İkizlerin sorusuyla afalladım. Duymuş olmaları beni bir anlık paniklettirmişti. Onlara nasıl açıklamalıydım?
Yanlarına doğru yürüdüm ve önlerinde diz çöktüm. İkisinin de ellerinden tuttum ve yüzlerine baktım.
Korkuyla bakan iki çift mavi göz vardı karşımda.
"Size bir şey yapmalarına izin vermeyeceğiz."
"Bizi öldürecekler, değil mi?"
Colin her zamanki gibi açık sözlü ve de zekiydi.
Anthony'e o kadar benziyordu ki hareketleri, konuşması...
Onu görüyordum sanki karşımda."Colin, bu gerçekleşmeyecek."
"O burada bağlıyken, bizi kim koruyacak anne? Sen tek başına savaşabilir misin onlarla?"Bir süre durdum ve Anthony'e baktıktan sonra ikizlere döndüm.
"Bu geçici bir durum."
Öyle umit ediyordum."Biz denge sağlayıcılar mıyız, anne?"
Bu defa Blanie konuşmuştu.
Kızıl kahverengi lülesini nazikçe geriye attım.
Koyu mavi gözlerini benimkilerde gezdirdi."Evet, tatlım. Baban ve ben bu konuyu araştıracağız."
Sonra ayağa kalktım.
"Ama şimdilik siz odanıza geçip orada oynayın ve bunları düşünmeyin."Onları çok sevmeme rağmen belki bir vampirin çocuk yapması çok hatalıydı.
Hiçbir zaman normal çocuklar olamayacaklardı.
Bir şeylerden kaçarak yaşayacak denge sağlayıcılar getirmiştik dünyaya. Sanki kendi hayatımız çok normalmiş gibi.***
Anthony'nin önünde efsanevi varlıkları konu alan bir yığın kitap vardı. Sayfalarını aceleyle çeviriyor, denge sağlayıcılarla ilgili bir şeyler bulmaya çalışıyordu.
"Hiçbir şey yok."
Kitabı sinirle fırlattı. Çenesini sıvazladı."Bizi yok edecekler.""Anthony, sakin ol. Halledeceğiz."
"Nasıl? Jane bu bizim bile halledemeyeceğimiz bir konu."
"Halledemeyeceğimiz başka konular da var, haklısın. Bazı şeyler olduğu gibi kalır sadece."
Neyden bahsettiğimi anlamıştı. Uzun süren bir bakışma oldu aramızda.
"Her neyse," dedim. Sonra koltuğun önündeki cam sehpanın üzerinden kitap alarak karıştırmaya başladım.
Yüz yetmiş sekizinci sayfaya geldiğimde dikkatimi iki insan çekti. Tıpkı ikizlerin yaptığı gibi el ele tutuşmuşlardı. Kocaman bir başlık vardı: STABİLİTORQUE
"Bu Latince ve biz latin değiliz. " dedim.
"Bakayım." Soru sorar gibi söylemişti.
Kitabı ona uzattım."Bulmuşsun," dedi şaşkınlıkla karışık bir sevinçle. "Dengeleyiciler yazıyor burada."
"Latince mi biliyorsun?"
"169 yaşında bir vampir avcısı olduğumu varsayarsak bu zaman içerisinde çok fazla dil öğrendim ben."
"Ben de 167 yaşındayım ama latince bilmiyorum."
Dudakları neşeyle kıvrıldı.
Sonra kitaba geri döndü ve dikkatle incelemeye başladı."Yarı vampir yarı avcı olan dengeleyiciler iki türü de yok etmenin anahtarıdır."
Sona doğru yaklaştığında daha kısık sesle söyledi.
"Ikiz dengeleyiciler birbirleri ile güç transferinde bulunduklarında enerji seviyelerinde çok yüksek bir artış olur ve avcılar ile vampirler bu enerjiyi kaldıramazlar. En sonunda dengeleyiciler ile iki tür de yok olur."
Yutkundu ve bana baktı.
"Güç transferinde bulundurmamaya çalışırız." onaylaması için ona baktım, işe yaramalıydı bu yol."Durdurmanın iki yolu vardır : dengeleyicileri yok etmek, içlerinden yalnızca birini yok etmek."
"Hayır... Anthony iki yol da berbat!"
"Güçlerini birleştirmedikten sonra bir sorun yok Jane."
"Yalnızca el ele tutuşmaları bile bunu tetikliyor, nasıl baş edeceğiz?"
"Edemeyeceğiz, muhtemelen."
***
"Colin bebeğimi aldı, anne!"
Blanie kızgın bir surat ifadesiyle karşımda kollarını kavuşturmuş bir şeyler yapmamı bekliyordu."Ah, tatlım. Ben onunla konuşurum."
Blanie'nin elinden tuttum ve mutfaktan çıktık.
Colin salonda Blanie'nin bebeğini arabasına bindirmiş onunla oynuyordu."Colin?" dedim oldukça yumuşak bir ses tonuyla."Blanie bebeğiyle oynamaya devam etmek istiyormuş."
"Olmaz şu an onu arabaya koydum."
"Lütfen tatlım, onun üzülmesini istemezsin değil mi?"
"Elbette istemem, anne. "
Colin yanımıza geldi ve bebeği Blanie'ye uzattı. Blanie ona gülümsedi ve sarıldı.
Onlar sarılırken başımın döndüğünü hissettim. Boş damarlarım kasılıyordu sanki.
Anthony yatak odasından bağırdı. "Onlara şunu kesmelerini söyle, Jane! Beynimdeki tüm damarlar patlıyor sanki.""Ayrılın çocuklar." dedim güçlükle. Ayrılıp ikisi de bana baktı.
"Birbirinizle güç paylaşımı yapıyorsunuz istemeden."Üzülmüşlerdi ancak yapabileceğimiz bir şey yoktu.
"Pekala şimdi bir kural koyacağım. Birbirinize uzun süren temaslar artık yok. Anlaşıldı mı?"İkisi de başlarıyla onaylayıp Colin'in oyuncak arabasına doğru ilerlediler.
Tam o sırada Anthony geldi.
"Tanrım, öleceğim sandım."Gayet soğuk bir ifadeyle ona baktım.
Onu affetmemiştim ancak olaylar öyle karmaşıklaşmıştı ki bunu geri plana atmıştım.Mutfağa yönelip tarifine bakarak yapmaya çalıştığım kurabiyeleri kontrol etmeye gittim.
Fırının kapağını açıp kurabiyeleri çıkarttığım sırada Anthony aramızda sığ bir hava boşluğu bırakacak şekilde arkamda belirdi.
Belimde her bir sinir hücreme dokunan elinin yakıcı sıcaklığını hissettim.
"Üzgünüm." diye fısıldadı. "Hatalıydım."
Kulağımda nefesini hissediyordum."Yapma." dedim onu yavaşça iterken."Seni affedemem."
Beni çevirdi ve bana yaklaştı.
Arkamdaki tezgaha olabildiğince yaslanıp geriye gitmeye çalıştım.Burnu burnuma çok yakındı. Beni öpmek için eğildi.
Ona karşılık vermedim.
"Bana her böyle yapmaya çalıştığında aklıma gelecek tek şey senin aynı dudaklarla gözümün önünde başka bir kızla öpüşmüş olman olacak."Mavi gözleri benimkileri incelerken dudaklarını kapattı.
Yalnızca baktı.
Çünkü haklıydım. Ne kadar istemesem de.Merhaba arkadaşlar... biraz gecikti bölüm farkındayım:(
Umarim güzel bir bayram geçirirsiniz :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOYU KIRMIZI
VampireEn derinlerdeki karanlık arzular bile aşkın önünde diz çöker. Peki aşk, bir vampirin donmuş kalbine hükmedebilir mi? Vampir öldürmek için yaratılmış bir avcıya tüm kuralları yıktırabilir mi?