Ne yapacağımı bilmez halde etrafıma bakınıyordum. Burası tam bir karmaşa alanıydı. Hayatımda hiç böyle bir partiye katılmadığım için birden kendimi soyutlanmış hissettim. Zaten çok fazla partilere katılan birisi değildim ama burası katıldığım partilerin hepsinden farklı görünüyordu. Milyon dolarlık elbiselerin içindeki kadınlar, takım elbiseli adamlar, pahalı içkiler, zarif kahkahalar. Burası fazla elitti ve ben buraya ait değildim.
Buraya annemlerle beraber gelmiştim fakat onların nerede olduğu konusunda bir fikrim yoktu. Afra da ortalıkta görünmüyordu. Etrafta tanıdık aramak için ayağa kalktığım sırada mekandan içeri giren Murat Atahan ve eşi Filiz Atahan'ı gördüm. Gözlerimin bana oyun oynadığını düşünerek birkaç kez göz kırpıştırdım fakat gerçekti. Annemin onları buraya davet etmediğinden emindim. Peki davetsiz mi gelmişlerdi ?
Bunu sormak için kalabalığın arasında annemi aradığım sırada ismimin söylenmesiyle başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Takım elbiseli, uzun boylu, kır saçlı, mavi gözlü bir adam bana bakıyordu. Altmışlı yaşların ortasında gibi görünüyordu. Bir an kim olduğunu çıkaramasam da mavi gözleri her şeyi ele veriyordu. Karşımdaki adam dedem, Kemal Seçkin'di.
"Seni burada görmek ne hoş." Bana doğru bir iki adım attı ve kollarını açıp yanına gitmemi bekledi. Ne yapacağım konusunda kararsız olduğum için ona sarılmayı değil de sadece gülümsemeyi tercih ettim.
Kollarını indirdiğinde kaşları çatıldı. "Benim kim olduğumu biliyorsun değil mi ?"
"Evet." Sesim dümdüz çıkmıştı.
"Yakından ne kadar da çok benziyorsun babana." Bana daha da yaklaşıp kolunu belime koydu ve yürümem için hafif öne doğru itti. Nereye gittiğimizi bilmeden onun beni yönlendirmesiyle yürümeye başladım.
"Nereye gidiyoruz ?" Sesimdeki tedirginliği fark etmediğini umuyordum.
"Seninle resmi olarak tanışmamızın vakti geldi." Merdivenlerden çıkıp boş koridor boyunca ilerledik ve siyah kaplama bir kapıdan içeri girdik.
İçeride kırmızı deri koltuklar, beyaz bir sehpa ve birkaç tablodan başka bir şey yoktu. Koltuğun ucuna oturduğumda yüzümden tedirginlik akıyordu. Ne yapacağımı bilmez halde dedeme bakıyordum.
"Seninle tanışmayı çok uzun zaman önce istedim." Karşımdaki koltuğa yerleşti. "Ama baban buna izin vermedi."
"Öylemi ?" Şaşkın görünmeye çalışmıştım ancak aslında hiç şaşırmamıştım. Babam benden kimseye bahsetmiyordu bile, bir de tanıştıracak mıydı ?
"Fiziken bizim ailemize çekmişsin," Koltukta öne doğru eğildi. "Zihnen de öyle olduğunu umuyorum."
Yüzümde tek bir mimik oynamıyordu. Hatta gözlerimi bile kırpmıyordum. Sadece ona dümdüz bakıyordum. Benden cevap alamayacağını anlayınca devam etti.
"Bu genç yaşında oğlumun başına gelenler beni epey üzdü." Aslında konuşmak istediği şeyin bu olduğunu fark ettim. Amacı benimle tanışmak falan değildi.
"Ben..." Yere baktım. Ne diyeceğimi bilemiyordum.
"Senin yaşadığın şeyleri de elbette ki hafife almayacağım." Boğuk bir sesle konuşuyordu.
Başımı sallamakla yetindim. Gözlerine bakmaya cesaretim olmadığı için yere bakıyordum.
"Murat Atahan'ın oğluyla aranızdaki münasebeti duydum." Sözleri üzerine başımı kaldırma ihtiyacı hissettim. Gözlerinin rengi koyulaşmış gibiydi. Sinirlenmiş görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
Teen Fictionİçimde bir şeylerin yanlış gittiğine dair bir his vardı. Sanki, burada olmamalıydım. Ona güveniyordum, şu anki durumumda güvenmek zorundaydım. Ama o kadar tuhaf davranıyordu ki... Ondan korkmaya başlamıştım. Odanın içinde ellerimi belime koymuş...