Bradley kamaradan çıktığında, aklında hala Mabelle'ın baş döndürücü tadı vardı. Hele o limon çiçeğinin mest edici kokusu yok muydu!
Kapıyı kilitleyerek sırtını kapıya yasladı ve derin bir nefes aldı. Gerçekten iradesini tebrik ediyordu. Kendisi farkında bile değildi bu kadar dayanıklı olduğunun. Mabelle'a karşı dik durduysa, kimsenin karşısında yıkılmazdı.
Gözlerini sımsıkı yumarak tekrar bir nefes aldı. Kalp atışları bir türlü düzene girmiyordu. Lanet! Ne vardı sanki bu kadar hızlı atacak!? Son kez derin bir nefes aldı ve ellerini cebine sokarak yemekhanenin yolunu tuttu. Sabah kahvaltısı için bir şeyler almalıydı. Almalıydı ama, Mabelle ile nasıl yemek yiyecekti? Ona nasıl davranacaktı?
Kesinlikle ümit vermek istemiyordu. Fakat ona kötü davranamazdı ya! Belki de hiçbir şey olmamış gibi devam etmeliydi.
Evet. Kesinlikle öyle yapmalıydı. Ama nasıl?
O deniz mavisi gözleri, genç adama soru dolu bakışlar atmayacak mıydı? Belki de bu sefer gerçekten Bradley'in hayatını bir kurşunla sonlandırırdı. Ne de olsa bunun için bir hayli istekliydi.
Yemekhane katına indiğinde düşüncelerine, başını iki yana sallayarak gülümsedi. Asla Mabelle'ın ne zaman ne yapacağını bilemiyordu. Tanrım! Sabah uyandığındaki durumda neyin nesiydi?
İntikam alacakmış! Daha ne durumlara düşecekti bilemiyordu genç adam.
Fakat hala anlamadığı, nasıl olmuştu da Mabelle'ı öpme durumuna gelmişti? Buna nasıl izin vermişti? Önceden tadını merak ediyordu ve sadece bu merakla da yaşayabilirdi. Artık merakı giderilmişti fakat şimdide, tekrar aynı tadı almak istiyordu. Yeniden. Ve emindi ki, ne kadar öperse öpsün sürekli aynı istek vücudunda hüküm sürecekti anlam veremediği bir şekilde.
Eli sıkıntıyla saçlarında, ardından bir haftalık sakallarında gezindi.
Oysaki tadınca isteğinin geçeceğini sanmış ama aksine daha kötüsü olmuştu. Şimdi tüm bedeninde ve aklında aynı etkisi dönüp duruyordu. Hele yaşadığı o anlar, gözlerinin önünden bir türlü gitmiyordu.
Düşünceleri hala kafasının içinde dönüp dolaşırken, yemekhanenin içine girdi.
Peki kimle öpüşmüştü daha önce? Kim di o adam!? Sevdiği biri miydi? Kalbinde yer edinen biri? Yoksa aşık olduğunu sandığı biri mi? Ne de olsa aşk zırvalığına inanıyordu Mabelle.
"Lordum? Yardımcı olabilir miyim?"
Bradley kendisine ilgiyle bakan genç kıza döndü. Gayet güzel bir genç kızdı. Her erkeğin dikkatini çekebilecek biriydi. Eskiden olsa Bradley de ilgiyle karşılık verirdi ona. Ama neden şimdi içinden gelmiyordu? Neden genç kızın, kendisine karşı olan ilgisi canını sıkıyordu?
"Lordum?" diyen kız gülümseyince, Bradley de zoraki gülümsedi.
"İki kişilik kahvaltı istiyorum."
Kız kısa bir reverans yaptıktan sonra, genç adamın isteğini hazırlamak üzere mutfağa girdi. Bradley de beklerken boşluktan yararlanmak isteyerek yemekhanedeki insanları süzmeye başlamıştı, arkasında bulunan duvara yaslanarak.
Herkes kendi arasında sohbet ediyor, kadınlar gereksiz yere abartılı kahkahalar atıyordu. Bu durum Bradley'in yüzünü buruşturmasına neden olmuştu. Neyse ki saçma baloların yapıldığı yerlere gitmek zorunda değildi. Herhalde gitse, böylesi insanlar yüzünden kafayı yerdi.
Genç kız geldiğinde, Bradley tepsiyi aldı ve kızın gülümseyişini umursamadan çıkışa yöneldi. Yaptığının ne kadar kaba olduğunu umursamadan. Zaten ne zaman umursamıştı ki? Asla centilmen diye adlandırılan adamlardan olmamıştı. Ki insanlar, centilmenliği kesinlikle çok yanlış tanımlıyorlardı. Bir peruk, bir eldiven, abartılı parfümler veya iğrenç yüksek topuklu ayakkabılar giyen adamlar kesinlikle centilmen değildi. Bradley her zaman onları, kadınlığa imrenen adamlar olarak görüyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/42032648-288-k912704.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel'im (Tamamlandı)
Historische Romane#1 - Tarihi Kurgu #1 - Romantic Mabelle, çocukluğunda babasından dinlediği macera dolu hikayelerin gerçek olmasını istemişti her zaman. O heyecanları yaşamak, o savaşlara girmek istemişti. Cesur ve dik başlıydı. Karşısına çıkabilecek tüm sorunların...