"Bir tane sütlü kahve alabilir miyim?"
Müşterinin istediği siparişi not defterine not aldıktan sonra diğer masaya geçtim. Bugün kafe o kadar doluydu ki nefes alacak zamanı zor buluyordum.
Siparişleri tezgahta duran Oğuz'a söyledim. Kahveleri ve istenilen pastayı tepsime koyunca onları dağıtmaya gittim. Müdürün bugün başımızda dikleceği tutmuştu. Hareketlerime olabildiğince dikkat ediyordum. Burdan da kovulamazdım.
Siparişleri dağıttıktan sonra başka masa var mı diye etrafa bakındım. Şuan kimsenin garsona ihtiyaç durmadığını görünce tezgaha yaslanıp dinlenmeye başladım. Ayaklarım ağrımıştı. Üstelik daha öğlendi! Neyse ki bahşişlerle ve maaşla iyi para kazanıyordum. Kağan sağolsun. Bana o kadar iyilik yapmıştı. Bazen ona Helin'i söylemeyi düşünüyordum. Kandırılmaması için. Ama sonra vazgeçiyordum tabi. Birgün mutlaka ortaya çıkardı. Her şey bir gün ortaya çıkıyordu zaten. Bu olay öğrenilince neler olacaktı..merakla bekliyordum.
Bir elimi yumruk yapıp çenemin altına koydum ve not defterime abuk subuk şeyler çizmeye başladım. Canımı sıkıyordu bu düşünceler. Sinirlerimide.
Gözlerimi tam kapamıştım ki yanağımı birinin öpmesiyle panikle gözlerimi geri açtım.
"Özgür!" Dedim sinirle. "Ödüm patladı!"
Tezgaha kolunu yasladı. "Sanada merhaba."
"Tamam." Deyip ona doğru döndüm. "Baştan alıyorum. Merhaba Özgür."
"Merhaba." Dedim o şirin gülümsemesiyle.
"Niye geldin?"
Başını eğip bana 'ciddi misin?' Der gibi baktı.
"Seni görmeye geldim."
Kapının önünde duran müdüre bir göz atıp geri Özgür'e döndüm. "Müdür burada."
Arkasını dönüp müdüre baktı. "Müşteriyim sonuçta karışamaz."
"Özgür çıkışta gelsen olmaz mı?"
"Olur." Dedi. "Seni bizimkilerin yanına götüreceğim zaten."
"Bizimkiler?" Diye sordum.
"Bizimkiler işte. Kağan,Ayşenur,Sedat,Helin,Aslı...Defne."
Dudağımı ısırdım. "Yok." Dedim. "Gitmeyelim."
"Sana sormadım Ülker." Deyip güldü. "Çıkışta görüşürüz..çirkinim."
Gözlerimi devirdim. "Çirkinim mi? O nasıl lakap öyle. Hakaret gibi."
Güldü. Sonra yanağımı bir daha öptü. Ona sinirle baktım ama hala gülüyordu. Bana hafifçe el sallayarak kafeden çıktı. Salaktı bu çocuk cidden. Müdür vardı diyordum. Hala öpüyordu.
Özgür gidince müdürle göz göze gelmiştik. Direkt gözlerimi kaçırmıştım ve yeni gelen müşterilere yönelmiştim. Hiç bir şey olmamış gibi davranmak en iyisiydi.
Çıkış saati önlüğümü çıkarıp üstüme montumu giyerken cidden Özgür'ün beni şu bazılarının önemli bazılarında önemsiz olduğun grup kişilerinin yanına götürecek miydi merak ediyordum. Belki götürmezdi. Belki de şaka yapmıştı.
Özgür'dü bu yapardı.
Montumun önünü ilikleyip Göksu'yu aradım.
"Alo?"Dedi açarak.
"Naber?" Diye sordum. O sırada çantamı düzenliyordum.
"İyi babaannemle oturuyoruz. Senden naber? Eve geliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adı "MAVİ"Olsun..
Teen FictionÜlker,ablasının kumar borcu yüzünden bir işe girer. Bu iş sıradan,basit bir iş değildir. Hedefi birini tavlayıp mirastan onu mahrum etmektir. Ama bu iş sandığı kadar basit olmaz. Bir süre sonra ortalık iyice karışır ve gerçek oyun işte o zaman başla...