Aradan geçen birkaç günde Bradley, her gün Jaden ile beraber Alec'i görmeye gelmişti. Vincent'ı da yanlarına alıp odaya kapanmaları, üstelik uzun süre boyunca çıkmamaları genç kızı bir hayli meraklandırıyordu. Fakat Bradley ile karşılaşmaktan kaçındığı için, onların yanına gitmemeyi tercih ediyordu. Ya Rosemary ile vakit geçiriyor, ya da kitap okuyordu. Tabii, aklının sürekli o odaya gitmesini engelleyemiyordu!
Aklından çıkmayan şeyler arasında Bradley de vardı elbette. O geceden sonra ne doğru düzgün uyuyabilmiş, ne de yemek yiyebilmişti.
Bir insanı karşılıksız sevmenin ve bu sevginin ağırlığını sevdiğin kişiyle paylaşamamanın çok zor olduğunu anlamıştı genç kız. Adeta içi içini yiyordu aşkını Bradley'in karşısında haykırmak için. Ama elbette böyle bir şey yapmayacaktı! Daha fazla acı çekmek istemiyordu. Bu yüzden günlük meselesi hallolur hallolmaz evine geri dönecekti.
Akşam yemeğinden sonra Bradley gittiğinde Mabelle, Alec'i ziyaret etmek üzere misafir odasına gitti. Neredeyse doğru düzgün görememişti onu kaç gündür. Son durumunu merak ediyordu.
Odaya girerek yavaşça kapıyı kapattı. Ardından genç adamın yanına yaklaşarak onun tebessümüne karşılık vermişti. Sandalyeye oturmadan önce Alec'in endişeli bakışlarını fark ettiğinde, gözlerine anlamayarak baktı bir süre genç kız.
"Mabelle, sen iyi misin?"
Genç kız gözlerini kırpıştırarak "Elbette. Aynı soruyu sana sormak için buradayım." dedi ve sandalyeye yerleşti.
Alec gözlerini kısarak Mabelle'ı biraz süzdükten sonra konuşmaya başlamıştı.
"İyi görünmüyorsun. Zayıfladın mı sen? Uykusuz musun?"
Mabelle yerinde kıpırdanarak gözlerini kaçırdı. Ne diyecekti şimdi? Bradley'in aşkının içini yiyip bitirdiğinden yemek yiyemediğini ve uyuyamadığını mı söyleyecekti!? Elbette hayır!
"Ben...gece pek uyuyamadım..."
Bu cevapla tatmin olmadığı belli olan Alec, kaşları çatık bir halde devam etti.
"Ne oldu Mabelle? Neden uyuyamadın?"
"Ben..."
Yatakta doğrularak Mabelle'ın elini tuttu genç adam. Yüzü sinirli fakat, gözleri şefkatle bakıyordu sanki Mabelle'a. Bu şefkat genç kızı duygulandırmış, bakışlarını eline indirmesine neden olmuştu.
"Kısa süredir tanışıyor olsakta, ben seni Jennifer dan ayırmadım Mabelle. Seni kardeşim olarak görüyorsam, seninde beni bir abi gibi görmeni isterim."
Dolan gözlerini kırpıştırarak genç adama baktı Mabelle.
"Öylesin Alec. Benim hiç olmayan abim gibisin."
Neden gözleri dolmuştu ki bu kadar çabuk? Oysa Mabelle güçlü bir kızdı. Nasıl böyle duygusallaşmıştı bir anda?
"O zaman bana her şeyi anlatabileceğini biliyorsun, öyle değil mi?"
"Biliyorum."
Genç kızın tekrar indirmiş olduğu bakışlarını Alec, onun çenesini kaldırarak kendi bakışlarıyla birleştirdi.
"O halde anlat bana."
Mabelle göz yaşlarını tutmak için çabalamaya devam ediyordu. Boğazına oturan yumru, konuşmasına bir hayli engel oluyordu. Sanki konuştuğu anda, tüm damlalar gözlerinden sel olup gidecekmiş gibi hissediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel'im (Tamamlandı)
Ficción histórica#1 - Tarihi Kurgu #1 - Romantic Mabelle, çocukluğunda babasından dinlediği macera dolu hikayelerin gerçek olmasını istemişti her zaman. O heyecanları yaşamak, o savaşlara girmek istemişti. Cesur ve dik başlıydı. Karşısına çıkabilecek tüm sorunların...