İki Gün Sonra
• • •
Bradley, zoraki olmadıkça bir dakika bile ayrılmamıştı Mabelle'ın yanından. Alec'in gösterdiği şekilde sürekli eklem yerlerine sirkeli su ile masaj yapıyordu. O uyanmadığı için genç adamda ne uyku ne de iştah kalmıştı. Carson kaç kere ona yiyecek bir şeyler getirmişti fakat genç adam yemek yiyecek isteği ve de gücü bulamıyordu kendisinde. Her geçen saat, Mabelle'ın uyanmaması daha çok endişelendiriyordu onu. Alec, kan kaybettiğinden bu durumun normal olduğunu söylemişti. İki gündür de yarasını tedavi ediyor, bir sorun olmadığını söylüyordu.
Peki o zaman neden uyanmıyordu Mabelle? Bradley kafayı yemek üzereydi.
Yolculara silah sesleriyle ilgili açıklama yapması gerekiyordu ama buradan ayrılamadığı için açıklamayı Carson'ın yapmasını istemişti. Aklı genç kızdayken, hiçbir şey yapmak istemiyordu. Sadece bir kez daha aşağı inmiş ve adamları sorgulamıştı. Ayrıca Shawn'ı da gemiden bir filikayla kaçmak üzere yakalamış, diğerlerinin yanına bağlamışlardı. Fakat ne kadar sorgulamış olursa olsun hiçbiri bu işi neden yaptığını bilmiyordu. Onlara sadece defteri almaları gerektiği söylenmişti. Ne pahasına olursa olsun!
Bradley ölmemeleri adına adamların tedavi olması gerektiğini Alec'e söylemiş ve genç adam da onları tedavi etmişti. Akşama doğru ise yine her zamanki gibi Alec gelerek Mabelle'ın yarasını gözden geçirmişti.
"Bir değişiklik yok. Gemiden indiğimizde doktor daha iyi tedavi edecektir. Belki vereceği ilaçlar, iyileşme sürecini hızlandırır."
Yatağın ayak ucunda, elleri cebinde dikilen genç adama baktı Alec. Bradley ise, gözlerinin etrafında oluşmuş mor halkalarla Mabelle dan ayırmıyordu bakışlarını. Her gün aynı şeyleri duymaktan sıkılmıştı. Yaralı ve hiç uyanmadan üçüncü güne girecekti genç kız. Bir şeyler yapmak istiyordu fakat elinden hiçbir şey gelmiyordu. Bu çaresizlik, genç adamın kedisini yiyip bitirmesine yetiyordu zaten.
"Çok kötü görünüyorsun Bradley, bir şeyler yiyip biraz dinlenmelisin. İstersen bu gece ben-"
"Hayır."
Düz bir ses tonuyla söylenmiş bu kelime, üstüne söylenecek bir söz bırakmıyordu.
Alec başını iki yana sallayarak kaşlarını çattı ve dışarı çıktı. Bradley ise, yine aynı yerine geçmişti. Mabelle'ın baş ucuna.
Ateşi ilk güne göre bir hayli düşmüştü. Uyurken mırıldandığı sözler ve endişeli çıkan ses tonu, her defasında Bradley'i korkutuyordu ama ne yazık ki bu duruma engel olamıyordu genç adam. Ateşi nedeni ile kabuslar görüyor olsa gerekti.
Elini, artık alışkanlık haline gelen bir şekilde genç kızın saçlarında gezdirdi. Dudaklarından dökülen mırıltı, engelleyemediği bir yalvarıştı aslıda.
"Uyan Ma Belle. Düşük çenene, ukala tavırlarına, bana verdiğin zararlara bile razıyım." dediğinde, yüzünden yorgun bir gülümseme geçti.
Alnındaki bezi alıp sirkeli suya batırdığı sırada Mabelle'ın sesi duyulmuştu. Gözleri kapalı, başını hafif bir şekilde genç adama doğru çevirmişti genç kız. Bir an onun konuşmuş olduğu gerçeğine inanamadı Bradley. Hayal olabilir miydi?
"Baba......Baba.."
Bezi hızla bırakarak Mabelle'a yaklaştı.
"Mabelle? Beni duyabiliyor musun?"
Bir süre ses çıkarmayan Mabelle, Bradley'in heyecan ve endişeli bakışlarını görememişti gözleri kapalı olduğundan. Konuştuğunda bir fısıltıdan ibaret olan ses tonu, daha fazlasına gücünün yetmediğini gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel'im (Tamamlandı)
Historical Fiction#1 - Tarihi Kurgu #1 - Romantic Mabelle, çocukluğunda babasından dinlediği macera dolu hikayelerin gerçek olmasını istemişti her zaman. O heyecanları yaşamak, o savaşlara girmek istemişti. Cesur ve dik başlıydı. Karşısına çıkabilecek tüm sorunların...