Bölüm 25

4 1 0
                                    

COLAN

Bu günü sokaklarda bir ipucu arayarak geçirdim. Damia'yı tanıyan herkesle tek tek sohbet ettim. Ancak kimse onu benim kadar iyi tanımıyordu. Fedakâr Damia. Gözlerinde yalnızca sevgi olan Damia. Yürürken bundan yaklaşık bir saat önce konuştuğum adam geldi aklıma. Adam, 'Damia duygusuz kadının tekidir. Kendinden başkasını önemsemez. Bir zamanlar Büyük Koloni adına çalışırdı, demişti. Tabi son cümlesi haricinde geri kalan hiçbir şey doğru değildi. Damia sıcak ve sevecen. Bazen küçük bir söz bile onu kolayca kırabilirdi.

" Colan..." diye bağırdı Arwel.

Koşarak ormanlık arazinin bitimindeki patikaya ulaştım. Arwel yaşıyordu. Buna sevineceğim aklımın ucundan geçmezdi. Aslında ondan nefret etmem için gerçek bir sebebim bile yoktu.

" Kurtulmuşsun." dedim nefes nefese.

" Sen nasıl kurtuldun? Yani Azraillerin elinden kurtuluş..."

" Dimitri öldürüldü. Bunları sonra konuşuruz şimdi gitmem gerekiyor."

" Nereye?"

Arwel bakışlarını yere devirdi. Yorgun görünüyordu.

" Silvio'yu izleyeceğim. Bir şeyler dönüyor. Burada oturarak daha fazla zaman kaybedemem."

" Bu delilik. Eğer seni yakalarsa acımadan öldürür. Artık senin olduğunu biliyorlar."

" Bende bu yüzden gidiyorum zaten. Onlar benim hakkımdaki her şeyi biliyor. Şimdi sıra bende."

" Colan! Gitmene izin vermiyorum."

" Bende senden izin almıyorum."

İki öfkeli bakış birbirleriyle yarışırken yüzüme bir hiddet dalgası yayıldı.

" O Damia'yı öldürmüş Arwel. Bunu ona ödetmeliyim."

" Sana bunu kim söyledi?"

Başımı iki yana salladım. Ardından koşarak sığınağın kapısına ulaştım. Girişte Eva ile karşılaştığımda duraksadım. Ne tepki vereceğimi henüz bilmiyordum. Eva gerçekten o adam için mi buradaydı?

" Döneceğini biliyordum." dedi Eva kendinden emin bir ses tonuyla. Sonra sevecen bakışlarını gözlerime dikip bedenimi sıkıca sardı. Elleri sıcaktı. O anda üşümem geçti. Şimdi ne yapmalıydım?

" Sen iyi misin?" diye sordum. Yüzüne her zamanki gülüşünü kondurdu. Bana bakarken gözleri böyle gülen başka bir insan tanımıyorum. Eva bana değer veriyordu.

" Evet, beni boş ver. Burada olduğun için mutluyum."

Kızın kollarını aralayıp odama yöneldim. Bildiğim bir nedenden ötürü ona soğuk davranıyordum. Böyle davranmam ikimiz içinde en iyisiydi. Odama girdiğimde üzerime sadece soygunlarda kullandığımız özel yeleği giydim. Ardından sırayla bıçakları vücudumun farklı bölgelerine sakladım. Bir tanesi de çizmemin en altına gizlenmişti. Artık gitmek için hazırdım.

" Nereye gidiyorsun?" diye söylendi Eva.

Bir şey söylemedim. Omuzuna çarpmamak için ani bir manevra yaparak hızla uzun koridoru tükettim. Rüzgâr şiddetle etrafımda dolaşırken boşluktan Arwel'in sesi yankılandı. Ama onu dinlemedim. Hava bozmaya başlamıştı. Birkaç saate sokaklar yağmur damlalarıyla inleyecekti. Silvio'nun evi sadece yönetenlerin yaşadığı yedinci caddedeydi. Oraya trenle ulaşamazdım. Çünkü tren yedinci caddeye geldiğinde kapılarını açmadan devam ediyordu. Şimdilik aklımda tek bir şey vardı. O da tabi ki yürümek.

Birkaç saat yürüdükten sonra altıncı caddenin sonundaki sokakta yönetenlere ait paralı askerlere rastladım. Onlarla en son karşılaşmamın ardından günler geçmişti. Yavaş hareket etmek için adımlarımın hızını yarı yarıya düşürüp eski bir binanın en alt katına gizlendim. Yine bir yabancının çocuklarıyla çektirdiği fotoğrafı duvarları süslüyordu. Acaba bu ada suçlularla dolmadan önce nasıl bir yerdi? Fotoğraflardaki yüzlerde mutluluk ve huzur vardı. Artık bu adada göremeyeceğimiz şeyler yani. En azından şimdilik.

Bakışlarım pencerenin ardında sokakta tek başına gezinen kıza kaydı. Eva. Beni buraya kadar takip etmiş olmalı. İyi ama neden? Belki de Silvio peşine düştüğümü öğrendi ve kızı beni öldürmesi için gönderdi. Askerlere doğru gitmesine gönlüm el vermedi. Ona bir şey olmasını asla istemezdim.

" Eva!" diye bağırdım. Sesim rüzgârın uğultusuna yenik düştü. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Binadan çıkıp çığlık atmaması için önce kızın ağzını kapattım. Bunu habersizce yapmam mide boşluğuma bir dirsek yememe neden olmuştu. İşte tanıdığım Eva, diye geçirdim içimden. Güçlü ve kendinden hep emin.

" Özür dilerim. Senin olduğunu bilmiyordum.

Canımın yandığını belli etmemek için birkaç saniye konuşmadan bekledim.

" Sorun değil."

Sesim boğuk çıkmıştı. Eva kıkırdadı. Bende güldüm. Askerler bizi fark etmeden kızı beraberimde binaya sürükledim.

" Ciddi olamazsın. Silvio'nun yanına onunla gitmeyi mi planlıyorsun? Açıkçası bu şekilde mantıksız davranacağın aklımın ucundan geçmezdi."

Daphne yargılayan bakışlarını üzerimize dikti ve hiç konuşmadan salonun penceresinden dışarı gözlemeye başladı. İkisinin de beni neden takip ettiğini bilmiyordum.

" Onu tanıyor musun?"

Eva'nın parmakları baldırında asılı olan bıçağın kabzasında ritim tutuyordu.

" Evet, düşmanımız değil. Bana bir saniye izin verir misin?"

Eva başını salladı.

" Beni nasıl buldun?"

Sesim istem dışı sert çıkmıştı. Daphne pencerenin ardında gezinen bakışlarını bana yöneltti.

" Sana verdiğimiz telefon sayesinde."

Telefonu hemen cebimden çıkarıp yere attım ve üzerine basarak parçalara ayırdım. Bu telefon yüzünden sığınaktakilerin başı derde girebilirdi.

>y


 BULANIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin