Eve geldiğimde tüm aile salona toplanmış konuşuyorlardı. Hatta Çağatay bile sohbete katılmıştı. Bu kadar önemli ne konuştuklarını merak etsem de ben salona girince tüm sesler kesilmişti. Bozulduğumu belli etmeden Çağatay'ın yanına oturdum.
"Birazdan Avukat Selim Bey burada olacak senin de yanımızda olmanı istiyoruz." diyerek yanıma oturdu annem. İki kişilik koltuğa üç kişi oturduğumuz için sıkışmıştık ve buna sinir olan Çağatay hemen ağaya kalkarak tekli koltuğa oturmuştu.
Omuz silktim. "Tamam." Selim Bey'i severdim. Avukatım olmasına rağmen bana hep abi gibi davranmıştı. Diğer insanların aksine bana her şeyin düzeleceğini değil de gerçekten olabilecek şeyleri söylerdi. Birazdan geldiğinde de en açık biçimde konuşacağına emindim.
Annem ve Engin kendi aralarında sohbete devam ettikleri sırada bende yan koltukta surat asan Çağatay'a mesaj attım.
"Gülümsemeyi dene."
Mesajımı okuduktan sonra başını kaldırıp bana baktı ardından telefona bir şeyler yazdı.
Attığı mesajı hemen açtım."Sende öyle yap kardeşim."
Özellikle yazdığı kardeşim sözcüğüne sinir olsam da başımı kaldırıp ona yapmacık bir biçimde gülümsedim. O da aynı şekilde bana karşılık verdi.
Çağatay'la olan ilişkimiz gerçekten garipti. İkimizde anne ve babalarımızın evlenmesini istemiyorduk ancak ben Çağatay'ın abim olmasını istiyordum. Yaşadığım tüm o korkunç günlerde bana yardım edebilen neredeyse tek kişi o olmuştu. Her gece odama gelip ben uyuyana kadar başımda beklerdi. Yemek yemek istemediğim zaman zorla yiyecekleri ağzıma tıkardı. Hatta bazen beni psikolog seanslarımdan kaçırdığı bile olmuştu.
Telefonuma mesaj geldiğinde gözlerimi Çağatay'dan çektim ve mesajı açtım. "Bana niye öyle bakıyorsun ?"
Ona cevap yazacağım sırada kapı çaldı ve annem kapıyı açmak için ayağa kalktı. Selim abi içeri girdiğinde istemsiz olarak yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi. Selim abi diyorum çünkü henüz 28 yaşında.
Herkesle tek tek tokalaştıktan sonra beni iki yanağımdan öpüp yanıma oturdu. Elindeki evrak çantasını karıştırdı ve içinden bir dosya çıkardı. Dosyayı Engin'e uzattıktan sonra anneme döndü.
"Son kez davanın üzerinden geçmek istiyorum." Eliyle Engin'e verdiği dosyayı gösterdi. "Her şey o dosyanın içinde var. Şu an ki durumumuza bakarsak davayı kazanabilecek durumdayız. Ancak daha önce de söylediğim gibi davalının babası Murat Atahan ve bu isim bazı şeylerin değişmesine yol açacaktır."
"Onun da babası Kenan Seçkin. Bu isim de bazı şeylerin değişmesine yol açacaktır." diyen Çağatay'a şaşkınca baktım. Bu güne kadar davayla ilgilenmediğini düşünmüştüm.
"Öyle tabi ama Kenan Seçkin şu an aramızda değil bu yüzden elimize geçen herhangi bir artı yok."
"Ama davaya Kemal Seçkin el atarsa eminim ki kazanırız." Çağatay umursamaz bir tavırla konuşuyordu ancak her şeyi araştırdığı belliydi. Dedemin bu davaya karışmasının sonuçlarını bile araştırmıştı.
"Hayır." diye atladı annem. "Kimse bu davaya karışmayacak zaten şu an da kazanacak taraf biziz."
"Kaç yıl hapis yatacak ?" Sorduğum soru karşısında herkes susup bana baktı. Ben de utançla başımı yere eğdim. Sadece merak etmiştim.
"Normalde on sekiz," durdu ve yeni çıkmaya başlamış olan sakalını kaşıdı. "Ancak ağır tahrik suçundan yargılanacağı için bunun üçte biri yani altı yıl olması gerekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
Novela Juvenilİçimde bir şeylerin yanlış gittiğine dair bir his vardı. Sanki, burada olmamalıydım. Ona güveniyordum, şu anki durumumda güvenmek zorundaydım. Ama o kadar tuhaf davranıyordu ki... Ondan korkmaya başlamıştım. Odanın içinde ellerimi belime koymuş...