Ed benimle birlikte Umut'un ismini söylemişti. Ama sıralama yanlıştı. Öncelikle Arwel ile dövüşmem gerekiyordu. Durup Arwel'in köşeden sinsice güldüğünü fark ettim. Elbette bunun arkasında o vardı. Umut beni yaralayacak ve birazda yoracaktı. Böylece Arwel'in kazanma şansı neredeyse iki katına çıkacaktı. Dövüşten çekilmek istedim. Umut benimle kavgaya hazır duruyordu. Emre'ye yaptığımın aynısını ona yapmak istemediğim için bende sahadaki yerimi aldım.
Ed işaretini verir vermez Umut üzerime saldırmaya başladı. Art arda attığı yumruklara karşı gardımı alıp birkaç yumruk da ben savurdum. Bu dövüşü fazla uzamadan bitirmek istiyordum.
" Hadi!" diye seslendi Umut.
Sonra bacağıma güçlü bir tekme attı. Kaslarım gerildi. Tekmenin geldiği yer kıpkırmızı olmuştu ve kırmızılık zaman içinde büyük bir morluğa dönüşecekti. Kendimi toparlayıp sahanın etrafında dönmeye başladım. Umut destekli ve sağlam adımlar atıyordu. Biraz yanına yaklaşıp bana birkaç yumruk daha atmasına izin verdim. Ardından yakaladığım ilk boşlukta olduğum yerde ters dönüp sırtına sert bir tekme geçirdim.
Umut sarsılıp yere düştü. Yerde biraz kıvranıp birkaç kez öksürdükten sonra hemen ayağa kalktı ve öfkeyle üzerime yürüdü. Öfkesinden yararlanıp son hamlemi yaptım. Sol yumruğumu mide boşluğuna sağ yumruğumu da soluk borusuna geçirdim. Umut yerde yatarken yanına yaklaşıp yeniden ayaklanmamasını istedim. Sesini çıkarmadı. Başıyla onayladı ve pes etti.
Ed, kazananın ben olduğumu söylediğinde salonda büyük bir gürültü koptu. Herkes gülüşerek birbirine bir şeyler söylüyordu. Ed bir sonraki ismi anons ettiğinde Arwel çevik bir hareketle yanımda belirdi. Yüzünde alaycı bir gülüş vardı.
Karşıdan Eva'nın hareketlendiğini fark ettim. Sonra geçen gün gördüğüm rüya geldi aklıma. Ama şimdi hiçbir şey hissetmiyordum. Arwel tıpkı rüyamda olduğu gibi etrafımda dönmeye başladığında hiç beklemeden üstüne gidip çenesine bir yumruk attım. Ardından hızla gardımı alıp attığı sağ yumruğu boşluğa düşürdüm. Arwel ağzının içine dolan kanı bir köşeye tükürüp elinin tersiyle dudağının etrafını temizledi. Sonra üst üste yumruklarını dört farklı bölgede denedi.
İlk ikisini yüzüme savurmuştu. Onları rahatlıkla bloke ettim.Diğer iki yumruktan biri karaciğerime diğeri ise mide boşluğuma denk gelmişti. Olduğum yere düşüp bir süre nefes almaya çalıştım. Ama canım yanıyordu. Gözlerim acıdan yaşla dolmuştu. Arwel ayağa kalkmama fırsat vermeden dirseğini sırtıma geçirdi. Sert zemine yapıştım. Şimdi etrafımda dört dönüyordu. Eva ve Umut'un bir köşeden beni izlediğini gördüm. İkisinin de dudağından aynı kelimeler döküldü. Sonra bu kelimeleri Arwel tekrarladı.
" Pes et, Colan!"
Başımı salladım. Arwel sağ dizini yere dayayıp suratıma birkaç yumruk daha attı. Sağ gözüm şişmişti ve hiç bir şey göremiyordum ancak sol gözüm hala sağlamdı. Nereden geldiğini tahmin edemediğim bir diğer yumruk kaşımın açılmasına neden olmuştu. Şimdi. Her yer kan. Kanı kayan zeminde hissediyorum. Sıcaklığını ve yoğunluğunu hissediyorum.
" Bitti. Yeter." diye araya girdi Ed. Ama ben daha pes ettiğimi söylememiştim. Gerçi Arwel beni öldürse bile söylemezdim.
" Hayır, bitmedi."
Yavaşça köşedeki iplere tutunarak ayağa kalktım. Canımın yanması umurumda değildi. Arwel'e karşı bir kez daha kaybedemezdim. Dişlerimi sıkıp, öfkeden kızarmış gözlerimi karşımdaki alaycı bakışlara diktim.
" Daha yeni başladık."
Arwel'in yüzündeki gülümseme kayboldu. Yeniden hamle yapmak için birkaç kez çabaladı. Ama izin vermedim. Sanki küllerimden yeniden doğmuş gibi kendimi tertemiz hissediyordum. Üzerimdeki bütün ağırlıklar bir an da hafifledi ve düşüncelerim berraklaştı. Arwel'in attığı tekmeyi yakalayıp onu dövüş pistinin dışına fırlattım. Ardından ayağa kalkmak için yerde direnen kollarına bir çalım atıp bacağımla boynuna baskı uyguladım. Pes etmeli. Pes et. Hadi. Daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı.
" Tamam, bırak. Pes ediyorum."
Arwel'in sesi boğuk çıkmıştı. Bacağımı boğazından çektiğimde öksürerek derin nefesler almaya çalıştı. Ed elindeki suyu ona doğru fırlattı ve ardından tekerlekli sandalyesini yanıma sürdü. Bu dövüşün amacı normalde kendimizi geliştirmek ve düşmanla karşılaştığımızda toy olmamaktı. Ama zamanla dövüş anlamını giderek yitirdi ve intikama, güç gösterisine dönüştü. Bugün burada olanların sebebi de buydu. Hırs ve intikam.
Kalabalık sessizleşti. Kimseden çıt çıkmıyordu.
" Dövüş yarın devam edecek. Herkes çıkabilir." diye bağırdı Ed. Diğerleri salonu terk ederken Umut yanıma geldi.
" Gözün fena şişmiş. Doktora göstermelisin."
" Ben iyiyim. Zaten artık vücudum yara almaya alıştı. Bu morluklar benim bir parçam."
Umut'un gözleri tekme attığı bacağıma kaydı. Mosmor olmuş bacağımın üzerine basarken hafiften tekliyordum. Sıcaklığıyla hissetmediğim bütün acılar geri dönmüştü.
" Sen iyi misin?" diye seslendim Arwel'e.
Arwel ayağa kalkıp yanıma yürüdü. Gözlerini üzerime dikti ve sonra gülmeye başladı.
" Şu haline bak. Geçen sefer sana dokunamamıştım bile. Şimdiyse seni fena benzettim, Colan. Bence bu dövüşün galibi benim."
Arwel yarım yamalak gülerek uzaklaştı. Düşünme şekline gerçekten hayran kalmıştım.
" Bu adam kafayı seninle bozmuş." diye fısıldadı Umut.
" Arwel'in her şey de iyi olma gibi bir çabası var. Önündeki tek engelde benim. Eğer beni geçerse yenilmez olacağını düşünüyor."
" Ama kimse mükemmel değildir. Bunu sen söylemiştin."
Gülümsedim.
" Kesinlikle."
Bakışlarım Eva'nın bakışlarıyla birleştiğinde yüzümü başka bir tarafa çevirdim. Bunu doğal bir hareketmiş gibi göstermeye çalışıyordum. Ona baktığımı ya da gözlerimle gizlice onu izlediğimi düşünmesini istemedim.
" Ah, Colan. Kendini incitmediğin bir gün var mı?"
Konuşan aramıza birkaç ay önce katılan yeni hemşire Irina'ydı. Açık mavi gözlerini kaydırıp başını yana yatırdı. Söylediği bazı kelimeleri anlamıyordum ama sonunda onunla anlaşmayıda bir şekilde başarmıştım.
" Canımı acıtmayacaksın öyle değil mi?"
Hemşire gülümsedi.
" Merak etme. Arwel'in yaptıklarına dayandıysan buna da dayanırsın. Odana git. Beş dakika sonra ilkyardım malzemeleriyle geleceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULANIK
Science Fiction1 Binanın girişine ulaşmamıza yalnızca birkaç adım kalmıştı. Arwel elindeki silahla rastgele arkamızdaki boşluğa ateş ediyordu. Eva binanın kapısını açtığında hepimiz kendimizi içeri attık. Bembeyaz upuzun koridor tıpkı rüyamda olduğu gibi sonu yokm...