Boğuluyormuş gibi hissediyordum. Sanki boğazımda benim göremediğim soyut eller varmışta nefes almamı engelliyormuş gibi. Hissediyordum, ciğerlerime biraz daha hava çekebilmek için çırpındığımı hissediyordum. Ama bunlar sadece ruhumun derinliklerinde olan bir şeydi. Fiziksel olarak hissettiğim hiçbir şey yoktu ve bu daha beterdi. İçten içe karanlığa doğru çekildiğimi biliyordum ama buna dur diyecek gücü bulamıyordum kendimde. Depresyona mı giriyordum ? Psikolojik sorunlar mı baş göstermişti bilmiyordum. Sadece iki büyük elin beni karanlığa çekmek için çaba sarf ettiklerini biliyordum. Ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum. Bağırmak, yardım istemek için ağzımı açıyordum ama sadece hava yutmakla kalıyordum. Her sabah kan ter içinde aynı kabusla uyanıyordum.
Alarmın çalmasına gerek kalmadan o soyut eller uyandırıyordu beni. Korkuyor muydum ? Hayır. Sadece ruhumda daha fazla yara açılmasını istemiyordum. Tükenmiştim ve daha da fazla tükenmek istemiyordum.
Çığlık atamadığım için memnundum. Eğer her gece çığlık atarsam annemin tedavi için başımın etini yiyeceğini biliyordum. Herkes depresyona girmeden, psikolojim bozulmadan yaşadığım şeyleri kolayca atlattığımı düşünüyordu. Zayıflığımı kimseye göstermemek için bahsedemiyordum bu kabuslardan. Ama daha fazla içime atarsam da taşıyamayacağımı biliyordum.
Sıkıntı içinde duş alıp Afra'nın kaldığı odaya gittim. Her zaman ki gibi uyanır uyanmaz eline telefonunu almış bir şeyler yapıyordu. Yeni uyandığı her halinden belliydi ve benim odaya girdiğimi fark etmemişti bile.
"Günaydın." diyerek odada olduğumu belli ettim.
"Günaydın." Esnedi. "Bugün için harika planlarım var."
Tek kaşımı kaldırdım. "Neymiş ?"
Heyecanla ellerini çırptı. "Falcıya gideceğiz."
"Ne ?"
"Falcı diyorum kızım." Sesini alçalttı. "Bak bu kadın daha sen söylemeden hakkındaki her şeyi biliyormuş, söylediği her şey bir bir çıkıyormuş."
Başımı olumsuz anlamda salladım. "Günah öyle şeyler."
"İnandığımız için değil zaten, sadece merak ettiğimiz için gideceğiz. "Dudaklarını büktü. "Alaska lütfen."
"Afra ben korkarım." diye itiraf ettim.
Kaşları çatıldı. "Neden korkacaksın ?"
"Onlar üç harflilerle bağlantı kuruyormuş." dedim din hocamızın söylediği şeyleri hatırlayarak.
Kahkaha attı. "Bu kadın öyle değil, nasıl istersen o şekilde bakıyormuş araştırdım."
"Ya kötü bir şey söylerse ?" Korktuğum diğer şey de buydu. İnanmasam bile falcı kadın kötü bir şey söylerse etkisinde kalacağımı biliyordum.
"Tamam o zaman sen baktırma sadece yanımda gel." diyerek farklı bir öneride bulundu Afra. Gitmeyi çok istediğinin farkındaydım.
"Tamam." diyerek kabul ettim.
Bir saat sonra hazırlanıp evden çıktığımızda bile hala kararsızdım. Ama artık geri dönüşü yoktu. Taksiye binip yolu tarif ederken gideceğimiz yerin bir ev olduğunu fark ettim ve bu da beni daha da çok endişelendirdi. Belki paranoyakça bir yaklaşımdı ama fal bakma bahanesiyle kadınları eve çağırıp türlü şeyler yapan insanları da duyuyorduk haberlerde.
Taksiden indiğimizde müstakil, iki katlı bir evin önünde olduğumuzu fark ettim. Bir falcıya göre oldukça gösterişli bir evdi. Ama müstakil olması mantıklıydı. Apartman dairesi olsaydı komşularından şikayet alabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
Roman pour Adolescentsİçimde bir şeylerin yanlış gittiğine dair bir his vardı. Sanki, burada olmamalıydım. Ona güveniyordum, şu anki durumumda güvenmek zorundaydım. Ama o kadar tuhaf davranıyordu ki... Ondan korkmaya başlamıştım. Odanın içinde ellerimi belime koymuş...