ARWEL
Colan gerçekten de kendini kaybetmişti. Eğer aklı yerinde olsaydı asla Silvio'nun yani benim evime girmek istemezdi. Onu görmediğimi sanıyordu, izlemediğimi. Ama attığı her adımdan haberim vardı. Bana ulaşmak düşündüğünden daha zordu. Sadece o bunu bilmiyordu ya da kendine fazla güveniyordu. Çok fazla. Aslında onun en sevdiğim huylarından biride bu. İnatçılığı, sonuna kadar kendine ve etrafındakilere inanması, kafasına koyduğu her şeyi yapması, o gerçekten bu adada yaşamayı hak etmeyen insanlardan biriydi. En yakın arkadaşım ve can düşmanım. Derin bir nefes aldım. Odamda sessizce oturmuş onun gelmesini beklerken yapacağı hamleleri bir bir tahmin etmeye çalışıyordum.
İçeri girmeyi deneyecekti. Yakalanmayı göze almıştı zaten. Üstelik şimdi askerlerimden bir farkı yoktu. Tıpkı onlar gibi giyinmişti. Yine de uzaktan bir yabancı olduğu çok rahat fark ediliyordu. Girişte zorlanacaktı. İçeri sadece şifreyi bilenler girebilirdi ve o bunu bilmiyordu. Bu yüzden yakalanmaması için kapının ağzına geldiğindeüst düzey görevlilerden birine dışarı çıkması söyleyeceğim. Böylece kapı açılacak ve o da muhtemelen kapanmadan kapıyı yakalar ve içeri her türlü girmeyi başarırdı.
Sığınağa ait kıyafetlerimi şöminede yaktım. Benim Arwel olduğum anlaması mümkün değil. Şimdilik.
Üstelik içeri girdiğinde ona bir sürpriz hazırlamıştım. Bodolf. Sonuçta emri ben versem de Damia'yı o öldürmüştü. Colan'ın elinden kaçmamın tek yolu ona annesinin katilini vermekti. Böylece beni bırakıp Bodolf'a odaklanacaktı. İşler tam istediğim gibi ilerlerse buradan kolayca çıkabilirdim. Azrailler 'in bana karşı bir operasyon düzenleyeceklerinin ihbarını almıştım. Her yerde gözüm ve kulağım var. Silvio'yu devirmek kimsenin düşündüğü kadar kolay bir iş değil. Bir amacım vardı ve o gerçekleşene kadar da ölmeyecektim. Ölemezdim.
Gözlerim ekranın üzerindeki hareketliliğe odaklandı. Colan askerlerle konuşuyordu. Ne konuştuklarını duyamıyordum. Ama bakışları bir iki kez güvenlik kamerasına kaydı. Telaşlı ve stresli görünüyordu. Düşündüğüm gibi içeri girmeyi deneyecekti. İçeride fazla dolanırsa kıyafetin üzerinde mekanizma kalbinin ritmini bozabilirdi. Kıyafetler özel olarak tasarlanmıştı. Böylece hiçbir asker benim iznim olmadan içeri de özgürce gezinemezdi. Bu kendimi korumak için aldığım önlemlerden sadece biri.
Colan'ın yüzündeki bu bakış bana ilk tanıştığımız günü hatırlatmıştı. O zamanda böyle gergin görünüyordu. Sanırım olaylar şöyle gelişmişti:
Her hafta haraç bankalarına ait olan güvenlik kameralarının görüntülerini askerlerden alıp tedbir amaçlı bir de ben kontrol ederdim. Bunu yapmamın nedeni Eron'u denetlemekti. Her ne kadar emirleri benden alsa da bankalardan o sorumluydu. Görüntüleri kontrol ederken bir hafta Colan'ı üç gün aralıklı olarak bankanın etrafında dolanırken gördüm. Bunu kimse fark edip bana söylemişti. Aslında fark etmeleri de çok zordu. Colan yaptığı işte oldukça profesyonel hareket ediyordu. Her bir gün de kıyafetleri, davranışı hatta yürüyüşü bile değişikti. Kimse ondan şüphelenmemişti. Ben hariç kimse.
Ertesi haftanın neredeyse tamamını onu izleyerek geçirdim. Bankanın farklı noktalarında geziniyordu. Ne yapmak istediğini biliyordum. Benim bankalarımı soymak istiyordu. Ama bu mümkün değildi. Dışardan hiç kimse kolay kolay bu bankaların içine giremezdi. Tabi ben yardım etmezsem.
