Şehir yüzyıllar boyunca böyle bir karanlığa teslim olmamıştı. Gökyüzündeki karanlık bulutların yanı sıra oluşan mor mavi ışıklar insanların aklında büyük bir kasırganın yaşanacağı fikrini oluşturmuştu. Kadınlar kabarık eteklerinin çamura bulanmasını önemsemeden buldukları ilk arabaya atlayarak bir an önce evlerine varma çabası içerisindeydi. Meydanda yaşanan kaos aynı zamanda insanların korkuyla sarsıldığının büyük kanıtıydı. Kalabalığın birçoğu koşuşturmaya devam ederken diğerleri ilk kez karşılaştıkları bu hava olayının tadını çıkarıyor bulutların arasındaki renk cümbüşünü hayranlıkla izliyordu.
"Tanrılar savaşıyor olmalı." dedi rüzgarda şapkasının uçmasını önlemeye çalışan yaşlı adam. Onun bu sözlerini işiten herkesin aklında aynı soru işareti belirdi. Olabilir mi?
*******************
Şehrin doğusunda bulunan eski bir çiftliğin küçük penceresinden dışarı izleyen bir çocuk dikkatle bulutların yağmuru dökmesini bekliyordu. Masmavi gözleri gökyüzünde oluşan mor ışıkları gördükçe parlıyor şaşkınlıkla gülümsüyordu.
"Jeremy içeri gel." Annesinin sesiyle yüzü düştü küçük çocuğun. Çünkü daha yağmur bile yağmamıştı ve o mor ışıkları izlemek istiyordu.
" Anne bak! Gökyüzünde ışıklar var." Annesi yeni bulaşık yıkadığından ıslak olan ellerini beline bağladığı önlüğüne silerek Jeremy'nin yanına gidip gökyüzüne baktı. Kasırga geliyor olmalı diye düşündü. Sevecenlikle oğlunun sarı saçlarını okşayıp perdeyi çekti. Tam odadan çıkacağı sırada bahçeden büyük bir çatırdama sesi duyuldu. Jeremy oturduğu koltuktan hızla kalkıp annesinin arkasına saklandı. Kadın pencereye doğru ilerleyip perdeyi araladı. Çiftliğin girişindeki büyük çınar ağacının dallarının alev aldığını gördü. Paniklediğini belli etmemeye çalışarak Jeremy'nin elinden tutup koltuğa oturmasını sağladı.
"Sanırım yıldırım düşmüş küçük bir ateş oluşmuş benim onu söndürmem gerekiyor yoksa evimize sıçrar. Beni burada bekle!" Jeremy kafasını aşağı yukarı sallayarak annesini onayladı. Korkuyordu belli ki.
Kadın, onu ufak bir çocukla terk edip yalnız bırakan kocasına lanet etti. Yanlarında olsaydı bu kadar kolay korkuya kapılmayacağını düşünüyordu.
Mutfak tezgahının üzerindeki tahta kovayı suyla doldurup kucakladı. Kapının kilidini açarak elindeki kovayı kapının girişine bıraktı. Hızla duvarda asılı olan gaz lambasını ve kovayı tutarak temkinli adımlarla yanmaya devam eden ağaca doğru yürüdü. Lambayı kenara bırakıp kovadaki suyu ağacın yanan dallarına döktü. Ama kovadaki su alevleri söndürmeye yetmemişti. Lambayı almak için eğildiği sırada ağacın arkasındaki beyazlık dikkatini çekti. Yavaşça ağacın arkasına doğru ilerledi. Büyük bir kuğu sandı önce daha net görmek için yaklaştığında sarışın bir adam olduğunu fark etti. Sırtını kapatan bembeyaz bir örtü vardı üzerinde. Kadın yaklaşıp baygın olan adamın omuzuna dokundu ve sarstı.
"İyi misiniz?"
Sesi işiten adam zorlukla gözlerini açarak karşısında dikilen genç kadının yüzüne baktı. Sonra etrafına göz gezdirdi. Doğrularak ağacın gövdesine tutundu ve ayağa kalktığında omuzlarının üzerindeki iki beyaz kanat açıldı. Kadın korkuyla geriledi.
"Sen de nesin böyle?"
Adam ellerini sağa sola sallayarak
"Korkma sana zarar vermem." Dedi. Kadın karşısında duran kanatlı adamın güzelliği karşısında ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Öyle durup onun mavi gözlerine baktı. Elinde tuttuğu lambadan bile daha parlaktı gözleri. Ama ona güvenme konusunda kararsız kalmıştı. Kaçsa bile nereye kadar kaçabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHAFIZLAR Cehennem Lordu
FantastikTanrı'nın en sevdiği Lucifer diğer melekler gibi insanın önünde diz çökmedi. Ona göre kendisi topraktan yaratılmış bir varlıktan daha üstündü. Sonunda kibrine yenik düştü ve cennetten kovuldu. Kendi için hazırlanmış olan cehenneme sürgün edildi. Ama...