" Uslu dur."
" Eğer seni istemeselerdi seni hiç düşünmeden gebertirdim."
"Kimsenin olmadığını söylemiştin."
Kız ani bir hareketle kapıya uzandı. Sonra kilitli kapıyı kırıp dışarı fırladı. Benden kaçıyordu. İyi ama neden? Bunu bir tek kızı yakalarsam öğrenebilirdim. Bu yüzden daha fazla zaman kaybetmeden koşarak kıza yetişmeye çalıştım. Ama mümkün değildi. Kalabalığı yarıp öyle hızlı koşuyordu ki. Adımlarımın hızını iki katına çıkarttım. Birkaç masaya çarpıp karışıklığa neden olmuştum. Neyse ki yönetenlerin askerleri burada değildi.
Karanlık bir sokağa girdiğimizde durup sessizliği dinledim. İlerdeki çatıdan damlayan suyun haricinde sokakta hiç ses yoktu. Bir köşeye gizlenip kızın ortaya çıkmasını bekleyecektim ya da aramaya devam edecektim. Arkamdan birkaç ayak sesinin yükseldiğini fark ettiğimde sakince başımı çevirip gelenlerin kim olduğunu anlamaya çalıştım.
" Ne oldu?" diye bağırdı Emre. Sonra koşarak yanıma geldi. Hemen arkasında Umut da vardı.
" Colan," diye bağırdı Umut. " Ne diye o kadar hızlı koşuyordun?"
" Önemli bir şey yok."
Emre elini dizlerini dayayıp başını yere eğdi ve biraz soluklandı. Umut hala arkadaydı. Bizi dinleyen kimsenin olup olmadığını anlamak için göz ucuyla sokağı baştan aşağı süzdüm. Köşede artık kullanılmayan yanmış bir hastane ve hemen yanındaysa bir park alanı vardı. Üç katlı binalardan sadece birkaçının ışığı yanıyordu.
" Hadi diğerleri bizi merak etmeden dönelim."
Emre doğrulup yavaş adımlarla sokağın sonuna doğru yürümeye başladı. Bende arkasından onu takip ediyordum. Umut'un yanına vardığımızda üçümüz de konuşarak yeniden kalabalığın arsına karıştık.
" Arwel'in nerede olduğunu biliyor musunuz?"
" Dövüşmeye gitti." dedi Emre küçük çapta bir kahkaha patlatarak.
Bir şey söylemeden hızla yanlarından uzaklaşıpsessiz sokağı terk ettim. Nedense kızla yeniden karşılaşacağımızı düşünüyordum. Beni yine bulacaktı. Benden istediği bir şey vardı. Ne olduğunu bilmiyordum ama bu yakında öğrenmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Yeniden kalabalığın arasına karışıp, dövüş alanın etrafına dolaştım. Arwel iki adamı karşısına almış sahada ısınma hareketleri yapıyordu.
" Arwel!" diye bağırdım sesimi duyurabilmek için.
" Colan, gel bana katıl. Bu iki adamı üç dakika içinde yere sereceğime bahse girdim."
" Hadi in aşağıya."
" Olmaz. Şu kalabalığı görüyor musun? Bizi linç ederler."
" Bir şey olmaz. Benimle gel."
" Artık başla!" diye yükseldi kalabalıktan karışık tonda sesler. Sonra iki adam aynı an da Arwel'in etrafını sardı. Arwel köşedeki demirlere dayanarak üzerine doğru koşan ilk adamı bacaklarıyla boynundan yakalayıp olduğu yerde ters döndürdü. Sığınakta yaptığımız dövüşlerde bu tür ölümcül darbelere izin vermiyorduk ama burada istediğini yapabilirdi. Tabi karşısındaki adamlar da ona istediğini yapabilirlerdi. Yere düşen adam başını sarsarak ayağa kalktı. Sırtı komple dövme doluydu ve saçlarını kazıtmıştı.
Diğer adam cebinin kenarındaki kabzadan sivri hançeri çıkarıp Arwel'in üzerine doğru koştu. Arwel kalabalığın övünçlerini almak için ellerini yukarı kaldırmış anın keyfini çıkarıyordu. Birazdan ölebilirdi. Dövüşe girmekten başka çarem olmadığı için bende Arwel'e katıldım. Önce adamın elindeki bıçağı yere düşürüp sonra bayılana kadar boğazını sıktım. Hareketsiz bedeni gürültüyle yere düştüğünde kalabalıktan dehşet saçan sesler yükseldi. Arwel de diğer adamı etkisiz hale getirmeyi başarmıştı.
" Öldür!" diye bağırdı en önde oturan adam. Diğerleri de ona katılmıştı. Bakışlarım Arwel'in karamsar gözleriyle birleştiğinde aynı an da demirlerin üstünden atladık ve birkaç kişiyi devirerek izimizi kaybettirmek için eğlence mekânlarının arasına karıştık.
" Pislik herif. Oyuna hile karıştırmasa ikisini de yenebilirdim."
" Biliyorum." dedim alaycı bir ses tonuyla.
Arwel bozuldu. Sonra bir masaya çöküp garson kızlardan birine asıldı. Gürültü yüzünden başım ağrımaya başlamıştı. Bende yanına oturdum ve başımı kollarımın arasına alıp bir süre gözlerimi kapattım. Hareketsiz geçen bir günüm bile yoktu. Ama artık kendimi eskisi gibi dinç hissetmiyordum. Çabuk yoruluyor, bazen ayakta uyukluyordum.
" Sarhoş olmalıyız." dedi Arwel elindeki büyük şarap şişesini masanın üzerine koyarak.
" Bu iyi bir fikir değil."
" Hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULANIK
Science Fiction1 Binanın girişine ulaşmamıza yalnızca birkaç adım kalmıştı. Arwel elindeki silahla rastgele arkamızdaki boşluğa ateş ediyordu. Eva binanın kapısını açtığında hepimiz kendimizi içeri attık. Bembeyaz upuzun koridor tıpkı rüyamda olduğu gibi sonu yokm...