Gözlerim yavaş yavaş açılmaya başladı. Sabahın tam bu zamanlarını çok seviyordum. Tam güneş doğacakken ama buna ender rastlıyorum. Etrafıma bakındım. Masada çalışan Alaskaya yöneldim.
"Günaydın."
"Günaydın. Üniformaların dolapta." Dolabın içine baktığımda James'ın da giydiği asker üniformamı gördüm. Hemen onu giyinip camın karşısına geçtim. Güneşin doğunu buradan izleyebiliyordum. O eşsiz renkler her yere dağılıyordu. Koyu mavi aydınlanıyordu. Karnım guruldadı.
"Bir şeyler atıştırmak ister misin?"diyerek elindeki kurabiye atağını uzattı.
"Saol." Gerçekten çok açtım hiç naziklik yapıp hayır diyemezdim.
"Hadi dışarıya."
"Neden sabahın köründe dışarıya çıkıyoruz?"
"Çünkü böyle zamanlarda kimseyi dışarıda bulamazsın. Doğanın o eşsiz sesini dinlemek daha kolay. Denizin ve kuşların sesini aynı anda duymak huzur verir. Senin buna ihtiyacın var." Söylediklerine o kadar şaşmıştım ki bir kelime bile çıkmadı ağzımdan sadece onu izlemekle yetindim. Dışarıya çıktığımızda gözüme ilk çarpan masmavi denizin sesiydi. O kadar çok sakinleştiriyordu ki.
"Alaska sen niye başka üniforma giydin?"
"Ben bu gün dövüş sanatları dersine gireceğim çünkü. Sen bu gün ilk öğrenmen gereken silah kullanımı ve kamuflenin dersine gireceksin. Bütün yeniler orada olacak."
"Peki nerede?"
"Şu karşıda ki yerde. Neyse bunları konuşmak için gelmedik buraya."
O kadar sesiz bir yer ki buranın bir dövüş alanına dönüşmesi üzüyor. Acaba burda benim gibi düşünen var mıdır?
"Keşke daha önce gelseydik. Bak herkes buraya geliyor. "Derin bir iç çektim. Neden güzel şeyler hemen son bulur.
"Görüşürüz."
"Görüşürüz. Unutma dersten sonra senin için eşya bakıcağız."
"Peki."
Alaskanın gösterdiği yere doğru yavaşça yürüdüm. Gerçekten çok fazla yeni kişi vardı. Bir kaç dakika sonra daha fazlalaştık. Karşımızda Alaskanın bulunduğu bir gurup vardı. Ama bizden çok uzaklardı. Aralarında James da vardı. Hala yüzü asıktı. Alaska onun yanına gitti ve konuşmaya başladılar.
"Selam. Ben Jamie. "
"Nicole."
"Sana bir soru sorabilir miyim? James'ın haberi olmayacak ama. Sana güvenebilir miyim?" Niye James'a söylemememi istedi ki bu şimdi.
"Tabi."
"Rüyanı bana da anlatabilir misin?"
"Boşver saçma bir rüyaydı zaten." Saçma değildi çok önemsiyordum ama ona güvenemedim. Tam itiraz edecekken hoca geldi ve o da Alaska'nın bulunduğu yere gitti.
"Merhaba! Ben sizin öğretmeniniz Alex. Bu gün silah kullanmayı öğreneceksiniz. Bu silahlar polisleri kullandığı gibi silahlar değil. Bunlar özel silahlar. Bizler böyle silahlarla avlanırız ve onları öldürürüz. Soru olan?"
Birsinin elini kaldırdırdığı gördü ve söz hakkı verdi.
"Bütün derslerimize siz mi gireceksiniz, ve ne zaman bitecek? Ne zaman evimize gideceğiz? Burda durmak istemiyorum ailemi özledim."
"Birincisi evet ben derslerinize gireceğim. İkincisi 2 saat bu dersi göreceksiniz sonra serbestsiniz. Üçüncüsü ise burada hayatınız en uygun şekilde korunuyor. Dışarıda güvende değilsiniz. Ne zaman bu derslerinizi öğrenirseniz hocanız Brad'in izniyle gidebilirsiniz. İzinsiz gidenlerin sonunu biliyorsunuz. Hepsi öldü." Kısa bir sessizlik oldu. Hadi ama 2 saat burda dikelecek miyiz? Çok geçmeden sıkıldığımız anladı ve derse başlamaya karar verdi. 2 saat sonra ölü bulunabilirdim. Çabucak yorulcaktım. Bundan nefret ediyorum!_______________________________________________________
"Serbestsiniz." Ve işte beklediğim an. Aslında pek yorulmamıştım hatta eğlenmiştim ama hep derslerden nefret ederdim bu yüzden bitmesini istedim. İlk gün için çok iyi olduğumu söylemişti herneyse. Olduğum yere uzandım diğeri gibi. Annemi ve Mia'ı hayal ediyordum. İnsan elindekinin değerini kaybedince anlıyormuş derler ya şuan o durumdaydım.
"Hey Nicole! Ne yapıyorsun?"
"Yatıyorum."
"Görebiliyorum. Hadi kalk eşya bakıcağız."
"Dışarı çıkmamıza izin vermiyorlar."
"Dışarı çıkmayacağız. Hadi!" Elimden tutup beni çekmeye başladı. Ama nafile kaldıramadı.
"Hey çocuklar bir el atın şuna kaldıramıyorum." Bunlar Jamie ile Jamestı. Arkadaş oldukları belliydi. Birisi ayaklarımdan birisi başımdan tuttu.
"Tamam tamam yürüyeceğim yeter ki bırakın beni." Birden bıraktılar yere tosladım. İyi ki çimenlikti.
"Ayı mısınız?"
"Sen istedin." Pis pis sırıttı Jamie. Çok kımıştım. Başım ağrımıştı. Alaska'nın yanına gidip kulağına fısıldadım;
"Alaska bunların burda ne işi var? James hala benimle bu kadar soğuk davranacak mı?"
"Aslına bakarsan onları ben çağırdım ve evet James'in senden uzak olması gerekiyor çünkü baban istemiyor. "
"Yok artık! Bayılmamın sebebi o değil ki. Ah hayır bunu yapamaz güvenimi kaybediyor. Bunu yapamaz. Yapmamlı."
"Boşver sen bunları bak karşıda bütün eşyalar."
______________________________________________________
1 saat bakındıktan sonra güzel bulduğum eşyaları odaya yerleştirmeye başladım.
"Kafeye inelim mi?"
"Peki. Şu şamdanıda yerleştirim sonra gideriz. Alaska çok güzel sarı saçlara sahipti. Herkes sarı saçlara sahip olmak isterlerdi ama ben istemezdim halimden memnundum. Şuan ise onun gibi sarı saçlarımın olmasını istedim. Çok havalı görünüşü vardı. Bazıları buna "Tumblr girl" diyordu. İşte Alaska tamamen onlara benziyordu. Kim istemezki onun yerinde olmayı?
Kafeye indiğimizde boş boş bakan James'ı gördüm. Yanı boştu yine. Alaskayı beklemeden onun yanına doğru koştum.
"James çok kötü şeyler olacak. Bir rüya daha gördüm James. Belki bu da gerçek olacak. Masum bir kız ölecek." Bunları söyledikten hemen sonra Alaska gelip yüzünü buruşturdu.
"Yine mi aynı konu?"
"Bunları kimin bileceğini açık ve net bilmiyorum. Her gördüğün rüya olacak diye bir kural yok. O yüzden bu tür aslı olmayan olayları herkese anlatma. "
"Hadi ama neden olmasın? Avlanıyoruz James. Bu sence normal mi? Bak Supernatural diye film ve-"
"Ve orada Sam diye biri var.Rüyaları gerçekleşiyor. Bak bizim gerçek bir hayatımız var. Bir kaç kez aynı olayı çalışamıyoruz ve hepsinde de iyi sonuçlar alamıyoruz. Biz bir filmde yaşamıyoruz. Onların şuan ki durumumuzu bile bildiğini sanmıyorum. Sadece para kazanmak amacıyla kurgulanıyor farkında mısın?"
"Belki bir yardımım dokunur diye söylemiştim. Burda size pek yardımım dokunmuyor."
"Yardım mı etmek istiyorsun? Herşeye burnunu sokmasan yeter." Diyerek sertçe masaya vurup gitti. Bu neydi şimdi? Ne yapmaya çalışıyordu bu çocuk? Ben ona ne yaptım da bana kötü davranıyor bir türlü anlayamıyordum. O kadar sinirlenmiştim ki ağzımdan sadece "peki" sözcüğü çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET
Mystery / ThrillerHayatın içinden bir genç kız... Saklı mektuplar,acı gerçekler... Ve aşkın romantik büyüsüne dair gizemli bir hikaye. KEHANET.Şimdi gerçek oluyor...