Alper'in yaralanmasının ardından geçen bir haftayı Sarp, Bartu ve Afra ile geçirmiştim. Afra'ya yaşadığımız şeylerin hiçbirini anlatmayıp sadece Alper'le bir daha görüşmeyeceğimi söylemiştim.O da diğerleri gibi en doğru kararın bu olduğunu düşünüyordu. Ama ben artık o kadar da emin değildim. Onunla bir daha görüşmemek benim açımdan ne kadar zor olsa da güvenliydi. Peki ya onun açısından? O her türlü zarar görecekti. Bana olan aşkını itiraf ettikten sonra onunla görüşmemem duygusal anlamda zarar verebilirdi ona.
Tüm hafta boyunca bunları tekrar tekrar düşünmüş, ama ne onun aramalarına geri dönmüş ne de yanına gitmiştim. Başına gelenlerin sorumlusu benim kardeşim, hatta diğer sorumlusu da babam bile olsa kendime engel olup onunla görüşmemiştim. Tabi, bunu yapmamda Afra, Bartu ve Sarp bana yardımcı oluyorlardı. Ama Bartu dün gece annesinin onu araması üzerine ilk otobüsle İstanbul'a dönmüştü. Ne olduğunu sorduğumuzda sadece 'hasta' demekle yetinmişti. Gripten kansere kadar birçok hastalık olabilirdi ama hiçbir ipucu vermedi. Tekrar geleceğini söyleyip gitti.
Bugün de Afra yine bizdeydi. Bize gelmesinin tek nedeninin ben olmadığımı biliyordum. Çağatay'la araları tuhaf bir biçimde iyiydi. Zaten Çağatay'ın Afra'ya karşı duyguları vardı, ikisinin sevgili olması beni hiç şaşırtmazdı. Arkama yaslanıp Afra'nın tavırlarını izlemeye başladım. Elindeki dergiyi okuyormuş gibi yapıp Çağatay'a bakıyordu. Kıkırdamaya başlayınca ikisi de bana baktı.
"Ne?" diye sordu Afra, tek kaşını kaldırarak.
"Hiç," Omuz silktim. Gözlerim ikisinin arasında gidip geliyordu. Çağatay anlamış olacak ki başını iki yana salladı.
"Afra," dediğimde Çağatay artık kaş göz işaretleriyle söyleme demeye çalışıyordu. Bu haliyle çok komik görünüyordu.
"Ne oldu ?" O da bir şeyler anlamaya başlamıştı.
Kapı çalınca Çağatay rahat bir nefes alıp arkasına yaslandı. Gülerek kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm kişiyle beraber gülümsemem anında dondu. Sarp'ı bekliyordum ama Alper gelmişti.
"Senin ne işin var burada?" Arkasından sokağa bakındım. Annem evde değildi ama her an gelebilirdi. Onun gelip de Alper'i görmesi bizim için felaket olurdu.
"Aramalarıma cevap vermedin." Kollarını göğsünde birleştirdi.
"Müsait değildim." diye uydurdum.
"Bana yalan söyleme, Alaska." Kapı pervazına yaslandığında onun aslında nasıl bitkin göründüğünü fark ettim. Yüzü solgundu ve göz altlarında morluklar oluşmuştu. Yine de güçlü görünmeyi başarıyordu.
"Aramızdaki şey, her neyse, artık devam edemez." Ben de duvara yaslandım. Gözlerinin içine bakmaktan kendimi alamıyordum.
"Belkide en doğrusu budur." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Ben, bana bağırmasını, kavga çıkarmasını, en azından aramızdaki ilişkinin bitmesini istemediğini söyleyeceğini düşünmüştüm. Bu yanıtı beni hem rahatlatmış hem de hayal kırıklığına uğratmıştı.
"Bu kadar mı?" diye sordum dolan gözlerimle.
"Ben seni sevdim Alaska," Kollarını göğsünden çekip bana bir adım yaklaştı. Kıpırdamadım. "Ama istediğin buysa, sevgimi içime gömüp geri çekilmesini de bilirim."
"İstediğim bu." Dudaklarım titriyordu. Ağlayacaktım ama bunu onun önünde yapmak istemiyordum. Başımı yere eğdim ve dolan gözlerimi saklamaya çalıştım. Kendimi toparlayıp başımı kaldırdığımda o çoktan gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
Fiksi Remajaİçimde bir şeylerin yanlış gittiğine dair bir his vardı. Sanki, burada olmamalıydım. Ona güveniyordum, şu anki durumumda güvenmek zorundaydım. Ama o kadar tuhaf davranıyordu ki... Ondan korkmaya başlamıştım. Odanın içinde ellerimi belime koymuş...