Baba!

190 8 0
                                    

-----2 ay sonra-----
"Hayır siz burda kalıyorsunuz! Daha yeni bu işlere alışıyorsun hiç avlanmadın. James'la birlikte burda kalıyorsunuz!"
James istemeden olsada karşı çıktı. "Ama efendim. Ben bir çok kez sizinle birlikte avlandım."
"En son avlanmada ölümden döndün. Biraz daha çalışmalısın."
"İyi de ben burda iki aydır çalışıyorum baba! 2 ay senin için yeni mi? Herşeyi öğrendim alıştırmalar yaptım!"
"Peki hiç gerçeklerinden gördün mü Nicole! Burda kalıyorsunuz. Konuşma bitti. Buraları temizleme görevini veriyorum!" Dedi ve gitti. Babama ukala demeyi istemem ama o tam bir ukala!
"Teşekkürler." dedim kısık bir sesle. Gözlerimi devirdim ve James'a baktım.
"Benim rüyalarım hakkında bir şey bulabildin mi?"
"Tek sorunumuz bu mu yani? Senin yüzünden operasyona gidemedim!"
"Benim yüzümden mi? Saçmalıyorsun. Babamın dediklerini duymadın mı? Gidememen senin hatan!"
"Öyle mi? Bunu mu diyeceksin!"
"Ne yapmamı bekliyorsun senden yapmadığım bir hata yüzünden özür dilememi mi? O zaman söyleyeyim, RÜYANDA GÖRÜRS-" başım dönmeye başladı ve ben yine karanlığın içinde bulmuştum kendimi. Hayatla irtibatımı kesmeden önce James'ın endişeli sesiyle küfür ettiğini duymuştum ve sonrası...
Karşımda babam ve diğerlerini görüyordum. Vücudum kendimden habersiz hareket ediyordu. Bir ağacın arkasına gidip saklandım. Ne yaptığımı bilmiyordum. Arkamda James'ı gördüm. Benim gibi o da bir ağacın arkasına saklandı. Yarası vardı. Babamsa, BABAM BİR ŞEYTANLA KONUŞUYORDU! Sesleri hafif hafif duyuyordum. Babamın ağlamaklı ama sert bir sesi vardı.
"Lütfen. Ona bir şey yapma!" Bu sözlerin karşısında hiçbir şey anlamamış James'a bakıyordum. Onun,onun gözleri kızarmıştı. Neler oluyordu neden onun gözleri doldu? Neden ben bir şey anlamıyorum!?
"Nicole, ben çok üzgünüm ama-"
***
"Nicole iyi misin? Nicole?" Bu sözlerle gözlerimi açtım. Nefes nefese laboratuvar'ın içindekilere bakıyordum. Alaska,James ve Jamie vardı. Uyandığımı gördüğümde başıma üşüştüler.
"Nicole iyi misin?" Endişesini hala yitirememişti James. Bunu sesinden anlıyordum.
"Babama ne oldu? James ona ne olduğunu biliyorsun! Söyle ona ne oldu?"
"Operasyona gittiler Nicole!"
"Yalan söyleme ağlıyordun!" Herkes bana anlamsızca bakıyordu. Jamie küçük sinir edici kahkaha attı.
"Küçük James ağlamış mı yoksa?" Sesinde alaycı bir ton vardı.
"Ne ağlaması ?Jam ağlamadı. Sen bayılınca o da seni buraya getirdi ve bizi çağırdı. Sakin ol Nicole! Derin derin nefes al! Herşey yolunda." Başımı iki yana salladım.
"Hiçbir şey yolunda değil." James bana yaklaştı.
"Sana yemin ediyorum ki bir şey bilseydim sana söylerdim ama dediğin şey hakkında hiçbir şey bilmiyorum." Ağlamaya başladım.
"Hayır biliyorsun, biliyorsun. Sen bize yalan söylüyorsun."
"Nicole ben çok üzgünüm ama-" devam etmedi. bu sözleri hatırlıyordum. Zihnimi kontrol ettim. Daha fazla ve sesli nefes almaya başladım. Rüya görmüştüm ve bu rüya gerçekleşmemeliydi.

"Rüya mı gördün?" Başımı hızlı şekilde salladım.
"Sakinleş ve anlat!" Bir daha nefes aldım ve anlatmaya başladım.
"Bir ormanlık yerdeydim. Babamları gördüğüm anda bir ağaca saklandım James'ta arkadan gelip aynı şeyleri yaptı. Babam biriyle konuşuyordu. James'a baktığımda gözleri kızarmıştı. Bana 'üzgünüm ama dedi ve sonra uyandım."Anlattıklarım karşısında herkes umursamaz bir şekilde bakıyordu bir kişi hariç! Jamie!
"Çocuklar," Endişeleniyor gibi duruyordu. Telefonundan James'a bir şey gösterirken elleri titriyordu.
"Galiba bir sorunumuz var. Nicole'ün söylediği gibi herşey yolunda değil."
Zihnimin içinde bunun düşündüğüm şey olduğunu bağıran bir ses vardı. Beynimi yarıyor gibiydi. Durmuyor, devam ediyordu.
"Rüyalarda önceden bilme durumu sıklıkla, bilinen olayın ciddiyeti ve önemine göre 'mucize'etkisi yaratır. Basında konu edilir, kişiler arasında süreki konuşulur, dilden dile aktarılır. Olayı bilen kişi ise tam bir "geleceği görme" uzamnı olarak sunulur. Oysa, nötral rüyalar unutulur ve hiç hatırlanmazlar bile. Önceden rüyada bilmeler, bir anlamda mucizeler şekilde doğa yasalarının ihlali olarak görülür. Felsefeci David Hume'ye göre, "tüm sonuçlar, varsayılan nedenlerini aynı kesinlik derecesi içinde izlemezler." Doğanın olağan seyri içinde gelişen olaylar, insanların olağana olan uyumu ve adaptasyonu nedeni ile, bir mucize olarak değerlendirilmezler. Mucizelerden ortaya çıkan hayret ve şaşkınlık, olaylar hakkındaki inanç doğrultusunda hissedilir bir eğilime neden olur. Bireysel olarak bizler, mantıksal çıkarımlarımızla olağan dışı olan bir rüyada gelecekte olacak bir olayı hemen geri çevirmemize rağmen, zihin her zaman aynı kuralı işletmez. Adeta mucizele hissi zihinde daha verimli bir toprağa ekilir ve hemen meyvelerini verir. Artık "geleceği önceden bilme" rüyası dalga gibi her belleğe yayılır.
Bunlara ek olarak şunları söyleyebilir. Bu nadir mucizevi olaylar bazen gerçek oluyor. FBI'da sık sık bu olaylarda ihbar alıyor. 2012 yıllarında 20'li yaşlarında bir kadın polisi arayıp "bu gün 16:30da burada çok büyük bir olay olacak bombalar var. Hemen buraya gelmezseniz burası tuzla buz olacak." dediğini bu yüzden de FBI ajanslarına bildirildi. Fakat olay yerlerine giden polisler orada öyle bir konunun söz konusu olmadığını, orada herşeyin normal olduğunu söylediler fakat onlar ayrıldıktan sonra orada büyük bir patlama oldu. Belkide artık mucizeye inanmanın vakti gelmiştir? yazıyor. Yani Nicole'ün rüyaları gerçekleşebilir. Eğer gerçekleşirse James'ın ağlayabileceği,Brad'in ağlamaklı konuşması gereken bir durum olabilir.Yani mucize gerçekleşebilir. " Söyledikleri arasında şunları anlayabilmiştim. Bazı yerlerinde bu olayı karalıyor vazı yerlerinde de destekliyor.
"Jamie abartma sadece internetten bir yazı bu."
"Yine de önlem almalıyız." Jamie bu sefer gerçekten ciddiydi. Ve babama bir şey olmamalıydı.
James başını salladı.
"Hadi gidiyoruz Jamie!" Ne sadece James'la Jamie'nin gitmesine izin veremezdim. O benim babam onların değil!
"Bende geliyorum!"
"Gelmeyeceksin Nicole! Orada olayı duygusallaştırabilirsin! Burda Alaskayla birlikte bizi bekle. Babana bir şey olmayacak."
"Hayır geleceğim çünkü rüyamda bende vardım ve gerçekte de olmam gerek."
"Hayır gelmeyeceksin Nicole izin veremem." Gidiyorlardı. Hiçbir şey yapamamıştım. Son çare olarak her şeyi anlatmaya başlayacağım.
"Durun! Size anlattığımdan fazlası var!" İkisi kafasını uyumlu bir şekilde arkaya çevirdiler.
"Anlat." James bana şüpheli şüpheli bakıyordu. Anlam veremiyorum.
"Babam biriyle konuşuyordu.Lütfen ona bir şey yapma diyordu. " Söylediğim karşısında hepsi donakalmışlardı. Jamie başını James'ın olduğu yere doğru ağır ağır çevirdi.
"James,Brad şeytanla konuşacak kadar ne olmuş olabilir?" James Jamie'nin sorusuna cevap vermeye korkmuştu ya da düşünmek istemedi.
"Rüyanı hatırla Nicole! Ne zaman oluyor bu olay? Sabah mı?" Zihnimi yokladım. Çok zor hatırlıyorum.
"Akşam galiba. Kahretsin! Belki rüyamı karanlık olarak görüyorum bilmiyorum James! Lütfen ona bir şey olmasına izin verme. Lütfen bende seninle geleyim."
James Jamie'ye baktı. İkiside kafasını salladı. Hemen dördümüzde Jeep'e koştuk. James ve Jamie ön koltuğa Alaskayla ben arka koltuğa oturduk. Jamie hızlıca sürmeye başladı. Aralarında fısıldaşıyorlardı ancak pek fazla anlayamıyordum. Sadece bakıyordum ve onların endişeli yüz ifadelerini görüyordum. James'ın daha fazla gergin olduğu belliydi çünkü bütün yük onun üstünde gibi hissediyordu. Alaska saçımı okşuyor bense Jamie'e bakıyordum. Seslerini duyamasam da ağızlarını okumaya çalışıyorum.
"Bak her ne oluyorsa bence Nicole yüzünden oluyor. Brad çok benimsediği kişiler için anlaşma yapar ve Nicole de onun kızı. Büyük ihtimal onlar Nicole'ün bu özelliğini bizden önce öğrenmiş olmalılar. Normal bir avcı olduğu için onu öldürmek istemezler öyle değil mi? Ya Brad'in kızı diye böyle yapıyorlar ya da onun gücünü ondan koparabilmek için."
"Niye böyle bir şey yapmak istesinler. Gücünü koparmak? Biraz saçma."
"Eğer bu özelliğini düzgünce kullanabilirse onların ne yapacaklarını önceden görür. Biz de işe el atarız. Şimdi bir daha düşün saçma olup olmadığını."
"Brad'i kurtarmalıyız Jamie." Buna izin veremezdim. Babam benim yüzümden bu hale düşecekse onu sadece benim kurtarmam makbul. Öne doğru kalkındım.
"Hayır,"
"Ne?" Üçüde aynı anda söylemişlerdi. Benden habersiz prova yaptıklarını düşündüm bir an.
"Hayır onu kurtarmayacaksınız. Onu ben kurtaracağım."
"Ne?" Hadi ama kesin şunu. Neden her zaman aynı anda söylüyorsunuz? Araba durmuş ve Jamie James'ın beni ikna etmesini bekliyordu. Aklıma bir fikir geldi.
"Tamam izin vermiyorsanız gelmem. Burası orası değil. Bari ben arabayı kullanayım." Jamie kafasını salladı ve ikimizde kilitli olan kapılarımız açtı. Nereden açılıp kapandığına dikkat ettim. Alaska Jamie ve James konuşurken uyku yapan iğnelerden batırdığım için uyuyakalmıştı. Geriye Jamie ve James kalıyordu. Jamie kolaydı aslında. Anahtarı isterken ona iğne batıracaktım ve arabaya biner binmez bayılacaktı. Ki öyle de oldu. Sıra Jam'indi.
"Sakız?"
"Olur." Elimdeki bir sakızı ona uzattım ama sakız normal değildi. James'ın başını döndürecekti ve bayılacaktı. Cebimdeki sakızı ona uzattım. Sakız yavaş yavaş etkisini gösteriyordu. Tam zamanı! Herkes uyumuş ve ya bayılmıştı.
"Üzgünüm çocuklar ama her neyden bahsediyorsanız beni istiyor. Bu yüzden ona istediğini vereceğim." Anahtarı aldım ve çıktım arabadan. Son olarak arabanın kapılarını kitleyip ormana doğru yürüdüm. Rüyamda gördüğüm gibiydi herşey. Herkes yerli yerinde duruyordu. Babam şeytanla konuşuyordu. Ne olduğunu anlayamıyordum ama babamın benim yüzümden tehlikede olduğunu biliyorum. Hemen onlara çok yakın olan bir ağacın arkasına saklanıp olayı izlemeye başladım.
Arkadan ayak sesleri gelmeye başladı. Belki buraya tek bir şeytan gelmemişti. Belki başka bir kaç olağan üstü şeylerde gelebilirdi. Sonumun yaklaştığını anladım. Babamı kurtaramıyacaktım.
Sesler dahada yakınlaştı. Gözlerimi yumdum ve hareketsiz kalmayı tercih ettim. Gelen kan kokusu midemi bulandırıyordu. Tam yanımda nefes alıyordu.
Ah, bu James! Şükürler olsun! Hey sen ordan nasıl çıktın? Bir dakika onun kolu yaralıydı.
"Bunu neden yaptın?"
"Sizi tehlikeye atmak istemedim." Yalan! Ayak sesleri duyduğum zaman köpek gibi onlarında burda olmasını diledim. Hatta öleceksem tek ölmeyeyim sonra beni bulamazlar diye onlarında ölmesini diledim. Biliyorum hatalıyım ama elimde değil.
Birlikte dikkatlice dinliyorduk. Arkadan Alaska ve Jamie de geldi. Onları baktım ve sonra James'a gözlerini dikmiş hiç ayırmıyordu. Onları dinliyordu. Öyle olmalıydı. Anladığı an babamı kurtacaktı.
"Lütfen ona bir şey yapma!" Bu babamın sesi! Hayır olamaz bu olamaz. Hazır değildim. Hiçbir şeye Beynimin içinde aynı cümleler yankılanıyordu.
"Nicole ben çok üzgünüm ama-" Bu söz... Olamaz! Gözleri kıpkırmızıydı ve dolmuştu. Dokunsam ağlayacaktı. Devamını söylerken Alaska sesli bir şekilde hapşırdı.
"Kahretsin! Alerjim var bu bitkilere!" Konuşanlar susmuştu. Herkes etrafa bakınıyordu. Hemen kamufle olmamız gerekiyordu çünkü buraya doğru gelen biri var. "Ona bir şey olmayacağına söz verin!"
"Söz," Jamie bu kadar söyleyebilmişti. James yaklaşıp "ona bir şey olmaz olamaz! Her zaman kurtardı kendini şimdi de kurtaracak. Kurtarmalı. " Sesindeki çaresizliği duyabiliyordum. Babamı kurtarmanın bir yolu olmalıydı. Ayak sesi yaklaştı ve ben Alaska,Jamie ve James'tan daha hızlı düşünüp koşmaya başladım. Başka bir ağacın arkasına saklandım.
"Burada birileri var!" Kahretsin onları bulmuşlardı.
"James,Jamie,Alaska burada ne işiniz var? O güvende mi?" Ah, hayır bunu kendi güvende değilken soramaz değil mi? Onu kaybetmek istemiyorum. Onu 2 ay gördüm ve bu bana yetmez! James Alaska ve Jamie'nin yüzü bana dönüktü ama göremiyorlardı. James'ın gözlerinden iki damla göz yaşı yavaş yavaş akıyordu. Burada kötü bir şey olacağından en ufak bir şüphem yoktu artık. Bir adam ona doğru yürüdü.
"Genç adam,-" Sözünü tanıdık bir ses kesmişti. Tanıdık bir kız sesi! Neredeyse sesini unuttuğum en iyi arkadaşım Lawrence'ydi!!
"James," O kötü adamlardan olamazdı.
"James niye ağlıyorsun? Kızının yerini söylemediği için ölecek olan adama neden üzülür bir adam?" İçimden insan olduğu için diye cevap veriyordum. O duymasa da bu beni iyi hissettiriyor. James burnunu çekti. Bastıra bastıra;
"O ÖLMEYECEK!" Karşıdaki adam içimi ürpertecek iğrenç bir kahkaha attı.
"Öyle mi peki onu kim kurtaracak?" dedi ve eliyle askerlerine onlarında ellerini bağlamasını istedi. Sonra ise babama ilerledi. Belindeki metal renkli tabancayı babamın kafasına dayadı. Kahretsin,kahretsin, kahretsin!
"Son kez soruyorum Brad. O nerede?"
"Bunu söylemeyeceğimi biliyorsun."
"Emin misin? Belki böyle yaptığın için sana kızabilir. Ne dersin?"
"Eminim o da bu durum da olsa benim gibi yapar." Doğru , ben de böyle yapardım ama o yapmamalı. Göz yaşlarımı silmek için elimi dikkatlice kaldırdım ama lanet olası çalılıklar hareket etti ve ses çıkmaya başladı.
"O böyle durumda gelmemezlik yapmaz. Kesinlikle burada bir yerde sakalanıyor. Hadi ama Nic , burda olduğunu biliyorum. Kaç yıllık arkadaşınım senin." Lawrence'ın böyle biri olacağını bilemiyordum. Ne babamın ne de benim ölümümün olmasını istemiyordum. Burdan sağ salim çıkmak istiyordum. Göz yaşlarım ses çıkarmam için ısrar ediyor yavaş yavaş akıp gidiyorlardı. Normalde böyle ağlayamazdım hep hıçkırıkla birlikte ağlardım ama şimdi içime bastıyorum. Bu, bu çok zor.
"Zor kullanmaya zorunlu bırakma Nicole!" Bu adam kimse ondan nefret ediyorum.
"Eğer burdaysan sakın olduğun yerden çıkma kızım! Benim için yap ve olduğun yerde kal. Şunları bilmeni istiyorum ki seni anneni ve Mia'yı çok seviyorum. Sen benim için çok önemlisin o yüzden olduğun yerden sakın kıpırdama kızım. Seni seviyo-" Babamın bu sözlerini kesen sakallı yanağına aldığı darbeydi. Sözleri içimi yakıyordu. Onu dinlemeli miyim bilmiyordum. Sağlıklı düşünemiyorum tek bildiğim şu an yanımda James ve güzel fikirlerine ihtiyacım olduğuydu. Onun fikirlerine gerçekten hiç olmadığım kadar ihtiyaç duyuyor olmam şaşırtıcı sayılmazdı aslında. Bir ses çıkarmasını onunda bana seslenmesini isterdim. Babamın kısık güçsüz seslerini duyabiliyordum. Her bir kelimesinde yalvarma vardı.
"Kızım lütfen!" O o kadar çok güçlü ki onu bu kadar güçsüz yapacak şey ben miyim diye düşünmemek elimde değildi. Babam annemin söylediği tek doğru kelime gibiydi 'cenneti ateşe verebilecek ve cehennemi söndürebilecek kadar güçlü bir adam.' Bu duruma düşmemeliydi benim yüzümden buna dayanamazdım. Belki de annemin gözünde ölmüş olabilir ama benim gözümde o ölecek en son kişi.
Kulağımda babamın yalvarışları, o adamın kahkahaları çığlık atarken James'ın sinirlendiğinde çıkardı nefes sesleriyle birlikte tam bir kargaşaydı.
"Onu bulmanın kolay bir yolunu biliyorum." Ve şimdi hepimiz ölecektik çünkü eğer Lawrence bunu söylüyorsa gerçekten bir planı vardı. Neden böyle yapıyordu ki? 'Sen kaybeden taraf olacaksın Nicole!' demişti acaba bu muydu kastettiği. Başından beri beni yakalatmak için miydi bu arkadaşlık. Lawrence telefonumun numaralarını tuşlarken artık bir çaremin olmadığını anladığım an ağaca yaslandım. Son dakikalarımdı belki de şu korkulu anlarımdı. Belki de şimdi hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçecekti. Telefonum çalmaya başlamıştı. Şimdi beni oturduğum yerde bulacaklardı.
"Temiz." Tabi ya! Koşarken orada düşürmüştüm. Onu çok özleyeceğim. Ben ölürsem onu Mia'ya versinler.
"Burada duracağını mı sandın en iyi arkadaşı?"Alaska en iyi arkadaşı kelimesini bastıra bastıra söylemişti. Kesinlikle en iyi arkadaşım Alaskaydı.
"O gitmiştir. Burada kendini tehlikeye mi atacak? Araba anahtarı da onda neden dursun ki burda?" James'ın sesinde ne mutluluk ne sevinç ne de korkunun bir tonu bile yoktu. Hissizleşmek...
"Alın onu! Arabaya koyun." Yine o iğrenç adam ve iğrenç sesi. Babamı alıp nereye gidecekler? Tekrar önümü onları görebileceğim şekilde çalılıklara çevirdim.
"Onu hiç bir yere götüremezsiniz!" Jamie bunu söylerken pekte gerçekleşebileceğini düşünmemiş olmalıydı çünkü babamı şu an götürüyorlardı. Babam zorluk çıkartıyor onların ayaklarına çemle atmaya çalışıyordu. Adam bunu gördü ve elinde ki silahı babamın alnına koydu. Tetiği tam çekerken ayağa kalktım.
"Baba!"

KEHANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin