23. İntikam

33 3 0
                                    

Onlar aramıza katılalı üç ay oluyordu. Ancak emeklemeye başlamışlardı bile.

Jeffrey ve Olivia'dan hiç ses yoktu. Geride bıraktığımız üç ay içerisinde onları ne ben ne de Anthony görmüştük.

Blanie, yüzündeki şapşal gülümseme eşliğinde bana doğru emeklemeye başladı.
Colin ise Blanie'yi kızdırmaya yemin etmiş gibi onu ayağından yakaladı.
Blanie yavaşça Colin'e döndü. Kaşlarını çattı.
"Aman tanrım!" Dedim panikle.
Çünkü sivrilen dişlerini fark etmiştim.
Colin de ona aynı şekilde tepki verdiğinde Anthony'e seslendim.
"Anthony bir sorunumuz var."
Anthony mutfaktaydı. Sesimi duyunca salona geldi.
Onları fark etti. Blanie'yi kucağına aldı.
"Sakin ol prenses."
Emekleyerek Anthony'nin ayağına doğru yaklaşan Colin ona dişlerini geçirince Anthony acıdan inledi.

Hemen Colin'i yerden kaldırdım ve kucağıma aldım.
"Bunu bir daha tekrarlama." dedim.

Kan kokusu alıyordum. Anthony, Blanie'yi yere koyduktan sonra ayağına dokundu. Kanıyordu.

Aklıma gelen düşünce irkilmeme neden oldu. Anthony tekrar vampir zehri yüzünden şoka girer miydi?

"O sana zarar verir mi?" Dedim panikle.
"Henüz dişlerinden zehir bulaştıramazlar. Biraz büyümeleri gerek."
Rahatlamıştım.
Anthony kucağımdaki Colin'e doğru kollarını uzattığında Colin dudağını büktü ve elleriyle gözlerini kapattı.
"Aman tanrım." Dedim gülerken. "Sana zarar verdiği için üzüldü."
Anthony gülümserken onu kucağımdan aldı.
"Sorun değil, Colin. Sadece bu bana ileride zarar verebilir. Bir daha tekrarlamanı istemiyoruz." Dedi ve yanağına bir öpücük kondurdu.
Colin gülümsedi.
Anthony Colin'i Blanie'nin yanına oturttu.
Sonra onlara baktı. Yüzündeki tebessüm eşliğinde bana döndü. "Jane Richardson, sen gerçek misin?" Dedi. Bana doğru yürüdü. "Senin gibi bir mucize kadından, mucizevi bebekler doğardı ancak. Gerçek olamayacak kadar güzeller. Tıpkı senin gibi.'

Gülümsedim. "Onların babaları da mükemmel ve mucizevi. Sadece aşk uğruna tüm riskleri göze alan cesur ve vicdanlı bir babaya sahipler."

Bana sarıldı. Tıpkı önceki sarılışlarında da hissettiğim gibi kalbinin melodisi ruhumu tamamladı, yeniden.

***

Saat gece 2 civarıydı.
Ay ışığı, yatağımıza doğru düşüyordu.
Pencereye çarpan yağmur damlalarının sesini duyabiliyordum.
İkizler benim tarafımda kalıyorlardı.
Huzurun tablosu gibiydi.

Ancak birden ikisi de çığlık çığlığa ağlamaya başladılar. Anthony yerinden sıçradı.
"Hey, neler oluyor?"

Panikle yerimden doğruldum ve beşiğe yöneldim.
"Şşş, tamam." Dedim ikisinin de elini tutarken.
Başımı yatakta meraklı gözlerle beşiğe doğru bakan Anthony'e doğru çevirdim.
"Kabus gördüler sanırım." Dedim.

Ancak tam o anda kapı çaldı.
Gözlerimizi iri iri açarak birbirimize bakıp kaldık.
Gök gürüldediği an ise huzurlu tablodan eser kalmamıştı. Ay ışığının büyüsünün yerini koca bir karanlık kaplamıştı sanki.

Anthony yerinden kalktı ve aşağı doğru indi.
İkizlerin uyuduğundan emin olduktan sonra ben de arkasından gittim.
Kapıya geldiğimizde ise birbirimize baktık. Başımla açması için onay verdim.
Anthony yavaşça kapının kolunu çevirdi.
Ve birkaç saniye hiçbir şey demeden baktı kaldı.
"Anthony Sanders?"
Kadın sesiydi. Kapının arkasından çıkarak sesin kime ait olduğuna baktım.
"O-olivia?" dedi Anthony kısık çıkan bir sesle.
Olivia yavaşça Anthony'nin sembolüne dokundu.
"Bu saatte rahatsız etmedim umarım?" Dedi.
Anthony Olivia'nın kolunda hareket eden parmaklarına baktıktan sonra kendini hızla geriye çekti.
Mavi gözleri donmuştu yeniden.
"Senin ne işin var burada?" Dedi dişlerinin arasından.

KOYU KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin