HASTANE

473 33 0
                                    

Kendime gelmeye başladığımda boğazımda büyük bir acı hissettim. Acıyı dindirmek için yutkunmaya çalıştım ama yapamadım. Etrafımdan yardım istemek için gözlerimi açtığımda tam karşımda gözlerini bana dikmiş olan Alper'le karşılaştım. İşte o anda hafızam tazelendi ve neden burada olduğumu hatırladım. Silah ateşlendiği sırada Alper'in önüne atlamıştım. Bunu neden yaptığım konusunda herhangi bir fikrim yoktu. Sadece o an içimde büyük bir koruma iç güdüsü baş göstermiş ve kendimi Alper'in önüne atmıştım.

Doğrulmaya çalıştığım sırada omzumda müthiş bir acı hissettim ve ağzımdan bir acı nidası yükseldi.

"Kalkmaya çalışma, omzundan vuruldun." Yatağımın kenarına oturdu.

Başımı sallamakla yetindim. Hala boğazım acıyordu. Su var mı diye etrafıma bakındığımda yanımdaki masada sürahi ve bardak olduğunu gördüm. Kendi başıma uzanamayacağımı bildiğim için Alper'den istedim. Uzattığı suyu kana kana içtikten sonra boğazım biraz olsun normale dönebilmişti.

"Nasıl hissediyorsun ?" diye sordu yatağımın kenarında oturup beni incelerken.

"İyiyim." Sesim kuru çıkmıştı.

"Neden yaptın ?" diye soran Alper'e kaşlarımı çattım.

"Ben..." Ne diyeceğimi bilmiyordum. Onu neden korumak istediğim konusunda bir fikrim yoktu.

"Daha kötü olabilirdi." Sesini alçalttı. "Ölebilirdin."

"Mesajı görünce... Ne yaptığımı bilmiyordum."

"Ne mesajı ?" Kaşlarını çatma sırası ondaydı.

"Telefonumda." Telefonumu bulmak için etrafıma bakındım ama bulamadım. O sırada Alper cebinden benim telefonumu çıkardı ve kurcalamaya başladı. Aradığı şeyi bulduktan sonra bir süre öylece bekledi. Ardından numarayı kendi telefonuna kaydedip telefonumu bana uzattı.

"Bir daha böyle bir mesaj alırsan." Yüzüme doğru eğildi. "Sakın yanıma gelme."

Başımı salladım. Başka ne yapabilirdim ki ? Şimdi ona karşı çıkmanın sırası değildi.

"Annenlere haber vermedim." dedi bir süre sonra.

"Saat kaç ?"

Bileğindeki siyah, pahalı olduğu her halinden belli olan saatine baktı. "Yedi buçuk."

"Onlara ne anlatmalıyım ?" Eğer Alper'i korumak için kurşunların hedefi olduğunu söylersem büyük ihtimalle annem kalp krizi geçirirdi. Vurulduğumu söylemek istemiyordum. Benim için daha da endişelenecekti. O kadar telaşın içinde bir de bana özel zaman ayırmasını istemiyordum.

Alper'in yüzü sertleşti. "Gerçeği anlat."

Sargı içindeki omzuma baktım. Mantıklı bir yalan bulmalıydım. Düştüm desem asla inanmazlardı, belki de araba çarptı demeliydim. Ardından çarpan arabanın kaçtığını ve beni hastaneye kaldırdıklarını söyleyebilirdim. Büyük ihtimalle annem kontrollerimde yanımda gelmek isteyecekti ama onu başımdan savabilirdim. Sadece Afra'ya gerçekleri anlatmam gerekecekti ve bu da beni korkutuyordu. Hep yanımda olacağını biliyordum ama yüzünde bir hayal kırıklığı oluşacağını da tahmin edebiliyordum.

"Bartu adında bir arkadaşın on üç defa aradı." Arkadaşın kelimesine özellikle vurgu yapmıştı.

Elimde duran telefonuma baktım ve gerçekten de Bartu'nun on üç defa aradığını gördüm. On altı tane de mesaj göndermişti. Onun dışında iki kez Afra, üç kez annem ve bir defa da Çağatay aramıştı. Önceliği anneme vererek numarasını tuşladım.

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin