9. Sessiz Melodi

121 8 2
                                    

Gözkapaklarım kapanırken zihnimin en köşesinde duran birkaç anı ve korkularım birleşerek kabusa dönüştü. Hiçbir şeyin olmadığı gri bir yolda yürüyordum. Uzakta duran bir şey dikkatimi çekmişti. Ona doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Ancak ben yürüdükçe yol daha da uzuyordu sanki. Asla bitmiyordu. Arkamdan gelen sese doğru döndüm.
Anthony başta olmak üzere diğer avcılar da arkasındaydı. Anthony bana doğru yürüdü ve önüme geçerek onlara döndü. Kimse konuşmuyordu. Siyahların içinde kaybolmuş birkaç adam ve biz haricinde kimse de yoktu.
Adamlardan birkaçı bana doğru gelerek Anthony'i itti. Diğer adamlar Anthony'i tutarken zincirler bileklerime vurulmuştu bile.
Mavi gözlerindeki parıltı yok olmuş, donuk bir mavi renk kaplamıştı gözünü. Son kez bana baktı. Anlatmak istediği çok şey varmış gibi. Siyahlı adamlardan biri elindeki uzun demiri Anthony'nin kalbine geçirdi.
Çığlık atmak istedim, ama olmadı. Koşmak , kaçmak istedim... Tepki veremiyordum, boğuluyordum sanki.
Anthony, yere düşerken diğer adam üzerine alev attı. Bakmaya bile kıyamadığım yüzü yanıyordu.
Bana güven veren o adam, yanıyordu.
Yok olmak basit miydi bu kadar? Hiç var olmamış gibi olmak?
Son kez çırpındım bir şeyler yapabilmek için. Ona bir kez daha dokunabilmek için uğraştım.
"Jane !"
Yarı bulanıklığın içinde seçmeye çalıştığım yüz Anthony'e aitti. Zihnim karışmış bir şekilde etrafa baktım. Doğruldum. Onu canlı bir şekilde görmek beni rahatlatmıştı. Sağlam bir şekilde karşımda duruyordu.
"İyi misin?" dedi endişeyle. Son zamanlarda milyon kez duyduğum bu cümleye alışmıştım.
Elimi ona doğru tereddütle uzattım. Varlığını hissetmek istedim. Neden böyle bir şey yaptığıma anlam veremeyen gözlerle bana baktı.
Aramız düzelmemişti. Ama ben onu kaybetmekten çok korktuğumu tekrar anlamıştım.
"Jane," dedi fısıldar gibi. "İyi değilsin. Ne oldu?"
Sadece ona baktım. Beklenmedik bir şekilde bana sarıldı."Anlat bana."
Bu anı bekliyormuşum gibi sıkıca sardı kollarım bedenini.
"Seni seviyorum." dedim gözümden düşen yaşa engel olamayarak."Seni kaybetmek istemiyorum."
"Şş..." dedi."Ben buradayım, tamam."
Üç haftanın sonunda, ilk defa bu kadar yakındım ona. Bırakmak istemiyordum. Onu bırakırsam, her şey tekrar kötü olacaktı sanki.
"Bırakma beni." dedim fısıltıyla.
"Bırakmam." dedi kararlı bir şekilde."Ben seni asla bırakmam."
İçgüdülerim, ondan ayrılmam gerektiğini söylüyordu. Ben vampirdim. Bir insana bu kadar uzun süre yakın duramazdım.
Kendimi geriye doğru ittim. Gözlerimde kalan birkaç damla yaşı başparmağıyla sildi.
Gözlerinin mavisi, parladı. Donuk ve ifadesiz değildi artık.
Ölüm sessizliği denebilecek kadar sessizdi ortam. Yalnızca, onun hızlanan kalp atışları vardı kulaklarımda.
Bir an gerçekten öldüğünü sanıp çok korkmuştum rüyamda. Her şeyin bittiği o anı görmek, daha doğrusu bir gün gerçekten olabilecek şeyi erken yaşamak korkutmuştu beni.
Ben vampir olduğum için ölecektim Anthony ise ihanet eden bir avcı olduğu için ölecekti. Bu kaçınılmaz sondu.
Tek dileğim beni daha önce öldürmeleriydi. O anı o kadar gerçek hissetmiştim ki tekrar yaşamaya dayanamazdım.
Acı sadece ölünce geçerdi. Ama o öldükten sonraki her saniye bana katlanılması çok güç bir acı verecekti.
"İyisin, değil mi?" dedi gözlerime bakarken.
"İyiyim."
"Ne gördüğünü anlatmayacak mısın?" İfadesindeki tuhaf merak beni endişelendirmişti.
"Önemli bir şey değildi."
Kafasını hafif sağa yatırarak bana baktı."Önemli değil mi?" Hafif bir şekilde güldü."Jane, bağırmasaydım şoka girmiş gibi titriyordun. Ve sen bir vampirsin, bu normal değil."
Yutkundum."Bir gün yaşayacağımız anı gördüm."
Bir süre yüzüme baktı. "İnfazımı mı?"
Başımla onayladım. Derin bir nefes aldı."Ben korkmuyorum."
"Ama ben korkuyorum." dedim ayağa kalkarken."Senin ölümünü izlemekten çok korkuyorum."
Saçımı kulağımın arkasına aldı."Korkma." dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle. Korkmamam mümkün değildi. Elimden bir şey de gelmiyordu. Yasak aşkın bedeli ölümdü bizim dünyamızda.
Elimi kalbinin üzerine koydum. Bana yasak olan bu kalbin atışını hissediyordum. Bir vampir için böyle çarpmaması gereken bu kalp inadına daha da hızlanıyordu.Uzun zamandır hissetmediğim bu tuhaf his ruhumu sarmıştı.
Sarıldım. "Anthony , seni çok özledim." ağlamaklı çıkmıştı sesim. Gözümden düşen bir damla yaş omzunda küçük bir iz bıraktı.
Kolu sanki tereddütle belimi sardı."Ben de seni çok özledim."
Daha sonra çekingenliği bırakarak sıkıca sarıldı."Tahmin edemeyeceğin kadar çok."
Sarılınca her şey geçecekmiş gibi uzun bir süre öyle kaldık.
Kollarımı yavaşça sırtından kaydırarak geri çekildim.
"Özür dilerim." dedi pişmanlıkla."Yaşattıklarım için, özür dilerim."
Başımı sağa sola doğru yavaşça salladım."Boşver."
Kırgınlığımın sesime yansımasına engel olamayışım onun üzülmesine neden oldu.
Mavi gözlerindeki hüzün canımı yakmıştı.
"Artık önemi yok." dedim gülümseyerek."Sadece...Bir daha yaşatma bana bunları. En çok sana ihtiyacım varken..."Aklıma gelen infaz görüntüsü cümleyi tamamlamamı engellemişti."Çok üzgünüm." dedim ağlarken. Yatağa oturdum."Kabus aklıma geldikçe çok kötü hissediyorum."
Anthony bir süre bana baktı. Daha sonra önüme diz çöktü. "Jane, o anı sana yaşatmamak için çabalayacağıma söz veriyorum."

KOYU KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin