Bartu tam karşımda duruyordu, bense yaşadığım şaşkınlık ve şok yüzünden çığlıklarıma engel olamıyordum. Benim üzerimde bulunan kıyafetlerin aynısını giyinmiş, saçlarına benim saçlarımın benzeri bir peruk takmış ve makyaj yapmıştı. Fakat beni tam anlamıyla korkutan şey bunların hiçbirisi değildi. Elinde tuttuğu, görünüşünden bile tehlikeli olduğu anlaşılan büyük bıçaktı.
"Seni burada birilerinin duyabileceğine gerçekten inanıyor musun?" dedi alaycı bir ses tonuyla. Kapının önünde dikiliyor fakat bana doğru herhangi bir hamle yapmıyordu.
"Bu yaptığın şey..." Yutkundum. "Neden?"
"Buraya geldiğin anda anladığını düşünmüştüm, kardeşim." Yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti ve bana doğru bir adım attı.
"O sendin." dedim fısıltıyla. "Üvey kardeşim sendin."
"Şimdiye kadar anlamamış olmana şaşırıyorum." Bana doğru bir adım daha atınca bu kez bende geriye doğru bir adım attım.
"Yaklaşma bana." Korkuyla etrafıma bakındım. Kaçabileceğim tek yer onun arkasında duran kapıydı fakat oraya ulaşmam şu an ki durumumda imkansız görünüyordu. Yine de denemeye karar verdim.
Baktığım noktayı fark edince yapmak istediğim şeyi anlaması uzun sürmedi. Yüzündeki gülümseme daha da derinleşirken olduğu yerde, yapacağım hamleyi bekledi. Bunun doğru zaman olmadığını bildiğim halde öne doğru atıldım. Yanından geçeceğim sırada bileğimden yakaladı yüzüme sert bir tokat attı. Attığı tokat o kadar şiddetliydi ki geriye doğru sendeledim. O da bunu fırsat bilerek tekrar bileğimi tuttu ve koltuklardan birisinin üzerine neredeyse fırlattı denebilecek kadar hızlı itti.
Vücudum koltuğa o kadar sert çarpmıştı ki, koltuk geriye doğru hareket etti. Ardından duvara çarptı. Ufak bir sarsıntı geçirsem de bunu umursayacak vaktim yoktu. Tekrar ayağa fırladım ve koşmaya başladım. Bu kez kapıdan çıkmayı başarmıştım ki, saçım olağanüstü bir kuvvetle geriye doğru çekildi. Başımdan ayrılan saç tellerini hissedebiliyordum. Saçımı çekerek beni geriye doğru sürükledi ve tekrar odaya girmemi sağladı.
Bu kez elinde ipler vardı. Bu ipleri beni bağlamak için kullanacağını tahmin edebiliyordum. Ona ne kadar direnirsem direneyim bir işe yaramıyordu. Narin bedenine oranla kat kat güçlüydü.
Ellerimi hızlı ama sıkı bir biçimde bağladığında bu kez ayaklarımla karşı koymaya çalıştım. Art arda tekmeler atıyor, kalkmaya çalışıyordum fakat buna izin vermiyordu. Attığım tekmeler de onu sadece yavaşlatıyordu. Ayaklarımı bağlama işlemini de bitirdikten sonra karşımdaki koltuğun üzerindeki yastığın arkasından bir koli bandı çıkardı ve bandı ağzıma yapıştırdı.
Karşıma bir sandalye çekmiş, sakin ama temkinli gözlerle beni seyrediyordu. Yaşadığım deja vu hissiyle gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Sanki beş ay önce yaşadığım olaylar tekrar canlanıyordu. Gözlerimi kapattığımda karşımda bomboş bakan simsiyah gözlerle karşılaştım. Hemen gözlerimi açtım fakat burada da durum farklı değildi. Beni izleyen masmavi gözler.
Ona, benden ne istediğini sormak istedim fakat ağzımdaki bant yüzünden bu anlaşılmadı. Bir şey söylemek istediğimi anlamış olacak ki tek kaşını kaldırıp sorarcasına baktı.
"Ağzındaki bandı çıkarırsam bağıracak mısın?" diye sordu. Başımı hızla iki yana salladım. Bunun üzerine bandı yavaşça çıkardı.
"Benden ne istiyorsun?" Korkuyla sormuş olduğum bu soru onu eğlendirmişe benziyordu.
"Benden aldıklarını." diye yanıtladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
Teen Fictionİçimde bir şeylerin yanlış gittiğine dair bir his vardı. Sanki, burada olmamalıydım. Ona güveniyordum, şu anki durumumda güvenmek zorundaydım. Ama o kadar tuhaf davranıyordu ki... Ondan korkmaya başlamıştım. Odanın içinde ellerimi belime koymuş...