Karşımdaki beyaz sis bulutu giderek netleşti ve Doktor Yukıo'nun yüzü önümde belirdi. Birkaç kez gözümü kapatıp açtıktan sonra her şey netti. Arwel, odanın yanındaki bir dolaba yaslanmış hararetli bir şekilde Eva ile konuşuyordu. Beş saniye süren sessiz bir bakışmanın ardından Arwel dudaklarını kızın yanağına götürdü. Samimi görünmeleriyse çabasıydı. Eva, karşısındaki adama tıpkı eskiden bana baktığı gibi bakıyor ve sürekli gülümsüyordu. Uzun bir aradan sonra onu gülerken görmek içimi rahatlatmıştı.
" Uyandı." diyerek beni gösterdi Eva. Arwel içeri girdiğinde bakışlarında mahcubiyet vardı. Yine de bu hoşuna gidiyordu. Her zaman benden bir parça nefret etmiştir. Şimdi de Eva'nın onunla ilgilenmesi. En başından beri böyle bir durumla karşılaşmayı bekliyordu. Her zaman kızın onu seçmesini istemişti.
" Durumu nedir?" diye sordu Arwel.
Doğrulmaya çalıştığımda beni durdurdu. Bebek adımlarıyla hareket etmemi söyleyip duruyordu. Ani hareketler yapmam riskliymiş. İlacın üzerimdeki yan etkisini düşünürken Damia'nın hayaleti koridoru aşıp duvarın içinde kayboldu. Sanırım bu görüp göreceğim ilk halüsinasyon değildi. Devamı gelecekti.
" İlacın kalıcı bir yan etkisi olmadığını düşünürsek bence gayet iyi."
Doktor konuşurken keçi sakalıyla oynuyordu. Eva yanıma gelip elimi sımsıkı tuttu. Bu tavrı beni şaşırtmıştı. Tabi Arwel'i de.
" Kendini nasıl hissediyorsun? Merak etme yattığın süre boyunca uyuşma olmasın diye bacaklarını ve kollarını hareket ettirdim ve sana birkaç hikâye de anlatmış olabilirim. Küçükken başıma gelen birkaç kazayı mesela."
Eva gülümsedi.
" Ne zamandan beri uyuyorum?"
" İki hafta."
" İki hafta mı?"
Hemen doğrulup ayağa kalktım. Arwel karşı çıktı ama beni durduramadı. Eva ise olayları köşeden izlemekle yetinmişti. Nedense benden bir parça korktuğunu hissediyordum. Sanki ona zarar verecekmişim gibi uzağımda duruyordu.
" Damia, o hayatta mı?"
Öldüğünü biliyordum ama yine de bunu sorma gereği duymuştum. Hani belki bir umut. Belki yaşıyordur. Belki her şey kötü bir rüyadan ibarettir. Ama öyle olmamıştı. Arwel'in gözleri her şeyi anlatıyordu.
" Üzgünüm."
Arwel başını öne eğdi. Eva duraksadı. Sanırım Damia'nın ismi ona bir şeyleri anımsatmıştı. Belki de Damia'yı hatırlıyordu. Bir şey sormadım. Sadece kuşkuyla ona baktım. Bir şeyler söylemesini beklerken Damia için üzüldüğünü ve onun gerçekten iyi bir insan olduğunu söyledi. Sonra bakışlarımız birleşti.
" Damia'yı hatırlıyor musun?"
" Evet, bana yardım ettiğini hatırlıyorum. Sanırım bir gece onda kalmıştım. Yakının mı?"
" Evet."
Duraksadım. Aslında o gece Eva orada yalnız değildi. Yanında bende vardım ama bir sebepten ötürü beni hatırlamıyordu. Bu bana komik gelmişti. İstem dışı sırıttığımı hissettim. Sonra kendimi toparlayıp dışarı çıktım. Üzerimde gri bir kısa kollu atlet ve siyah eşofman vardı. Her zaman ki gibi simsiyah giyinmiyordum.
" Seni özledik Colan." diye bağırdı Umut koridorun bir ucundan. Hareket odasına doğru gidiyordu. Gülerek cevap verdim. Ardından odama yöneldim. Kendimi yorgun hissettiğim için yeniden yatağa gömüldüm. İlaçlar yüzünden olmalı. Yoksa bünyem asla bu kadar zayıf düşmez. Birkaç saat sonra gözlerimi güçlükle aralayabildiğimde Damia yine karşımdaydı. Elim doğal bir hareketmiş gibi boynuma gitti. Kolyem yerinde değildi. Üzerinde gerçek ismimin yazdığı kolye. Kaybolmuştu. Nerede kaybolduğunu biliyorum. Banka soygunu sırasında askerle dövüşürken kopmuş olmalıydı.
Gözlerimi kapatıp yeniden açtığımda bankanın etrafını saran çalılığın içinde olduğumu fark ettim. Buraya ne zaman geldiğimi bilmiyordum. Ellerim ve ayaklarım soğuktan buz tutmuştu. Neyse ki dışarı günlük kıyafetlerimi giyinip öyle çıkmışım. Bunu yaptığımı bile hatırlamıyorum. Bir tür zihin bulanıklığı yaşıyor olmalıyım. Damia'nın tam yanımda dikildiğini fark ettim.
Olamaz. Buraya kadar bir hayaleti takip ettiğim için gelmiştim. Şuana kadar yaptığım en saçma şey.
" Kımıldama. Ellerini başının üstünde birleştir." diye bağırdı ağaçlıkların arasındaki adam. Sonra başıma aldığım sert darbeyle birlikte yere düştüm.
s
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULANIK
Science Fiction1 Binanın girişine ulaşmamıza yalnızca birkaç adım kalmıştı. Arwel elindeki silahla rastgele arkamızdaki boşluğa ateş ediyordu. Eva binanın kapısını açtığında hepimiz kendimizi içeri attık. Bembeyaz upuzun koridor tıpkı rüyamda olduğu gibi sonu yokm...