33.Kırık

31 3 0
                                    

Anthony sertçe Sam'in kolundan tuttu.
Tehditkar bakışlarıyla Sam'e bakıyordu.
Mavi gözleri öfkeyle parlıyordu.
"Evden gitmenizi öneririm."

Ikizler korku dolu bakışlarla Eva ve Sam'i inceliyorlardı. Sam öfke dolu bir bakışla Anthony'e karşılık verdi.
"Yoksa?"
"Pişman olursunuz."

Sam, kolunu sertçe sarsarak Anthony'nin elinden kurtardı.

"Seni babama götürebiliriz, biliyorsun değil mi?"

Eva olanları izliyordu. Ben de dahil olmamıştım.
Anthony dalga geçer gibi gülümsedi. "Ondan korksaydım şu an bir vampire aşık ve ondan iki çocuğu olmuş bir avcı olmayı tercih etmezdim, Sam."

"Ya da vampir olmayı?" dedi Sam.

Anthony şaşkınlıkla bana döndü. Nereden öğrenmişlerdi?

"Ne saçmalıyorsun sen?" dedim bilmiyormuş gibi.

Sam haince güldü. Sonra salonun hemen yanındaki mutfağa gitti ve elinde bir bıçakla salonun ortasına dikildi.
Avucunun içini kesti ve elini serbest bıraktı.
Kan, yavaşça avucunun içinden kendine bir yol çizip ilerledi.
Tuz ve demir kokusu ikimizi de kendinden geçirmişti.

Anthony'nin güçlükle dayandığını fark etmiştim. Dikkati kendi üzerime çekmeliydim.
Sam'e doğru atıldım ve boynundan ısırdım.
Eva beni itti. Cebinden çıkarttığı silahla bana ateş etti. Yere düştüm.
Bedenimi delen kurşunlar kalbime çok yakındı.
Ikizler ağlamaya başladı.
"Anthony..." dedim güçlükle nefes alırken. "Kurşunlar tahtadan."

Anthony panikledi. "Ne..." dedi kısık bir sesle. Ardından yanıma hızla geldi ve elini kurşunun deldiği yere koydu.

Korkuyla Sam'e baktı.
Ancak Sam de vampir zehrinden dolayı yere düşmek üzereydi. Titriyordu.
Eva, Sam'in kolundan tuttu ve hızla  kayboldular.
Anthony bana döndü. Nefes bile alamıyordum.
Kurşun en ufak bir hareketimde kalbime girecek ve beni kurutacaktı.
"Jane." diye fısıldadı Anthony.
Ardından ikizlere baktı.
"Iyi olacak.  Colin, kardeşinle beraber yukarıya çıkar mısınız?"

Ikisi de bana baktı. Ağlıyorlardı.
Colin, Blanie'nin elinden tuttu. Yukarıya çıktılar.

Anthony'nin mavi gözleri benimkilere kilitlendi.
Gözleri buğulanmıştı.
"Seni kaybedemem, bir yolu olmalı!"

"Sorun yok..." gözümden bir damla yaş düşerek yanağımdan süzüldü.

"Söyleme." dedi söyleyeceğim şeyi anlayınca.  "Sakın bana veda etme."
Bir damla yaş daha süzüldü.

"Onlara iyi bak."

Anthony, gözündeki yaşı tutamadı.
"Jane..."

Elini tuttum. "Üzgünüm. "

"Gidemezsin... Jane, hayır!"
Göz kapaklarım ağırlaşmıştı. Gülümsedim. "Seni seviyorum."

"Jane!"

"Jane!"

"Hayır!"

...

Göğüs kafesimi kırıp geçen bir el kalbime değiyordu.
Içeride bir şey arıyordu.
Kurşunu.
Etraf karanlıktı. Tüm damarlarım kasılıyor ve yanıyordu. Sanki büzülüyorlardı.
Metalik zehir yok olmuştu.
Elin göğüs kafesimden hızla çıkmasıyla gözlerim bir anda açıldı.
Anthony, elinde küçük tahtadan kurşunu tutuyordu.
Üzerimdeki bluz yırtılmış, göğüs kafesimde çöküklük oluşmuştu.
Ancak iyileşirdi, bunu biliyordum.

"Birkaç kemiğini kırmak zorunda kaldığım için özür dilerim."

Güldüm. "Lafı bile olmaz."

Anthony, gözleri hâlâ doluyken bana sıkıca sarıldı.
"Seni kaybettim sandım."
Ellerimle geniş omuzlarını kavradım.
"Hâla burdayım."

Anthony kendini yavaşça geriye doğru itti ve kollarını benden ayırdı.
Yüzüme baktı. Mavi gözleri yaşlıydı.
Elimi yanağına koydum.
Yanağındaki elimi dudağına götürüp öptü.
"Şimdi," dedi gözlerimin içine bakarken. "Veda etmeden söyle."

Gülümsedim. "Seni seviyorum."
Gülümsedi. "Ben de seni seviyorum. Her zaman seveceğim."

Merdivenden gelen ayak sesleri ikizlerimize aitti.
Blanie ve Colin koşarak yanıma geldiler ve bana sarıldılar.

"Anne sana bir şey oldu sandık. " dedi Blanie.
Onun da tıpkı babasının gözleri gibi mavi olan gözleri yaşlıydı.
Ikisini de kucağıma sıkıca bastırdım.

"Geçti. Bundan sonra bize kimse zarar veremeyecek."

Merhabalarr ben geldim.  Biliyorum uzuuun bir zaman oldu.  Ancak okulların açıldığından dolayı epey yoğun oluyorum. Siz de öylesinizdir diye tahmin ediyorum. Hâla okuyan varsa umarım beğenmişsinizdir.
Biraz kısa oldu farkındayım ama eğer uzun yazsaydım daha geç atacaktım.
Sonraki bölümde görüşmek dileğiyle:*

KOYU KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin