Bir kaç saat sonra kahve alıp kafeteryada oturdum. Alaskaların bana doğru geldiğini gördüm. Beni göremeyince merak etmiş olmalılar ki yüzleri endişeli gözüküyordu.
"James nerede?" Dedi Jamie yanıma geldiklerinde. Sözümü geri alıyorum.
Tam cevap vercekken karşımda James'ı gördüm. "Buradayım." Dedi.Karşılarında gördükleri manzarayı beğenmemişlerdi.
"Ne oldu sana böyle?" Diye konuştu Jamie.
"Scott'ın Nicole ile konuştuğunu gördüm. Ne olduğunu sordum. Tam bu sırada Kevin geldi ve sataştı. Sinirlenmemi sağlamak istiyordu fakat istediğini yapmadım. Bunu onlara da söyledim. Bana vurdular. Yanıt vermedim. Sonra Nicole ile birlikte revire gittik. Sorun yok iyiyim." Dedi James. Ama bu bana hiç inandırıcı gelmedi. Çünkü eline dokunduğumda dişlerini sıkıyordu.
Biz konu üstünde konuşurken James birisi ile konuşuyordu. Adı Lola idi. Biz burda onun için endişelenirken o başka kızlarla konuşuyor.
Hayır bu kıskanma değil. Sadece önem göstermesi gerekiyor. Ve bizimle birlikte olup korkan herkesle vakit geçirmeli. Tamam, lanet olsun ki onu kıskanıyorum!
Ama onu seviyorum diye değil. Sadece ileride çocuklarımın babası olacağını bildiğim için kıskanıyorum. Bir dakika... Ben biraz önce onu sevdiğimi mi düşündüm? Aman Tanrım!
"Gitmemiz gerek. Lola aradı,orada işler yerinde değilmiş. Herkes inancını kaybetmiş durumdaymış. Yanlarında olmamız gerek. Hadi Alaska,Jamie gidiyoruz." Dedi telefon konuşmasından sonra.
"Ben?" Diye sordum. Beni burada tek bırakacak değiller değil mi? Onca olaydan sonra.
"Artık onu olaylardan uzak tutmanın ne kadar kötü olduğunu anlamıyor musun? Bir kişi ölecek diye kaç kişi ölebilir!" Diyerek bağırdı. Jamie ona sakinleşmesi gerektiğini anlattı.
"Sorun yok o doğru söylüyor. Benimde gelmem gerekiyor." Dedim ve James baktım. "Bizim yüzümüzden kimse ölmemeli."
"Ut tuto se tueri non potest." Dedi Jamie.
"Hadi ama şu dil oyunlarını bırakalım." Dedim usanarak. Gözlerimi devirdim.
"Biz kendini koruyamayanı koruruz diyor." Dedi Alaska.
"Tamam hadi o zaman kalkın gidiyoruz. Her zamankinden daha dikkatli olun." Dedi ve önden önden gitti.
"Ben çantamı alıp geliyorum." Dedim ve sınıfa gittim. Scott ile karşılaştım. Bu sefer yanıma bile yaklaşmadı bu daha iyi oldu.
Telefonum çaldı ve sınıftan çıkıp arabada açtım. "Efendim anne?"
"Bu gün eve erken geldim okul çıkışı birşeyler yapalım diyecektim. Müsait misin yoksa yine onlarla mı olacaksın?" Dedi bıkkın bir sesle. Bizimkilerle takılmamı istemiyordu. Şimdiyse annemden habersiz kampa gidecektim.
"Evet birkaç gün meşgul olacağım." Dedim ve tepkisini merak ederek bitirdim cümlemi.
"Birkaç derken?" Dedi. Sesinden rahatlıkla sinirlendiğini söyleyebilirim.
"Sonra anlatırım. Hoşçakal." Dedim ve kapattım. 9 saat boyunca sessiz geçen bir yolculuktan o kadar çok sıkıldım ki.
9 saatin ardından heryerim ağrı içinde olduğu için arabadan çıktığıma şükür ettim. Kapının önünde İngiltere ve Amerika bayrakları vardı. Eskiden bayraklar yoktu bu yüzdendir ki çok şaşırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET
Mystery / ThrillerHayatın içinden bir genç kız... Saklı mektuplar,acı gerçekler... Ve aşkın romantik büyüsüne dair gizemli bir hikaye. KEHANET.Şimdi gerçek oluyor...