ARWEL
Başımı ellerimin arasına alıp bulunduğum yere çöktüm. Şuan da düşünebildiğim tek şey Colan. Aklından neler geçiyor? Bana bakarak sessizce düşündüğünü fark ediyorum. Aslında ne düşündüğünü tahmin ediyorum. Bütün bunların neden başına geldiğini düşünüyor. Silvio'dan nefret ettiğini kendi içinde bir kez daha doğruluyor. Bana karşı olan nefreti ve öfkesi o kadar çok ki. Gözlerinden okunuyor. Bakışları adeta etrafa ateş saçıyor. Gerçekleri söylemek bir an için aklımdan geçmiyor değil. Her defasında güçlükle kelimeleri dilimin ucunda saklıyorum. Saklı kalması hepimiz için en iyisi.
" Kızlar," dedim çok düşük bir ses tonuyla. Kimsenin bizi dinlemediğinden emin olduğum da sanki boş şeyler konuşuyormuş gibi yapıp gözlerimi endişeli bakışlara çevirdim. Colan'ın yüzü toprak ve kan izleriyle kirlenmişti. Mavi gözler her hareketimi dikkatle izliyordu. " Kızlar güvenli bir yerde."
" Nerede?"
" Büyük marketin altındaki depoda gizleniyorlar. Sokaklar iyice karıştı. Buraya gelmeden önce iki cadde daha yaşanmaz hale geldi."
" Peki, Silvio? Ondan haber yok mu? Şimdiye gösterişli büyük ekranlarda boy göstermeliydi."
" Bilmiyorum." diye söylendim. Colan bir süre bana baktı. O an bir şey bilip bilmediğinden şüphelendim. Bakışları buz gibiydi ve yüzü katıydı. Elmacık kemiğinin üzerinde açılan yaranın izi aynısı gibi duruyordu. Colan birkaç kere gözünü kırpıştırdı.
" Korkak. Herkes birbirine girince kaçacak delik aramıştır." diye söylendi. Sonra çenesini hareket ettirip diliyle dudağını ısladı. Ellerini dizlerinin üzerinde birleştirmişti ve hala bir şeyleri beyninde oturtmaya çalıştığından emindim. Birden eliyle oynadığı küçük taşı parmaklıkların dışına doğru fırlattı. Küçük taş yuvarlanarak karanlıkta kayboldu. Bunu sanki korkmamı istediği için yapmıştı. Beni ürkütmek için. Kılım kıpırdamadı. Kalbimse hala küt küt atıyordu.
" Sence," dedim. " Silvio neden seni koruyor?"
" Bir çıkarı olduğu kesin. O, çıkarı olmadan kimseye yardım etmez. Bildiğim tek neden bu. Bilmediklerimi ona sormayı planlıyorum."
Gülümsedim. Ama bu soğuk bir gülümsemeydi.
" Gerçekten. İçimden bir ses yakında Silvio'yla karşılaşacağımızı söylüyor. Düşündüğünden çok daha yakında Arwel."
Yine pis bir sırıtış daha. Aslında gülünecek bir şey yok. Colan dümdüz baktı. Neden gülümsediğimi anlamaya çalışıyordu.
" Önce şuradan bir kurtulalım." dedim ciddi bir ses tonuyla. Sonra ayağa kalkıp duvarlara bağlı olan parmaklıkları inceledim. Duvarlar oldukça sağlam, parmaklıklarda öyle. Buradan öyle kolay kolay çıkamayacağız. Tek yolu adamları kandırmak. Onları atlatabilirsek kapılara ulaşana kadar toplamda yirmi saniyemiz var. İhtiyacımız olan süre hesaplamalarıma göre bu kadar.
" Kadın," Colan başını başka bir yöne çevirdi. Sonra elini sımsıkı yapıp yumruk haline getirdi. " Arwel, arkadaşlarımızı öldüren kadın benim ablam."
Tepkisiz bir şekilde bakakaldım. Colan'ın bir ablası olduğunu ben bile biliyordum. Azraillerin bu adaya gelmesi elbette ki tesadüfi değildi. Hele ki o kadının. Sekiz ay önce Azraillerin başına getirildiğinde buna anlam verememiştim. Ama şimdi anlıyorum. Kolonin en başından beri Colan'dan haberi vardı. Belki de onlarda diğer yönetenler gibi onun ben olduğumu düşünüyorlardı.
" Emin misin?" diye sordum.
" Evet, o. Ama sanki duygusal olarak o değil. Onun burada ne işi var? Üstelik Azraillerin başında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULANIK
Science Fiction1 Binanın girişine ulaşmamıza yalnızca birkaç adım kalmıştı. Arwel elindeki silahla rastgele arkamızdaki boşluğa ateş ediyordu. Eva binanın kapısını açtığında hepimiz kendimizi içeri attık. Bembeyaz upuzun koridor tıpkı rüyamda olduğu gibi sonu yokm...