Gece boyu korkunun başrolü oynadığı düşüncelerimizin zihnimizde dönüp duruşunu izledik.
Belki son gecemizdi. Sabah olduğunda bu aileden kimin kalacağını bilemiyordum. Bu beni korkutuyordu. Eğer giden ben olacaksam, onları bırakmak beni mahvediyordu. Eğer Anthony giderse, yalnızca çocukları için bir süre daha yaşıyor gibi yapmak zorunda olan bir vampir olacaktım. Eğer çocuklarımıza bir şey olursa...Bunu düşünmek bile istemedim.Anthony, gergin bir şekilde yatak odasının penceresinden dışarıya bakıyordu. Parmaklarıyla oynuyordu.
Ona arkasından yaklaştım ve elimi nazik bir biçimde omzuna koydum.
Başını hafifçe bana doğru çevirdi.
Omzundaki elimi tuttu ve dudaklarına götürüp yavaşça bir öpücük kondurdu.
Mavi gözleri gözlerimle buluştu.
Korkuyordu. Bizi kaybetmekten çok korkuyordu. Belli etmiyordu çünkü içimizde en güçlümüz oydu. Eğer o pes ederse biz de ederdik."Uyandılar mı?" dedi.
"Son kontrol ettiğimde uyuyorlardı."
Başını salladı. "Düşmanlarımız gelmeden sana söylemek istediğim şeyler var."
Dikkatle yüzünü inceledim.
Gözlerini gözlerime sabitledi. Eliyle çenemden nazikçe tuttu.
"Ne olursa olsun seni her zaman seveceğim. Eğer onlar geldiğinde aileden giden ben olursam-"Görüşüm bulanıklaştı. Parmağımla dudağına bastırdım. "Şş...Lütfen veda etme bana."
Parmağımı öpüp dudağından çekti.
"Vedalar da gereklidir bazen, Jane. Bırak devam edeyim."Başımı çevirdim ve pencereye baktım. Gözümden yaş düştü.
Elini yanağıma koydu ve ona bakmamı sağladı.
"Ağlama."
Bana ağlama derken mavi gözleri parlıyordu, gözleri dolmuştu."Sonu nasıl bitecekse bitsin sen benim başıma gelen en güzel şeysin."Ağlayarak ona sarıldım. Başımı boynuna gömdüm. "Sen de benim başıma gelen en güzel şeysin."
Dudaklarım, pürüzsüz boynuna değiyordu. Narin bir öpücük kondurup kollarından ayrıldım.
Saat 7 olduğunda güneş doğalı birkaç saat olmasına rağmen gökyüzünü bir kasvet kapladı, karardı.
Çok hızlı bir yağmur başladı. Pervazlara çarpan su damlaları şiddetle cama sıçrıyordu.
Gök sanki bağırıyormuşçasına gürlüyordu.
Blanie ve Colin koşarak yatak odasına geldiler.
Bacaklarıma sarılan Blanie'yi kucağıma aldım.
"Anne, bir şeyler ters gidiyor." dedi Colin.
"Geliyorlar." dedi Anthony camdan dışarı bakarken.
Blanie boynuma sıkı sıkı sarıldı. "Bize ne yapacaklar?"Gözlerim doldu, Anthony ile birbirimize baktık.
Anthony hızla yanımıza yürüdü ve Blanie'yi kucağımdan aldı."Baba sana ne demişti?" dedi saçını okşarken.
"Bize zarar gelmesine izin vermeyeceğini." dedi Blanie ince sesiyle.
Ben ise eğildim ve Colin'e sarıldım.
"Sakın korkmayın ve biz ne dersek onu yapın."
Ikisi de başlarını salladılar.
Colin'e sarılmayı bırakıp ayağa kalktım ve camdan baktım.
Önde siyah tüylü bir kaban içerisinde zayıfça, siyah saçlı bir kadın yürüyordu.
Arkasında ise bir grup aynı şekilde siyah giyinmiş kadını takip ediyorlardı.
Eve gelmeleri çok uzun sürmeyecekti.
Çok geçmeden onların arkasından gelen ayrı grupları fark ettim.Çok kalabalıklardı. Biz ise yalnızca dört kişiydik.
Anthony bana yaklaştı ve beni son kez öpercesine öptü.
Dudakları, benimkilere veda ediyor gibiydi.
Elinden sıkıca tuttum ve hep beraber aşağı indik.
Siyah saçlı kadın bize ilk ulaşan olmuştu.
Çocukları süzdü. Blanie iyice arkama geçmişti, çok korkuyordu.
Colin ise Anthony'nin yanında cesurca bekliyordu.
Tüm gruplar geldiğinde sayılarının 100'ü geçtiğini fark ettim.
Hepsi karşımızdaydı.
Küçük ailem ve ben onların tam karşısında ne olacağını kestiremeden dikiliyorduk.
Kalabalığı tarayan gözlerim Lessie'yi gördüğünde irkildim.
"L-Lessie?"
Lessie kalabalığı yardı ve bana ulaştı. Ona ne kadar sarılmak istesem de bir yanım onun benim tanıdığım Lessie olmadığını söylüyordu.
"Üzgünüm, Jane."
"Nasıl...Sen nesin?" Lessie duraksadı ve Anthony'e baktı.
"Avcı."
Anthony'e döndüm ve sorgulayan gözlerle ona baktım.
"O da tanımıyor beni. Babamızın beni reddedip onlarla çalışan bir dedektife evlatlık verdiğinden haberi yoktur belki."
Anthony neye uğradığını şaşırmıştı.
"Neden bahsediyorsun sen?"
"Baba?"
Lessie arkasına baktı.
Kalabalığı yararak bize doğru yürüyen adam Devonn'du.Bizim yanımıza geldiğinde nefretle Anthony'e baktı.
Ardından gözleri bizim üzerimize çevrildi.
Yanımızda gördüğü çocuklar onun torunuydu ama bu umurunda değildi."Lessie, onların yanına gitmeliyiz." dedi Devonn avcıları işaret ederken.
Lessie bana baktı. Sonra hiç duyguları yokmuşçasına Devonn'un dediğini yaptı.
Topluluk içerisinden bir grup bize doğru harekete geçti.
Bunlar soluk benizliydi.
Vampirler.
Bana yaklaştılar ve kollarımdan tutup sürüklediler.
Anthony hareket etmeye fırsat bulamadan zincirlendi.
"Hayır!" diye bağırdı.
"Seni seviyorum!" dedim ona fısıltıyla. Ama o duymuştu.
Çocuklarımız ortada bir başlarına kalmıştı. Biz ise birbirimize zıt yönde ilerletiliyorduk. Vampirler ellerindeki kutuyu zorla ağzıma soktular. Tanıdık bu kor gibi yakıcı sıvı mideme ilerliyordu. Her bir damarım yanıyordu.
Cadılar Blanie ve Colin'e yöneldiler.
Blanie korkuyla Colin'e sarıldı.
Ne olduysa o an oldu.
Çok şiddetli bir enerji açığa çıkmışçasına taşlar ve yapraklar hızla uçuşmaya başladı.
Yere düşen her bir yağmur damlası aleve dönüştü. Toprak alev alev yanmaya başladı.
Başlarımızda çok şiddetli bir ağrı vardı.
Herkes yere çöktü ve acıyla kıvranmaya başladı.
Cadıların gözlerinden kan geliyordu.
Vampirler ise içtikleri kanı kusuyorlardı.
Avcıların sembolleri çatlamış kanıyordu.
Topluluktan "Durdurun şunu!" sesleri geliyordu.
Dengeleyiciler, durmuyordu.
Herkes teker teker yere düşmeye başladı.
Ben de düştüm. İkizler durmuştu. Etraf sakindi.
Ancak vücudumda bir şeyler yolunda değildi. Tanıdık, bilindik ama hatırlaması güç bir histi bu.
Ayağa kalkmaya çalıştım. Neden bu kadar güçsüz hissediyordum?
Anthony de çabaladı ve ayağa kalktı.
Kimse ölmemişti ne onlardan ne de bizden.
Cadılar ayağa kalktılar. Avcılar ve vampirler de.
Dikkatimi çeken şey vampirlerin benizleriydi. Neden yaşayanlar gibi görünüyorlardı?
Anthony koşar adımlarla yanıma geldi.
Yanağımı okşadı. "Bu renk sana çok yakıştı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOYU KIRMIZI
VampireEn derinlerdeki karanlık arzular bile aşkın önünde diz çöker. Peki aşk, bir vampirin donmuş kalbine hükmedebilir mi? Vampir öldürmek için yaratılmış bir avcıya tüm kuralları yıktırabilir mi?