Herkes eşyalarını yerlere bırakıp oturdular. Hoca bize kamp ile ilgili bilgi verirken etrafı inceliyordum. Ormanın içimdeydik resmen. Ayı var mıydı acaba? Ah pardon. Özgür gelmişti.
Hoca konuşmasını bitirince herkes görev dağılımı yaptı. En basit görev olarak gördüğüm odun toplama görevini üstlendim. Semih'te odun toplama görevini almıştı. Bazıları çadırları kuruyorlardı. Bazı yemek,veya balık tutma. Odun toplayacaklar ormanın farklı yönlerine dağılma başladılar. Çantamdan bir çikolata kapıp ormana daldım. Çok uzaklaşmayacaktın. Kesin kaybolurdum ben. Tanıyorum kendimi.
Çikolatam bitene kadar tek bir oduna el sürmedim. Çikolatam bitince toplamaya başladım. En güzellerini topluyordum. Hem biraz oyalansam fena olmazdı. Güzeldi bura.
Yeterince odun topladığımı düşünüp kamp alanına döndüm. Odunların olduğu yığına kendininkini bırakıp çadırıma doğru gittim. Çadır kurulmayı bekliyordu tabiki de. Kimse yardım etmezdi ki şimdi. Korkaklar. Yüzüme bile bakmıyorlardı.
Çadırımı alıp uzun uzun inceledim ve geri bıraktım. O sırada kamp alnına gelen bir grup daha olduğunu farkettim. Başka okuldu sanırım. Yanımızdaki boş alana gelip durdular. Bizim hoca onların hocasıyla selamlaştı. Sonra bize döndü.
"Gençler. Bu yıl kamp arkadaşlarınız bunlar." Deyip öğrencileri gösterdi. "Kavga istemiyorum. Arkadaşça takılın."
Çocuklara baktım. Kızlarında maşallahı vardı,Erkeklerinde. Podyumdan mı fırladınız?
Onlardan gözümü çekip Semih'e bakındım. Çadırımı anca o kurabilirdi.
Etrafta yoktu. Odun toplayamamış mıydı?
Gittiği tarafı belirleyip oradan ormana girdim. Fazla uzaklaşmış olmazdı. Çıkardı şimdi karşıma.
Bir kaç metre ilerledikten sonra bir ses duyup durdum.
![](https://img.wattpad.com/cover/36528740-288-k918798.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adı "MAVİ"Olsun..
Teen FictionÜlker,ablasının kumar borcu yüzünden bir işe girer. Bu iş sıradan,basit bir iş değildir. Hedefi birini tavlayıp mirastan onu mahrum etmektir. Ama bu iş sandığı kadar basit olmaz. Bir süre sonra ortalık iyice karışır ve gerçek oyun işte o zaman başla...