36. Sıcak

80 3 0
                                    

Elimi yanağıma götürdüm. Avuçlarımda uzun süredir hissetmediğim bu vücut ısısı bana aitti.
Sol göğsüme elimi koyduğumda bu tanıdık ritmin bana ait olduğu gerçeğine inanamadım.
Gözlerimi Anthony'nin mavi gözlerine çevirdim.
"Nasıl..." diye fısıldadım. Hayret içerisinde vücuduma bakıyordum.
Başımı kalabalığa çevirdim.
Vampirler, avcılar ve cadılar ; hepsi normal birer insan gibi görünüyordu.
Kapının önünde birbirlerinin elinden sıkı sıkı tutmuş Blanie ve Colin'i gördüğümde onlara koştum. Sarıldım ve öptüm. Anthony ve ben onların önlerine geçip kalabalığa karşı bir engel oluşturduk.

"Dengeleyiciler türlerimizi yok etti." dedi en öndeki siyah saçlı kadın.
"Ama ölüm getirmediler." dedi Devonn. Sesinde korumacı bir ton vardı.
Şaşkınlık içerisinde Devonn'a baktık. Alışık olmadığımız türden bir destekti. Çünkü desteği veren Devonn'du.
"Cezalandırılmalılar." dedi öndeki kadın.
Devonn cevap verdi.
"Öyle bir şey olmayacak."
Devonn ilk kez babalık yaptığının farkında olan bir biçimde gözlerini Anthony'nin gözlerine dikti. Bir süre birbirlerine baktılar.
Cadı hiddetle arkada duran Devonn'a döndü. "Güçlerimizi yok ettiler!"

Devonn duraksadı. Çevresine göz gezdirdi.
"Onları cezalandırdığımızda güçlerimiz geri gelmeyecek, Elizabeth."

"Güçlerimizi emdiler. Güçlerin tekrar açığa çıkması için yapmamız gerekeni biliyorsun!"
Korkuyla Anthony'e baktım.
Nasıl kurtulacaktık?

Elizabeth elini havaya kaldırdı. "Çocukları alın."
Cadılar bize doğru koşmaya başladıklarında "Hayır!" diye bağırdım.
Onları arkamda sıkı sıkı tutuyordum.
Bize ilk ulaşan kişiye Anthony yumruk attı ve yere devirdi.
Sayıları çok fazlaydı.
Arkasından gelen kişiler onu tuttuğunda diziyle birinin karnına vurdu. Ancak sonra başka birisi ona yumruk attığında darbenin etkisiyle sarsıldı.
Kaşı patladı. Şakağından yol çizen kan yanaklarına ulaştı.
Hiçbir koku almıyordum.
Göz ucuyla bana baktı ve dudaklarını okumam için sessizce "Kaçın." dedi.
Çocuklarımıza baktım.
Babalarını, sevdiğim adamı düşmanlarımızla dolu bu yerde bir başına bırakıp terk mi edecektim ölüme?
Diğer yandan eğer burda kalırsam çocuklarımızı öldürmelerini mi izleyecektim?
Çok çaresiz hissediyordum. Kaçmakla savaşmak arasında gidip gelen düşüncelerim başımı döndürdü.
Karar vermek için çok zamanım yoktu.
Devonn adamlarına işaret verdiğinde eski avcılar üzerimize doğru koşmaya başladı.
Darbeleri kendimize beklerken ilginç bir şey oldu.
Onlar bizim karşımızda değil yanımızdaydılar.
Anthony'i kurtardılar.
Vampirler hiç oralı olmadan dağılmaya başladılar.
Bu savaş eski avcılar ve eski cadılar arasındaydı.
Lessie yanımıza geldi ve çocukların ellerinden tutarak onları içeri götürdü.
Anthony'i tekrar topluluk içerisinde kavga ederlerken gördüm.
Giydiği mavi gömlek yer yer yırtılmış ve yırtıklardan yaraları görünüyordu.
Onu ordan çekip çıkarmak istedim. Ama buna gücüm yetmezdi.
Lessie evin içerisinden çıkıp beni kolumdan tuttuğunda bakışlarımı ona yönelttim.
"Onların sana ihtiyacı var, bana değil."
Söylediği cümlede neyi kasttettiğini biliyordum. Anthony'e bir şey olursa onlar ailelerinden birine ihtiyaç duyacaklardı ve bu yüzden Anthony'yi kurtarmaya çalışmamam gerektiğini ifade ediyordu.
Lessie'ye kırgın bir bakış attım ve kolumu elinden kurtardım.
Başka bir şey demeden çocuklarımın yanına gitmek üzere eve yöneldim.
Içeri gireceğim sırada Lessie tekrar kolumdan tuttu "Jane..."
Ona döndüm ve sadece baktım. Yüzümü inceledi.
"Bana kızgınsın değil mi?" Sesinde suçluluğun hakimiyeti vardı.
Bir süre yüzüne baktım. Karşımda en yakın arkadaşım diye bildiğim kişi evime çocuklarımı ve bizi öldürmek isteyenlere yardım etmek için gelmişti.
"Sana karşı hiçbir duygu hissedecek kadar önemin kalmadı."
Lessie üzgün bir ifadeyle gözlerime baktı.
"Açıklayabilirim."
"Neyi açıklayacaksın? Sen benim yanımda değil karşımdaydın."
"İçeri geçelim sana her şeyi anlatacağım."
Bir süre durdum. Ardından içeri girdim ve kapıyı açık bıraktım.
Lessie arkamdan geldi ve kapıyı kapattı.
"Önce ilgilenmem gereken çocuklarım var."
"Tabi."
Evin içerisinde ikizleri aradım.
"Colin? Blanie?"
Salona gittim, yoklardı. Mutfağa gittim, yoklardı. Kendi odalarına banyoya her yere baktım ama yoklardı.
Arkamda duran Lessie'ye döndüm ve onun üzerine yürüdüm.
"Nerdeler? Ne yaptın çocuklarıma!"
Lessie'nin gözleri korkuyla açıldı. "Jane gerçekten onları içeri bıraktım burada oturuyorlardı."
Gözlerimi gözlerine sabitledim ve yalan söyleyip söylemediğini anlamaya çalıştım.
Söylemiyordu.
Çocuklarıma bir şey oldu kaygısıyla baş etmeye çalışırken ağlama sesi duydum.
Sesi takip ettiğimde yatak odasındaki gardıroptan geldiğini anladım.
Kapısını araladığımda birbirlerine korkuyla sarılmış ikizleri fark ettim.

Onları ordan çıkartarak sarıldım. "Şş, her şey yolunda." Dedim saçlarını okşarken.
İçim rahatlamıştı. Onları kaybettim sanmıştım.
Şimdi ilgi merkezime Anthony yerleşmişti yeniden.  Çocukları Lessie'ye emanet edip onu kurtarmak istiyordum. Artık insandım ve gücüm onu kurtarmaya yetmezdi.
Peki ya ikizler?
Bakışlarım onlara yöneldi. Onlar da normal miydiler artık?
Ben bunları düşünürken yüzü kan revan içinde Anthony odaya girdi.
"Gittiler mi?" dedim şaşkınlık içerisinde.
"Güçleri yetmedi.  Artık her şey geçti."
Bize sarıldı.
Lessie yalnızca uzaktan izliyordu.

"Ben gitsem iyi olacak." dedi.
Ona karşı kırgınlığım geçmemişti. Bir yandan ikizlerin halası bir yandan Anthony'nin kardeşi bir yandan da benim en yakın arkadaşımdı.
Onu affedebilmeyi çok isterdim.
Ama yapamıyordum.

"Hoşçakal." dedim sadece.
Lessie, Anthony'den bir şey demesini bekler gibi ona baktı.
Anthony ne tepki vereceğini bilemedi.
Lessie kırgın bir şekilde kapıdan çıktı.

Anthony ile birbirimize baktık. Mavi gözleri eskiden olduğundan daha canlıydı.
Ve bu insan olarak hayatımızın ve aşkımızın başlangıcıydı.

KOYU KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin