Dönüş yolu ikimiz için de çok sessiz geçmişti. Ben dün yaşadığım şeyleri düşünüyordum ama Alper ne düşünüyor onu bilmiyordum. Dün gece Alper kardeşimle konuşan garsondan sadece üvey kardeşimin erkek olduğu bilgisini alabilmişti. Ama ben bunu zaten tahmin ediyordum. Bana silah gönderip, vurulmama neden olan birisini kız olarak hayal edemiyordum. Biz kızlar duygusaldık, birisine bu kadar kolay zarar veremezdik.
Onun dışında aklımın bir köşesine Cevdet Bey'in söylediği şeylerde tekrar edip duruyordu. Alper'in değişken olduğunu söylemişti, haklıydı da. Ben onu babamın ölümü yüzünden defalarca kez suçlamıştım ama o Anıl'ın ölümü yüzünden beni suçlamamıştı. Bunun değişmeyeceğini bilmiyordum. Bir gün çıkıp da her şeyin sorumlusu sensin de diyebilirdi. Alper'di bu, ne yapacağı belli olmuyordu.
Evimin önüne gelince arabayı durdurdu. İkimiz de bekliyorduk. Dün geceden sonra ona soğuk davrandığımın farkındaydı, ama nedenini hiç sormadı. Ben söyleyecek bir şeyler bulmaya çalışırken o koltukta yan döndü ve saçlarımdan öptü. Ben de onun kokusunu doya doya içime çektim. Artık nadiren sigara içtiği için kokusu daha belirgin hale gelmişti. Parfümünün altındaki gerçek kokuyu duyabiliyordum. Vanilya gibi kokuyordu.
Birbirimizden ayrılınca, "Görüşürüz," gibi bir şeyler mırıldanıp arabadan indim. Ancak o zaman Sarp'ın arabasının kapının önünde durduğunu fark edebildim. Aceleyle eve girince salonda Sarp, Afra ve Çağatay üçlüsüyle karşılaştım.
"Sonunda gelebildin." diyerek sarıldı bana Afra. İyi görünüyordu. Onu bıraktığım gibi değildi. Kendisini toparlamıştı.
Çağatay ve Sarp'ı da yanaklarından öpüp Afra'nın yanına oturdum. "Sizi burada beklemiyordum."
"Dönmüşsündür diye uğramıştık sonra Çağatay bizi içeri davet etti." Çağatay'a bakıp cana yakın bir biçimde gülümsedi. Çağatay'da ona aynı şekilde karşılık verdi.
"Sen niye bu kadar geç geldin ? Afra Ece'lerde kaldığını söylemişti." diye sorunca Sarp şaşkınlıkla Afra'ya baktım.
"Aman canım, geldi ya." Ayağa kalktı. "Ben içecek bir şeyler alayım, Çağatay bana yardım eder misin ?"
Afra ve Çağatay mutfağa gidince Sarp'ın yanına oturdum. "Afra sana Kaan ve Beliz'den bahsetmiştir herhalde."
"İkisi de hak ettiğini buldu merak etme." Aniden gerilmesi gözümden kaçmadı.
"Hak ettiğini buldu derken ?" Kötü bir şey yapmadıklarını umuyordum.
"Kaan bugün hastaneden çıkıyor." deyince ağzım açık ona bakakaldım.
Telefonuma mesaj gelince Sarp'a cevap vermek yerine mesajı açtım.
"Sen yapmayacaksan, ben yapacağım. İkinizi birden öldüreceğim."
Yutkundum. Bana gönderdiği silahla Alper'i vuramayacağımı anlamıştı ve şimdi de ikimizi birden öldürmekle tehdit ediyordu. Bunu yapabileceğini biliyordum. Aynı babadan olmamız onun için bir şey değiştirmiyordu. Daha önce beni nasıl vurdurduysa, yine yapardı. Polise gitmekten başka şansım kalmamıştı. Öylece oturup ikimize de zarar vermesini bekleyemezdim.
"İyi misin ?" diye soran Sarp'a baktım. Ama onu görmüyordum sanki. Kalp ritmim hızlanmış, nefes alış verişimi kontrol edemiyordum sanki.
Elimdeki telefonun hızla çekilmesiyle uykudan uyanmış gibi silkindim. Sarp gelen mesajı okuyordu. Hiçbir şey anlamayacağını biliyordum.
"Alper'den mi ?" Kaşları çatılmış, yüzü ciddi bir ifadeye bürünmüştü.
Ona dedemi, üvey kardeşimi, gelen mesajları ve vurulmamı bir bir anlattım. Çünkü eğer birine anlatmazsam artık taşıyamayacak gibi hissediyordum. Korkuyordum. Hem Alper için hem de kendim için korkuyordum ve bitmesi için dua ediyordum. Üç ay önce yaşadığım olaylara tekrar dönmüştüm sanki. O zaman değer verdiğim bir insanı kaybetmiştim, şimdi de kaybetmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
Teen Fictionİçimde bir şeylerin yanlış gittiğine dair bir his vardı. Sanki, burada olmamalıydım. Ona güveniyordum, şu anki durumumda güvenmek zorundaydım. Ama o kadar tuhaf davranıyordu ki... Ondan korkmaya başlamıştım. Odanın içinde ellerimi belime koymuş...