Dün gece olanlardan sonra ikisi de sessizdi. Yaşananlar canlarını sıkmış, çözüm aramaya çalışmaktan bunalmışlardı. Kahvaltılarını devam eden sessizlikle bitirdiklerinde, Bradley gemide araştırma yapacaklarını söylemişti. Fakat genç kız ne araştırması olduğunu anlayamayarak sordu.
"Ne araştırması Bradley?"
Silahını beline yerleştiren genç adam, bakışlarını Mabelle'a çevirdi. Nedense ismini onun dudaklarından duymak çok hoşuna gidiyordu. Her defasında!
"Yemekhanenin etrafını araştıracağız. Sonuçta Jessica konuşmalara orada şahit olmuş."
Bradley'in aklına yatmayan şeyler vardı hala. Mesela, o defteri çalan adamı öldürmüştü bu katiller. Peki defterle ne işleri vardı? Üstelik Katharine de bu işin içindeyse, o ne isteyebilirdi bu defterden? Düşünmekten beyni durmak üzereydi artık. Bir an önce sonuca varmak istiyordu.
Neredeyse bir ayı geride bırakmışlardı. Gemiden inmeden bu olayı çözmeliydi.
Yemekhane katına indiklerinde, etrafa şüpheli gözlerle bakıyordu genç adam. Her geçen insanı inceliyor, yemekhaneye en yakın kamaraları gözünde kestiriyordu. Fakat tüm kamaraları gezmişti zaten. Şüpheli hiçbir şeye de rastlamamıştı.
Genç adam aklına gelen şey ile duraksadığında, Mabelle "Sorun nedir?" diye sordu.
Bradley hala kafasında bir şeyler çözmeye çalışır gibi görünüyordu. Mabelle meraklanmıştı. Eliyle Bradley'i dürtünce, genç adam bakışlarını ona çevirdi.
"Bir şey mi oldu Bradley?"
"Daha önce nasıl aklıma gelmedi." diye mırıldandığında, Mabelle'ın merakı iyiden iyiye artmıştı.
"Neler olduğunu söyler misin!?"
Genç adam Mabelle'ın elini tutarak, hızla yemekhanenin ters istikametine gitmeye başladı. Hiçbir açıklama yapmaması, genç kızı sinirlendirmişti.
"Bradley!?"
"Sabırlı ol Ma Belle." diyerek çapkınca gülümseyince, genç kız şaşırdı.
"Sen, Fransızca mı biliyorsun?"
"Elbette."
Mabelle gerçekten çok şaşırmıştı. Sıradan bir asker neden Fransızca dersi almış olabilirdi? Daha doğrusu buna neden gerek duymuştu?
"Anlamıyorum-" dediğinde, aslında hangisini anlayamadığını kestiremiyordu. Neden aceleyle ilerlediklerini mi, yoksa Bradley'in Fransızca bilme sebebini mi? Ya da her ikisini de anlamıyordu. Kafası allak bullak olmuştu son birkaç gündür.
"Şimdi bunları konuşmayalım. Kaptanı görmem gerek."
"Bay Carson'ı mı? Ama neden?"
Bradley sıkıntıyla iç çekti.
"Sadece sabırlı ol. Birazdan öğreneceksin zaten."
Kaptan köşküne girdiklerinde, Carson'ın dümende olduğunu görerek yanına gitti genç adam. Mabelle'ın elini hala bırakmamış, yumuşacık elini sabitlemişti kendi kocaman elinin içine. Belki beyni farkında değildi fakat, vücudunun bu teması fark ettiği kalp atışlarından belliydi.
"Hoş geldin Brad." dedikten sonra genç kızı fark eden Carson, "Mabelle! Sende hoş geldin güzel kızım." dedi ve gülümsemeye çalıştı.
Fakat yaşanan olaylar, yaşlı adamı bir hayli yormuş görünüyordu. Uyku uyumadığını belirten halkalar oluşmuştu göz altlarında. Ve yüzündeki, hayatın ona kattığı tecrübeleri belli eden kırışıklıklar, sanki daha çok artmıştı şu birkaç günde. Resmen on yaş daha yaşlanmıştı kaptan. Mabelle onu böyle gördüğü için üzülmüştü.
![](https://img.wattpad.com/cover/42032648-288-k912704.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel'im (Tamamlandı)
Historical Fiction#1 - Tarihi Kurgu #1 - Romantic Mabelle, çocukluğunda babasından dinlediği macera dolu hikayelerin gerçek olmasını istemişti her zaman. O heyecanları yaşamak, o savaşlara girmek istemişti. Cesur ve dik başlıydı. Karşısına çıkabilecek tüm sorunların...