COLAN
Geceyi hareket odasında bir köşede oturup düşünerek geçirdim. Damia öldürülmüştü. Azrailler peşime düşmüştü ve en kötüsü de içlerinde bir kadının tıpkı ablama benziyor olmasıydı. Ama o olamazdı. Çünkü ablam diğer adalardan birinde mutlu bir yaşam sürüyordu. Azrailler ise yıllardır bu adada yönetenlerin düşmanlarını avlıyorlardı. Başımı kaldırıp duvarda eğik bir şekilde asılı olan saate baktım. Neredeyse sabah olmuştu. Birazdan burası tekme ve yumruklarla inleyecekti.
Umut kapıda belirdi.
" Hareket odasında sabahın köründe ne yapıyorsun?"
" Düşünüyorum. Peki ya sen?"
" Düşünmek için burada değilim."
Gülümsedi. Ardından elini kısa saçlarına götürdü. Vücut hatları oldukça genişti ve çok uzun boyluydu. Kahverengi gözlerini dövüş sahasına dikip bana baktı.
" Geçen sefer Arwel'in beni nasıl dövdüğünü hatırlıyor musun? Tanrım, beni öldüreceğini sanmıştım. Sonra sahaya sen girip onun suratını dağıttın. Büyük utanç duymuştu. Bu yüzden şimdi daha çok çalışıyor Colan ve senden daha iyi durumda. Sağlık olarak."
" Peki ya sen? Sen iyi misin? Dövüş için çok çalıştın mı?"
" Evet, neredeyse her gün durmadan çalıştım."
" Güzel, o zaman bu sefer beni kanlar içinde sahadan sen çekersin. Sonra da tıpkı benim yaptığım gibi Arwel'in suratını dağıtırsın."
" Senin yenileceğini düşünmek çok zor."
" Kimse mükemmel değildir."
" Sen öylesin Colan."
"Ah, yapma. Benim diğerlerinden bir farkım yok."
" Öyle olduğunu mu düşünüyorsun? Herkes hepimize ne kadar değer verdiğini biliyor. Burayı sen kurdun ve bizlere bir yuva, geleceğimiz için bir şans verdin. Arwel'in sığınaktan sorumlu olmasının tek sebebi ilaçlarla gelmesiydi. Onları da nereden bulduğunu hala bilmiyoruz."
" Çaldığını söyledi. Silvio'dan."
" Gerçekten ona inanıyor musun?"
" Hayır, ama bize zararından çok yararı var. Sakladığı şeyler kendine kalsın. Bana güvendiğiniz kadar ona da güvenmenizi istiyorum. En azından şimdilik."
" Nasıl istersen."
Ayağa kalkıp uyumak için odama yöneldim. Umut hala çalışıyordu. Bana aldırmadan kum torbasını yumruklamaya devam etti. Yumrukları seri ve bir o kadar dengeliydi. Koridora çıktığımda sert esen rüzgâr içime işledi. Odalar sıcaktı ama koridor buz gibiydi. Odamın kapısını kapatıp battaniyeye sıkıca sarıldım. Bütün gece ayakta olduğum için başımı yastığa koyar koymaz uyuya kalmıştım.
Öğleden sonra hareket odasına gittiğimde dövüş pistinin sınırlarının genişletildiğini gördüm. Hareket alanı daha fazla ve yerler eskisi gibi kaygan değildi. Bu iyi bir şey. Geçen sefer ki gibi hiçbirimiz kayıp düşme tehlikesi geçirmeyeceğiz. Ama zemin eskisinden daha sert görünüyordu. Başa alınan sert bir darbe her şeyin sonu olabilirdi.
" Hoş geldin Colan." diye bağırdı her yıl hakemlik yapan yaşlı Ed. Tekerlekli sandalyesi paslanmış ve bu yüzden itmek için eskisinden daha fazla güç harcamak zorunda.
Emre hemen arkasında belirip Ed'e yardım etti.
" Seni gördüğüme sevindim Ed."
" Bende evlat." diye inledi Ed birkaç kez öksürüp. Gözlerimi adamın kanlanmış gözlerine diktim.
" İyi görünmüyorsun."
" Sadece birkaç ayım kaldı. İlaçlar artık fayda etmiyor. Panzehre ihtiyacım var. Yoksa öleceğim."
" Keşke senin için bir şey yapabilsem."
Yüzüm asıldı. Gözlerime yine karamsar, içinde hiç umut barındırmayan bir bakış yerleşmişti. Etrafımdaki insanlar için bir şey yapamamak beni öldürüyordu.
" Dert etme."
Ed yine öksürdü. Bu seferki daha içten ve daha uzundu. Eline birkaç damla kan geldi. Şaşkınlıktan açılan gözlerimi başka yöne çevirip görmemezlikten geldim. Adam elini gizlice battaniyesinin köşesiyle temizledikten sonra güldü.
" Ne oldu?"
" Şu kız," dedi köşede yaralılara yardım eden Eva'yı göstererek. Üzerine Damia'nın verdiği beyaz elbiseyi giymişti ve çok güzel görünüyordu. " Onu bir yerde gördüğümden eminim."
" Binaların tepesinde canlanan ekranlarda görmüşsündür. Silvio'dan kaçıyor."
" Belki de. DemekArwel bu yüzden kızı çok istiyor. Silvio'nun elde edemediklerine sahip olmak için."
" Arwel, onu istediğini mi söyledi?"
" Evet, beni kızla tanıştırdı. Oğlanın yüzünde ilk kez mutlu bir ifade görüyorum."
" Yani birlikteler mi?"
" Sanırım öyle." dedi Ed gözlerini kızın üzerinden çekip bana baktı. " Ah, Colan. Yoksa sende mi?"
Kızın üzerinde donan bakışlarımı çekip elimle ağrıyan boynumu ovdum. Ed hala bana bakıyordu. Yüzümü ekşitip bir şey hissetmediğimi belli etmek için başımı salladım.
" Bu iyi. Arwel ile kavga etmenizi istemiyorum. Tabi bu gecenin dışında."
Ed yine güldü. Ama bu sefer ki gülüşü biraz soluktu.
Derin bir iç çektikten sonra botlarımı, deri ceketimi, gömleğimi çıkartıp bir köşeye bıraktım. Şimdi üzerimde sadece siyah kot pantolonum vardı. Yere yatıp hiç durmadan elli şınav çektikten sonra ayağa kalkıp salonun etrafında koşmaya başladım. Vücudumu ısıtmaya çalışıyordum. Yaklaşık beş dakika sonra salonda bir zil sesi yankılandı. Zil dövüşün başladığını gösteriyordu. Şimdi hepimiz ringin etrafında halka oluşturmuş birbirini pataklayan adamları seyrediyorduk.
İlk dövüşkısa boylu kel bir adam ve yine kısa boylu esmer bir adam arasında olmuştu. Esmer olan adamın -biz ona aramızda hayalet diyorduk- şansı diğerine göre daha fazlaydı. Çünkü adam buradaki herkesten çok daha hızlıydı. Diğer adam ise çok yavaş hareket ediyordu. Kendini koruyana ya da bir yumruk savurana kadar art arda iki yumruk yemesi bir oluyordu. En son burnuna gelen yumruk sonrası dövüş pisti kana bulandı ve adam pes etti.
" Kazanan Hayalet." diye bağırdı Ed. Sonra Emre ve beni piste çağırdı.
Emre'yi yenmek kolaydı. Hırslı olması daima kaybetmesine neden oluyordu. Onun için beklemek, nefesini kontrol etmek diye bir şey yoktu. Bu yüzden dövüşün ilk dakikasında yumruk ya da boş tekmeler savurarak bütün gücünü yitiriyordu. Bende bu zamandan yaralanıyordum. Yorgun bir hamle daha yaptığında tek hareketle boynunu sağ dirseğimin arasında kilitledim. Pes etmesini bekliyordum. Ama inatçı olduğu için bayılana kadar pes etmemişti. En son Ed dövüşü bitirdi ve Emre öfkeli bakışlarını üzerimde gezdirerek uzaklaştı.
Peşinden gittim. Dövüş için şimdi Arwel ve hayalet seçilmişti. Kimin yeneceğini tahmin etmek hiç de zor değildi.
" Emre!"
" Defol git, Colan."
Emre gömleğini üzerine geçirdikten sonra durdu.
" Benimle dövüşmediğinde diğerlerinin ne düşündüğünü biliyor musun? Kimsenin bana acımasını istemiyorum. Eğer dövüşü kaybedeceksem adam gibi kaybetmek isterim."
Emre durakladı ve sıktığı yumruğunu hızla duvara geçirdi. Haklıydı. Bu hareketimle istemeden onu diğerlerinin önünde küçük düşürmüştüm.
" Sıra senin." diye söylendi Emre. Ardından koşarak karanlık koridorda saniyeler içinde gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULANIK
Ciencia Ficción1 Binanın girişine ulaşmamıza yalnızca birkaç adım kalmıştı. Arwel elindeki silahla rastgele arkamızdaki boşluğa ateş ediyordu. Eva binanın kapısını açtığında hepimiz kendimizi içeri attık. Bembeyaz upuzun koridor tıpkı rüyamda olduğu gibi sonu yokm...