" Malzemeleri odama bırak. Gerisini ben hallederim. Sen diğerleriyle ilgilen."
Umut yürümeme yardım etmek için çabaladığında gidip Emre'yi bulmasını söyledim. Benden çok onun yardıma ihtiyacı vardı. Kendini güçsüz ve işe yaramaz biri gibi hissetmesini istemezdim. Umut yine de kapıya kadar bana eşlik etti ve ortak koridorda ayrılıp üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldi. Bende sendeleyerek yürümeye devam ettim. Odamın kapısını güçlükle açtıktan sonra kendimi yatağıma bıraktım.
Gözümü kapatıp açtığımda Damia'nın hayaleti yine karşımda belirdi. Bir şeyler konuşuyordu. Ama onu dinlemedim. Artık buna bir son vermeliydim. O gerçek değildi. Gözümü yeniden kapatıp açtım. Şimdi etrafta kimse yoktu. Kısa süren bir sessizliğin ardından aniden kapı çalındı ve Eva içeri girdi. Gözümü sıkıca kapayıp, kıpırdamadan uzandım. Eva birkaç kez bana seslendikten sonra elindeki ilkyardım malzemelerini bir köşeye bırakıp nabzımı ve ateşimi kontrol etti.
" Colan..."
Sesimi çıkarmadım. Söyleyecek bir şeyim yoktu.
Eva elindeki buz poşetini göz gözümün etrafında gezdirip bir köşeye bıraktı. Bir eli hala yüzümdeydi. Saçları koluma değiyordu. İçimi garip bir boşluk sardı. Ama o boşluğun sebebini kabullenmedim.
Şimdi kızın ılık nefesini yüzümde hissediyordum. Sonra da sıcak dudakları alnıma değdi. Gözümü açmak için cesaretimi topladığımda çoktan gitmişti. Yavaşça doğrulup sırtımı yatağın tahta başlığına yasladım. Yüzüm tavana dönüktü. Geçen son birkaç haftayı düşündüm. Bütün dengem bir an da altüst olmuştu. Artık banka soymaya ya da adayı kurtarmaya tam anlamıyla odaklanamıyordum. Eskiden olsa her gün saatlerce odama kapanır, bütün adaların haritalarını, durumlarını ve Büyük Koloninin yaptıklarını incelerdim. Bu şekilde asla onlardan geri kalmazdım. Ama şimdi bunları düşünmek için kendimi çok yorgun hissediyorum. Ve umutsuz.
Kendime olan güvenimin giderek azaldığını düşünmeye başladığımda, durdum. Eğer düşüncelerimin daha derine inmesine izin verirsem kendimi kaybedebilirdim. Kapı tekrar aralandı ve parlak beyaz bir ışık bütün odayı aydınlattı. Ardından odaya mutlak bir sessizlik hâkim oldu. Işık giderek azalıyordu. Ayağa kalkıp kapının dışına baktım. Normalde kapıdan çıktığımda karşımda uzun bir koridor olurdu.
Ama koridorda değildim.
Büyük kırmızı koltuklarla çevrili bir odadaydım. Arkamı döndüğümde az önce çıktığım kapı aniden kayboldu. Sonra bir ses bütün boşluğu doldurdu. İlerdeki masanın yanına doğru yürüdüğümde Silvio'nun maskesini gördüm. Elimi uzatıp maskeyi yavaşça yüzüme geçirdim. Şimdi tıpkı nefret ettiğim o adam gibi görünüyordum. Silvio. Maske oldukça başarılı yapılmış. Deriler hemen yüzüne yapışıyor ve sanki doğal bir bütünlük sağlıyordu.
" Daha güçlüyüm." dedi aynadaki yüzüm bana. Dudaklarım kıpırdamıyordu ama o hala konuşmaya devam ediyordu. " Kabul et Colan. Sen olsan bunu asla düşünemezdin."
" Maskelerin ardına saklanmam için bir sebep yok." diye söylendim.
" İşte bu yüzden seni kolaylıkla bulabildim. Saklanmayı bile beceremiyorsun. Seni istediğim zaman kolaylıkla öldürebilirim."
" Seni durduran şey nedir? Korku mu?"
Sesim salonda dağılırken birden gözlerim kapandı ve gördüğüm ışık uzaklaşarak alanı yavaşça karanlık kapladı. Şimdi vücudum şiddetle sarsılıyordu.
" Colan."
Uyandım. Gördüğüm her şey sadece bir kâbustan ibaretti. Hemşire Irina elindeki ilkyardım çantasını bir kenara bırakmış bütün gücüyle beni uyandırmaya çalışıyordu. Bilincimi kaybetmiş olmalıyım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULANIK
Science Fiction1 Binanın girişine ulaşmamıza yalnızca birkaç adım kalmıştı. Arwel elindeki silahla rastgele arkamızdaki boşluğa ateş ediyordu. Eva binanın kapısını açtığında hepimiz kendimizi içeri attık. Bembeyaz upuzun koridor tıpkı rüyamda olduğu gibi sonu yokm...