22. Masumiyet

43 3 0
                                    

Saat gece 2.00
Anthony uyuyordu. Ben ise yanına uzanmıştım.
Nefesini boynumda hissediyordum. Kalp atışları sessiz odayı dolduruyordu. Huzuru bulmuş gibi hissediyordum.
Bir vampirin, avcının kollarında huzuru bulabileceğine kim inanırdı?

Bedenimi ona doğru döndürdüm. Bebeklerimiz, aramızdaydı.
Ona doğru iyice sokuldum. Burnum, dudaklarına değiyordu.
Elini tuttum.
İkizler, bu durumu sevmişti.
Anthony, dudaklarındaki soğukluğu hissetmiş gibi kıpırdandı.
Gözleri aralandı. Beni görünce yüzünde uyku sersemliğiyle yayılan aptalca bir gülümseme oluştu.
"Jane..." diye fısıldadı.
Ardından karnıma elini koydu. "Hareket ediyorlar..." dedi gözleri kapalıyken.
Sonra eli karnımdayken tekrar uykuya daldı.

***
Sabah olmuştu. Anthony hâlâ uyuyordu. Yataktan çıktım ve perdeyi araladım.
Sımsıcak güneş yüzüme vuruyordu.
Anthony içeriye giren yoğun ışıktan dolayı uyanmıştı.
Elinin tersiyle gözlerini kapattı ve mızmızlandı."Jane, kapat şunu..."
Güldüm. "Hadi ama Anthony saat 7.00"
"Çok erken." dedi ve kafasını yastığa gömdü.
Yatağa doğru ilerledim ve kollarından tutup onu çevirdim. "Anthony tüm gece uyumadan boş boş duvarları izledim şimdi de yalnız takılmaya hiç niyetim yok."

Uykulu bir şekilde gözlerini araladı."Yalnız değilsin ki. İkizlerle ilgilen."

Kahkaha attım. "Onlar daha dışarı bile çıkmadılar. Ne yapayım, oyuncak yutup onları mı oynatayım?"

"Doğru." dedi gözlerini kapatırken.
Uykulu olduğundan böyle saçmalıyor olmalıydı.
Tekrar döneceğinde onu tekrar kollarından tuttum ve kaldırmaya çalıştım.
"Avcı, kalk artık."
"Beni rahat bırak Bloody Mary."

En son pes edip aşağı inmiştim. Kahvaltı hazırlamaya başladım.
Saat 8.00 olduğunda merdivenlerden gelen ayak sesiyle Anthony'nin uyandığını anlamıştım.

"Nihayet." dedim çayı doldururken.
Masaya geldi ve sandalyeye oturdu.

"Günaydın." dedi.
"Günaydın." dedim gülerek.
Sonra karşısına oturdum.
Kapının çalmasıyla birbirimize baktık.
Can sıkıntısıyla yerimden kalkarak kapıya doğru ilerledim.
Kapı birkaç kez daha sabırsızlıkla çaldı.
Açtığımda ise karşımda gıcık bir ifadeyle bana bakan Linda vardı.
Görür görmez kapıyı yüzüne kapatmayı denesem de eliyle itti.
Ben de kapatmaktan vazgeçtim ve onunla kavga etmeye karar verdim.
Yüzüm değiştiğinde ona saldırmaya karar vermiştim. Ya da ikizler vermiş de olabilir emin değilim.
Anthony uzun süre ses gelmeyince sandalyeden kalktı, sesi duyabiliyordum.
Yanıma geldiğinde mavi gözleri Linda'yı görmesiyle beraber kocaman açıldı.
Dişlerini sıktığını yanağındaki çıkıntıdan görebiliyordum. Hızlı adımlarla kapıya doğru yürüdü.
"Defol git buradan." dedi.
Linda gülümsedi. "Sana da merhaba, sevgilim."
Şaşkınlıkla Anthony'e bakıyordum.
"Linda, beni zorlama." dedi.
Linda içeri doğru bir adım attı ve Anthony'nin yüzüne dokundu.
"Zorlarsam ne olur, aşkım?"

Öfkem, hiç bu kadar kuvvetli olmamıştı. Linda'nın boğazını parçalamak, bir damla kanı bile kalmayana kadar damarlarını kurutmak istiyordum.
Kızıl gözlerimi Linda'nınkilere diktim. Sivri dişlerimin arasından ufak bir hırlama çıktı.
Ardından ona doğru atıldım.
Dişlerimin arasından süzülen ılık kan ağzıma doluyordu.
Tam boynuyla omzunun arasındaki yere dişlerimi saplamıştım.
Vampir zehrim, onun kanını zehirleyecek belki de öldürecekti.
Sırtım , zemine sert bir şekilde çarptı.
Anthony, beni itmişti. Tekrar ayağa kalkıp ona saldırmayı düşündüğümü fark etmişti.
"Sakın." dedi işaret parmağıyla beni tehdit eder gibi.
Ardından Linda'yı kolundan tuttu ve dışarı doğru sürükledi.
"Bu vampir zehriyle yaşa Linda. Tabi yaşayabilirsen."
Kapıyı yüzüne kapattı ve benim yanıma gelerek kalkmam için elini uzattı.
Suratına kızgın bir ifadeyle bakarken kendim yerden destek alarak kalktım ve vampir hızımı kullanarak üst kata çıktım.
Kıskanmış mıydım?
Ya da belki Anthony'e kızmıştım. Avcı eski sevgilisi bizden daha mı değerliydi?
Karnıma giren sancıyla büzüldüm.
Ağrı çok şiddetliydi.
Ayağa kalkmaya çalıştım. Zor da olsa yürümeyi denedim. Kapıyı açtım.
Sancı tekrar girdiğinde bağırdım. Merdivenin başında kalmıştım.
Anthony merdivenlerden çıktı ve yanıma geldi.
"Neyin var?" dedi panikle beni incelerken.
"Neyim mi var? Beni sorumsuzca itip yere sertçe düşüşümü unuttun mu? Doğumu başlattın."
"Henüz çok erken." dedi panikle.
"Evet, aptal. Daha yedi aylıklar." Gözlerimi kapattım. "Ama geliyorlar."

KOYU KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin