Jamie...

15 0 0
                                    

Eskiden haberlerde gördüğüm savaş meydanlarına bakıp bakıp annemle birlikte nasıl birbirlerini görüp de nasıl ateş edeceklerini düşünür dururduk. Annem burayı görse şimdi ne derdi bilemiyordum. Gerçi bir nebzede olsa görebiliyordum karşımdaki insanları.

Gözlerimde nefret bürümüş sadece Kevin ve babamı öldüren şeytanı bulmaya çalışıyordum. Nerde bu lanet  herifler!

Bütün soğuk kanlılığımla birlikte oklarımı karşımızdakilerin kalplerine doğrultuyordum. Hepsi yere yığılırken ben aralarında geçiyordum, kimilerinin ise üstünden.

Uzaklardan Kevin'ı gördüm. Hiçbir şey yapmıyor sadece savaşı seyrediyordu. Yanında babamı öldüren şeytan vardı. Kararlılıkla onlara doğru yürürken oklarımı da atmaya başladım.

Şeytan gümüşlerin önemini bildiği için Kevin'ı da kendisini de koruma altına aldı tam oku atarken. Yani ok attığım yerin daha uzağına gittiler. Fakat Kevin sinirlenmişti. Bu yüzden bana doğru yaklaşıyordu.

Yaklaşması benim için dezavantajdı. Eğer yaklaşırsa oku kullanamazdım. Bunu bildiği için dahada yaklaştı. Okumu yere doğru fırlattım ve hemen pantolonumun cebindeki keskin küçük siyah hançerleri iki elime aldım.

Bu onu pek etkilememişti. Kafasını yan yatırıp, bana gülmeye başladı. Daha çok hırs yapmıştım. Hançerleri ona doğru salladım ama yüksek  refleksleriyle hançerleri  yere attı. Bununla birlikte beni yere fırlatması bir oldu.

Yapacak bir şeyim kalmamıştı. Ne bir silah, ne kılıç ne de hançer kalmıştı. Tek yapabileceğim sessizce durup ölmeyi beklemekti. Böyle olmasını asla planlamamıştım. Bu kez kendime güvenmiştim oysa ki. Ama hayır! James için, çocuklarımız için...

Bunu yapmalıydım. Ben, bugün burada Kevın'ın pençeleri  altında ölmeyeceğim. Hızlı bir şekilde bir tekme attım. Bu tekme onun yere yapışmasına neden oldu. Aklımı kullanıp hemen üstüne atladım. Hızlı bir biçimde yumruk atmaya başladım.  Ellerim çok açıyordu. Fakat bunu yapmakla yükümlüydüm.

Beni diğer tarafa doğru attı. Pencerelerini çıkartıyordu ki James ona nişan aldı ve bacağından vurdu. Acıyla inleyişini duymaktan zevk aldım. O sırada şeytan ona seslenmişti. "Kevın gitme vakti!" Bunu duymasıyla bana baktı ve " Sonra görüşeceğiz." dedi. Topallayarak gözlerden kayboldu.

James koşarak bana doğru geldi. "İyi misin?" Dedi soluk soluğa.

"Ben iyiyim. Ne oldu orda? Neden herkes oraya toplandı bir anda?" Dedim ve karşıyı gösterdim.

"Bilmiyorum." Dedi ve yavaşça doğruldu. Elini uzatarak kalkmama yardım etti. Birlikte oraya doğru yürüdük. Birkaç kişiyi iteleyerek en öne gelmeyi başarmıştık.

Bu olmaz! Bu mümkün değil. HAYIR JAMİE!!! O yaralanmış! Hemde ağır bir şekilde. Aman Tanrım burada ciddi bir sorun var. Yarası çok fazla kanıyordu. James ona bakakalmıştı. Bu iyiye işaret kesinlikle değildi.

"Neden kimse bir şey demiyor? Yardım etsenize!" Diye bağırdım. Herkes başını öne eğmişti. Aralarından biri "Alaska'ı çağırmaktan başka yapabileceğimi bir iyilik yok şu anda." Diye geveledi. Onun üstüne yürüyüp gözüne doğru yumruk geçirdim.

Jamie'nin yanına gidecekken James ile konuştuklarını gördüğümde yanlarına gitmemin yanlış olduğunu fark ettim ve eski yerime döndüm.

"Olmuyormuş." Dedi Jamie zorlukla. James ağlamaktan kızarmış gözlerle ona bakıyordu.

"Ne? Ne olmuyormuş?"

"Film şeridi..." Dedi. Sözü hep öksürük yüzünden kesiliyordu. Her öksürdüğünde kan damlaları daha da ileriye gidiyordu. "Çocukken hep bunu merak ederdik."

KEHANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin