"Hatırlıyorum." Dedim. Ne bekliyordum ki? Bir gün elbette hatırlayacaktı.
"Bana ne zaman söyleyecektin?"
"Söylemeyecektim." Dedim direkt. Yalan yoktu artık.
Dudağı şaşkınlıkla aralanmıştı. "Beni kandıracaktın?"
Böyle deyince kötü oluyordu ama..
"Seni bulmuşken kaybetmek istemiyordum." Dedim. "Benden bir kez daha gitmene katlanamazdım."
Bir şey demeden bana öylece baktı. "Kızdın mı?" Diye sordum sessizliği bozarak. Saçma sapan bir soruydu. Ama.. Bir umut.
"Kızdım." Dedi. "Hemde çok."
"Kızma." Dedim. "Özür dilerim."
Gözlerini benden çekip etrafa bakındı. Sonra tekrar gözlerini gözlerime sabitledi. Bir şey diyecek sanmıştım. Ama sadece baktı ve arkasını dönüp arabasına doğru gitti. Arabasına binip giderken hala ona bakıyordum. Ben ne zaman kazanacaktım acaba? Ne zaman mutlu olacaktım?
Huzur beni ne zaman bulcaktı acaba?
Otobüs durağına doğru tembel adımlarla yürüdüm. Moralim yine sıfırlanmıştı. Harika!
Eve gidene kadar Ayşenur bin defa aramıştı ve hiç birine açmamıştım. Doğum gününe gelsem ne olcaktı hem? Özgür'ü de görecektim. Defne,Helin,Özgür... Daha bu isimler evin içine girene kadar artardı bence.
İlk önce eski evime gittim. Bir kaç kıyafetim kalmıştı. Onları alıp Göksu'lara geçecektim. Evin anahtarı hala bizdeydi. Ama amcam kesin uyarıda bulunmuştu. O eve girilmeyecek! Sadece eşyalar için girebilirsiniz demişti. Yani ablama demişti. Benimle konuşmaya cesaret edemiyordu.
Evin içine girdiğimde kaç gündür kapısı bile açılmadığında havasızdı. Kağıtı arkamdan kapatıp camları açtım. Özlemiştim. Baya özlemiştim. Küçük filandı ama. Evimdi sonuçta.
Koltuğa oturup eve bakındım. Ah amca! Bize bunu nasıl yaptın? Nefretim her geçen gün büyüyordu ona karşı. Konya'ya gidip onu öldürmemek için zor dayanıyordum. Ama kaçamazdı benden. Onunda sırası gelecekti.
Odama girip ışığı açtım. Aşırı derecede düzgündü. Bu kadar düzgün olması beni şaşırtıyordu. Odam her zaman dağınık olmuştu benim. Evi görmeye geldiklerinde güzel görünsün diye amcam birini tutup tüm evi temizletmişti. Tabi. Ev çabuk satılsın istiyordu. Ama.. Bu biraz saçma bir düşünceydi. Bu mahallede bu evi kim alırdı ki? Kimse burada yaşamak istemezdi. Bende istemiyordum. Başka çare yoktu ama. Çaresiz birileri mutlaka tutardı. Çaresiz insan her zaman vardı.
Sırt çantamı bulup kalan kıyafetlerimi içine tokuşturdum. Bazı tişörtlerimi attım. Gerek olmayanları. Ve.. Bazı unuttuğum şeyleri keşfetmiştim. Mesela Özgür'ün tişörtü. Onu almıştım ama kafamdan uçup gitmişti tabi.
Tişörtü uzun süre kokladıktan sonra katlayıp çantama güzlece koydum. Önemliydi sonuçta. Bir kaç eşyamıda alıp odadan çıktım. Çıkmadan önce son kez inceledim odamı. Belki bir daha hiç gelmeyecektim.
Odamın kapısını kapayıp önümü döndüğüm anda karşımda ablamı bulunca çığlık attım. Aklım çıkmıştı!
"Sessiz ol." Deyip koltuğa oturdu.
"Sessiz sessiz niye geliyorsun ki sen? Aklımı çıkardın."
"Gidiyorum ben."
Elimdeki çantayı yere bıraktım. "Ne?"
"Gidiyorum işte."
O kadar umursamaz konuşuyordu ki! Yüzüne yumruk atasım gelmişti.
"Nereye gidiyorsun?" Diye sordum sakin olmaya çalışarak.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adı "MAVİ"Olsun..
Teen FictionÜlker,ablasının kumar borcu yüzünden bir işe girer. Bu iş sıradan,basit bir iş değildir. Hedefi birini tavlayıp mirastan onu mahrum etmektir. Ama bu iş sandığı kadar basit olmaz. Bir süre sonra ortalık iyice karışır ve gerçek oyun işte o zaman başla...