-Nazlı-
Sabah gözlerimi burnuma gelen o erkeksi kokuya açıyorum. Savaş yanımda son derece masum bir şekilde uyurken gülümsemeden edemiyorum. Bir insan bu kadar tatlı durabilir mi uyurken? Şahsen ben öyle deli uyuyorum ki, gören kaçıp gitmek isteyebilir. Sahi bu adam bana nasıl katlanıyor hâlâ?
"Savaş?" Uyanmayacağını belli eden bir homurtu çıkarmasının ardından gülerek yataktan kalkıyorum. Eh, bir kahvaltıyı haketmiş olabilir son günlerdeki yorgunluğunun hatrına. Hızla üstümü değiştirirken salona geçiyorum. Salon mu yatak odası mı belli değil tabii orası ayrı. Benim dosyalarım, Savaş'ın maç gazeteleri, masadaki kitaplar derken ortalık baya dağılmış. Dağınıklığı toplamaya çalışırken gözüm konsoldaki çerçevelerden birine kayıyor. En sevdiğim fotoğraflardan birisi belki de.
Selin ve Savaş yine birbirlerine laf attığı sırada Ali ve benim güldüğümüz bir fotoğraf. Muhtemelen Peri çekmişti bunu. O kadar doğal ve güzel bir fotoğraf olmuş ki bu konsoldaki baş köşede yerini alıyor. Fotoğrafı incelemeye devam ederken ağzıma tuzlu bir tat gelmesiyle kaşlarımı çatıyorum. Yok artık. Neye ağlıyorum ben şu an?
"İyice delirdim yemin ederim, niye ağlıyorum durduk yere şimdi?" Kafamı iki yana sallayarak çerçeveyi yerine bırakıyorum.
"Sevgilim?" Duyduğum sesle arkama bakıyorum. Savaş'ın gülümseyen yüzü muhtemelen benim suratımı görmesi ile düşüyor. Telaşla yanıma gelirken elimden tutarak beni inceliyor.
"Neden elin, kolun veya başka bir yerin kanamıyor Nazlı?"
"O ne demek?"
"Sevgilim durduk yere neden ağlıyorsun o zaman!"
"Ağlamadım ben!" diyorum sinirle. Adama bak ya, iki dakikada bizi öldürdü.
"Gözlerin hiç öyle söylemiyor ama."
"Toz kaçtı benim gözüme."
"Temizlik yapmazken mi?"
"Sen bana ne demeye çalışıyorsun Savaş?"
"Hayır regl gününde falan da değilsin ki sevgilim," diyor kaşlarını çatarken. Evet, takvimimi bile biliyor.
"İyiyim ben," diyorum hızla yüzümü silerken. Ardından ona dönüyorum tekrar. "Hadi kahvaltı yapalım."
"Tabii ki," diyor beni takip ederken. "Sen neden ağladığını anlattıktan hemen sonra."
Pes ederek ellerimi havaya kaldırıyorum. "Eski fotoğraflardan birisini görünce duygulandım birden işte." Bana soran gözlerle bakıyor.
"Duygusal karım benim," diyor yanağıma sulu bir öpücük bırakırken. Gülerek mutfağa geçiyorum. Ancak hissettiğim yorgunluk iyice moralimi bozmama neden oluyor. Dinç kalktığım halde sadece salonu toplamayla yoruldum resmen!
"Bir sorun mu var güzelim?"
"Yorgunluk var sanki bugün üzerimde."
"Hasta falan olmuş olabilir misin?" Kafamı iki yana sallıyorum.
"Yazın hasta mı olunur ya?"
"Bunun mevsimi mi var Nazlı?"
"Ne bileyim ben ya," diyorum dudaklarımı büzerken. Resmen dengesiz oldum çıktım.
"Tamam o zaman şöyle yapıyoruz," diyor bir elimden tutarak beni sandalyelerden birine oturturken. "Sen burada oturup son derece yakışıklı kocanı izlerken, bu ideal eş modeli olan süper seksi kocan ise kahvaltı hazırlıyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gitti Gider
Teen Fiction*Selin'den* "Öpersen geçer." "Oldu Ali.Uf mu oldu diye de ağlayayım mı başında?" Hala yavru köpek bakışlarıyla bakmaya devam ederken kıyamıyorum ona. "Gel başımın belası gel." diyerek iki dolabın arasına sürüklüyorum onu.İyi ki herkes derste şuan. A...