*Selin*
Kapıda gördüğüm kişiyle gözlerimi kırpıştırıyorum. Çünkü kapıdaki kişi, eski sevgilim ki aynı zamanda ilk öpücüğümü alan kişiden başkası değil.
"Ciddi ciddi sensin!" İki adımda yanıma gelerek bana sarılıyor. Ben hala olayın şokundayken donmuş bir şekilde kalıyorum.
"Ne işin var senin burada?" diyorum sonunda konuşabildiğimde.
"Asıl senin ne işin var burada?" Bu sefer Nazlı'ya dönüyor. "Baya özlemişim ben sizi ya." Araya giren kollarla zorla Polat benden ayrılıyor. Ki ben, bu kolların sahibinin Ali olmasını beklerken Savaş çıkıyor.
"Hop, yavaş gel istersen."
"Ne yapıyorsun Savaş?" diye azarlıyor bu sefer Nazlı.
"Ne? Ben yapmasam Ali yapacaktı sevgilim."
"Hayır, yapmayacaktım." En sonunda konuşabiliyor Ali. Kafamı ona çeviriyorum ama o bana değil, pür dikkat Polat'a bakıyor. Sanki bu fırtına öncesi sessizlik gibi.
"Ee hangi rüzgar attı sizi buraya?"
"Öyle tatile geldik. Ee tabi biraz kaybolduk sanırım." diyor Nazlı.
"Otelde mi kalıyorsunuz?" Kafamı sallıyorum.
"Bırakma mı ister misiniz? Arabam var." Anında Nazlı'yla birbirimize bakıp sırıtıyoruz.
"Hayır, istemeyiz." diyor Savaş. Bu çocuk cidden bazen beni delirtiyor. Neyle gitmeyi düşünüyor anlamıyorum ki, pusulayla yol bulmayı falan sanırım.
"Ne demek hayır istemeyiz Savaş? Delirdin mi?" Hoşgeldin Nazlı Yılmaz ve azarlama seansları.
"Hadi gelin işte, bırakırım hemen." Hiçbirine itiraz etme fırsatı tanımadan önden çıkıyorum kulübeden. Tabii yaklaşık bir dakika sonra onlarda geliyor. Polat sürücü koltuğuna geçmeden, ön kapıyı açıyor oturmam için. Ancak elimi tutan bir çift el buna engel oluyor.
"Yok biz almayalım, arka iyidir." Ali arka kapıyı açarak geçmem için bekliyor. İçten içe gülerek arkaya yerleşiyorum. Savaş öne otururken, Nazlı da bizimle beraber arkaya oturuyor.
Issız ve son derece sessiz yollardan geçerken, arabada da konuşan olmuyor. Polat bu zaman içerisinde dikiz aynasından sürekli bakmayı ihmal etmiyor tabii.
"İzmir'de de böyle gezi olmuştu Uludağ'a hatırladınız mı?" diyor sessizliği bozarken. Bahsettiği zaman dilimi, onunla sevgili olduğumuz zamanlar tabii. Susmayı tercih ediyorum.
"Yaa, unutur muyuz hiç?" diyor Nazlı imayla.
"Ama bu seferki daha unutulmaz olacak eminim kızlara." diyor bu sefer Savaş. Aman laf sokmasından eksik kalamaz sevgili enişteciğim.
"Belli olmaz o işler canım." diyor karşılık olarak Polat.
"Görünen köy kılavuz istemiyor yalnız ya." diyor Ali elimi sıkıca tutarken. Ben de ona destek vermek istercesine elini sıkıyorum. Bana dönüyor bu sefer ama bir şey yapmıyor. Ne bir gülücük, ne de tek kelime bir şey. Daha sonra kafasını pencereye doğru çeviriyor. Bu bir trip sinyali, anlayabiliyorum. Ve bir an önce şu atmosferden kurtulmayı diliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gitti Gider
Novela Juvenil*Selin'den* "Öpersen geçer." "Oldu Ali.Uf mu oldu diye de ağlayayım mı başında?" Hala yavru köpek bakışlarıyla bakmaya devam ederken kıyamıyorum ona. "Gel başımın belası gel." diyerek iki dolabın arasına sürüklüyorum onu.İyi ki herkes derste şuan. A...