Başımı koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım. Bedenen olmasa da ruhen yorgun hissediyordum. Son bir yıl içerisinde yaşadığım olaylar ruhumu fazlasıyla yormuş, yormaya da devam ediyordu. Tek umudum bunların bir an önce son bulmasıydı. Arabanın arka koltuğunda huzursuzca kıpırdanıp pozisyonumu değiştirdim ve uyumaya çalıştım. Gerginlikten uyuyamıyordum. Çok az kalmıştı. Üvey kardeşimle tanışmama artık sadece saatler kalmıştı. Onun nasıl birisi olduğunu, nasıl göründüğünü zihnimde canlandırmaya çalıştım. Gözleri benimki kadar mavi, boyu babamınki kadar uzun, saçları açık kahve, dudakları dolgun ve biçimli...
Arabanın aniden durmasıyla beraber zihnimdeki görüntü silindi ve yerini karanlığa bıraktı. Bunun üzerine gözlerimi açtım. Karanlığın ortasında arabada tek başımaydım. Sürücü koltuğunun kapısı açık, içeri soğuk hava giriyordu. Sarp arabadan inmişti. Nereye gittiğini görmek için camdan dışarı baktığımda karanlık yüzünden onu seçemedim.
"Sarp," diye seslendim usulca ama yanıt veren olmadı.
Bir kez daha camdan dışarı baktım. Bu kez karanlığın içinde hareket eden bir siluet belirdi.
"Sarp," dedim bu kez daha yüksek bir sesle. Tekrar yanıt gelmeyince neler olduğuna bakmak için arabanın kapısını açtım.
Aradan saniyeler geçmeden sürücü koltuğuna şapkalı bir adam bindi ve yolcu kapısı da aynı anda açıldı. Tam bağırmaya hazırlandığım sırada yolcu koltuğuna oturan kişinin Sarp olduğunu görünce bir nebze rahatladım ve açtığım kapıyı tekrar kapattım. Sürücü koltuğuna oturan adam şapkasını çıkardığında onun da Alper olduğunu fark ettim.
"Siz beni korkudan öldürmeye mi çalışıyorsunuz?" Aynadan Alper'e baktım fakat o bir şey söylemeden arabayı çalıştırmakla yetindi.
"Takip edilmemek için tek arabayla gitmemiz gerekiyordu." diye açıklama yaptı Sarp.
"Bundan bana daha önce bahsetmemiştiniz?" Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Farklı arabalarda gitmemizin daha uygun olacağını söylemiştiniz."
Sarp, Alper'e kısa süreli bir bakış attığında benden bir şeyler sakladıklarını anladım.
"Bana anlatmadığınız şey ne?"
"Yok bir şey." Alper'le aynadan göz göze geldik. Karanlık olmasına rağmen yüzündeki gerginliği okuyabiliyordum. Bir şey olmuştu.
"Bu işte beraberiz." diye hatırlattım onlara.
"Bir şey yok dedim."Alper bu kez daha yüksek sesle konuşmuştu. Bu tavrı kalbimi kırdığı için bir süre suskun kaldım.
"Bağırma lan kıza." Sarp'ın sert sesi hem beni hem de Alper'i şaşkınlığa uğrattı. Fakat Alper'in bu şaşkınlığı üzerinden atması uzun sürmedi.
"Ulan, sen bana ne yapacağımı söyleyemezsin." Sesi en az Sarp'ın sesi kadar sertti. Aralarındaki gerginlikten rahatsız olduğumu belli etmek istercesine sesli bir nefes aldım.
"Konu Alaska'ysa söylerim."
"Sarp," Sesimdeki yalvaran bir ton vardı. "Sorun değil."
"Sana böyle davranamaz." Koltukta arkasını döndü ve gözlerime baktı. Bir süre birbirimize baktığımızda gözlerinde gördüğüm şey yüzünden başımı çevirmek zorunda kaldım. Acıma. Bana acıyordu.
"O benim sevgilim." Her bir kelimeye ayrı ayrı vurgu yapmıştı Alper. "Ona nasıl davranacağıma ben karar veririm."
Aralarındaki tartışma yüzünden iyice gerilmiştim. Eninde sonunda böyle bir şey olacağını biliyordum fakat bugün olması beni şaşırtmıştı. Şimdi birlik olup birbirimizin arkasını kollamamız gerekirken kavga etmeleri beni endişelendiriyordu. Sarp konusunda içim biraz olsun rahattı fakat Alper konusunda öyle değildi. Sarp yumuşak başlıydı, sırf beni üzmemek için bile ona söylenen sözleri yutup cevap vermezdi fakat Alper, damarına basıldığında önüne ne geçerse gerek sözleriyle gerekse fiilen yıkıp geçiyordu. Böyle bir şey olmasına fırsat vermemek için söze karıştım.
"En azından bu iş bitene kadar birbirinize iyi davranmaya çalışın." Gerginliğimi bastırmak için dudaklarıma belli belirsiz bir gülümseme yerleştirdim.
Sarp'ın, "O kim ki," ile başlayan cümlesinin devamı gelmeden Alper arabayı ani bir fren yaparak durdurdu. Hızla öne doğru savrulmaktan koltuğa tutunarak kurtuldum.
"İn ulan arabadan!" Alper'in bu sert sözleri beni korkutsa da Sarp, hiç de korkmuş gibi durmuyordu. Hatta yüzünü görebildiğim kadarıyla eğlenirmiş gibi bir gülümseme yerleşti dudaklarına.
"Bu benim arabam." Keyifle Alper'e baktı. "Sen in."
Oluşan birkaç saniyelik sessizlik bana saatler gibi geldi. Alper'in nasıl tepki vereceğini kestirmeye çalışıyordum. Sarp'ın üzerine saldırması en güçlü ihtimallerden birisiydi. Fakat düşündüğüm gibi olmadı. Alper dikiz aynasından bana baktı. Gözlerindeki gerginlik yok olmuş gibiydi. Ya da ben öyle görmek istediğim için bana öyle geliyordu.
"Alaska, iniyoruz." Sesi az önceki sesine oranla yumuşaktı.
"Alaska bir yere gitmiyor." Benim yerime cevap veren Sarp olmuştu.
Alper gözlerini hala gözlerimden çekmemiş, bir cevap bekliyordu. Şimdi kontrolü ele almanın tam sırasıydı.
"Kimse bir yere gitmiyor." Emir niteliğindeki sözlerime rağmen sesim yumuşak çıkmıştı. "Birkaç gün daha tahammül edin birbirinize sonra ne istiyorsanız yapın."
"Yanıma sen geç." dedi Alper, sesi biraz daha yumuşamış, bu ani çıkışım işe yaramıştı.
"Uyuyacağım zaten ben." diyerek kapıyı açtı Sarp. Ardından yer değiştirip tekrar yola koyulduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
Teen Fictionİçimde bir şeylerin yanlış gittiğine dair bir his vardı. Sanki, burada olmamalıydım. Ona güveniyordum, şu anki durumumda güvenmek zorundaydım. Ama o kadar tuhaf davranıyordu ki... Ondan korkmaya başlamıştım. Odanın içinde ellerimi belime koymuş...