Cuma günü Colan'ı yeniden gördüğümde bu sefer Silvio gibi görünmüyordum. Maskemi çıkarmış tıpkı onun gibi bankayı soymayı hevesli biri gibi bankayı kolaçan ediyordum. Tabi güvenlik kameralarının görüşünün dışındaki bir tepeden. Bankanın etrafındaki arazide bu tepeciklerden çok var. Banka biraz aşağı da kalıyor.
" Buradan sadece tahmin yürütürsün." dedi Colan yakamdan tutup beni ayağa kaldırarak.
" Sen de öyle." diye cevap verdim.
Kaşlarını çatıp baştan aşağıya kadar beni süzdü. Sonra başını eğip ağzında gevelediği sakızı bir köşeye tükürdü.
" Neden buradasın?" diye sordu sert bir ses tonuyla. Sonra gergin bakışlarıyla etrafı süzüp benim bir tür tuzak olmadığımdan emin olmaya çalıştı. Emin olduğu zaman ensemden tutup yürümem için işaret etti. Bu şekilde davranması önce sinirimi bozdu. Ama kendimi sakinleştirmeyi başardım.
" Sen neden buradaysan bende o yüzden buradayım."
" Açık konuş." dedi Colan. Kelimeleri bastırarak sarf etmişti.
" Bankaları nasıl soyacağınızı biliyorum."
" Bir dakikan var."
" Bankaların güvenliğini bilgisayarlar sağlıyor. İçeri de toplam da üç ya da dört asker var yada yok."
" Bunu biliyoruz."
" Elbette biliyorsundur. Bilmediğiniz asıl noktaysa güvenlik ağının birkaç dakikalığına kendini kapatması. O dakikalarda hem para açıkta oluyor hem de banka güvensiz kalıyor."
" Nasıl?"
" Para çantalarını diğer bankalara ulaştırmak için bir helikoptere ihtiyaçları var. Eğer sistem kendini kapatmazsa helikopter iniş yapamıyor. Helikopterin iniş yaptığı anı kullanırsak içeri kolayca girebiliriz. Tek kötü tarafı süre sıkıntımızın olması. Eğer süre dolarsa içeride kalan muhtemelen ölür."
" Bütün bunları nereden biliyorsun?"
" Eğer beni de aranıza katarsanız çok şey yapabiliriz."
Colan umursamayan bir tavırla başka bir yöne baktı. Söylediklerim onun dikkatini çekmemi sağlamamıştı. Sıktığı yumruğu mide boşluğuma indirdi. Yüzüm şimdi yerdeki çamur birikintisinin içindeydi.
" Silvio'dan ilaç çaldım. Çok fazla ilaçtan bahsediyorum."
" Nasıl?" Colan yenilgiyi kabul etmişti. Sadece kabullenemiyordu.
Ona ertesi gün benimle burada buluşmasını istedim. Sonraysa zaten beni ister istemez sığınağa götürmek zorunda kalmıştı. Yirmi kişilik küçük bir ekibi vardı. Hepsi de yetenekli ve akıllı kişilerdi. En önemli özellikleriyse içlerinde bir tek asilin olmamasıydı. Hepsi birer bulanıktı. Acınası tipler. Ben bir asildim. Ama bunu itiraf etmedim. Edersem hiç tereddütsüz beni öldürürlerdi. Bunu biliyordum.
Birden o günden bu yana her şeyin değiştiğini fark ettim. Eskiden Colan'dan nefret ederdim. Onu öldürmemek için kendimi zar zortuttuğum anlar bile oldu. Ama o çok zeki, cesur ve en önemlisi de adam gibi bir adamdı. Ona gözünüz kapalı güvenebilirsiniz. Colan az rastlanacak türden bir karaktere sahipti. Bu yüzden içten içe ona olan öfkem zamanla hayranlığa dönüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULANIK
Science Fiction1 Binanın girişine ulaşmamıza yalnızca birkaç adım kalmıştı. Arwel elindeki silahla rastgele arkamızdaki boşluğa ateş ediyordu. Eva binanın kapısını açtığında hepimiz kendimizi içeri attık. Bembeyaz upuzun koridor tıpkı rüyamda olduğu gibi sonu yokm...